İstanbul Taksim Gezi Parkında, meydanı ve parkı korumak için başlayan barışçıl gösteriler,  tahrike yönelik beyanlar ve doğrudan polis şiddeti nedeniyle kontrolsüz bir noktaya ulaşmıştır.

Demokratik haklarını kullanmaktan çekinmeyen, polis şiddeti mağduru yurttaşlarımızın korunması adına her yerde Baromuz adına çalışmalarını yürüten meslektaşlarımızın birebir tanıklıkları, gelinen vahim noktayı bütün açıklığı ile ortaya koymaktadır.

Kaldı ki, meslektaşlarımız polis şiddetinin doğrudan mağduru da olmuşlardır. Avukat Sarper Gürcan başından/gözünden yaralanmış, Stj. Av. Ayşe Eda Akyol ise dört polisin coplu saldırısı ile kötü bir şekilde dövülmüş, boyun ve çene kemiği kırılmıştır. Demokrasi ve özgürlüklere sığınak olan Ankara Barosu Eğitim Merkezi binası bazı polislerin hedefi haline gelmiştir.  

Yönetimin kendi yurttaşlarını yok sayan, alay eden, aşağılayan beyan ve uygulamalarına karşı, Türkiye’de bugüne kadar bir örneğine rastlanmayan bir şekilde kendiliğinden harekete geçip, sokağa çıkan yurttaşların büyük bir çoğunluğu sadece  demokrasi ve özgürlük isteği ile masum ve barışçıl gösteriler yapmaktadır. Provokasyona yönelik hareketlerde bulunan küçük grupları gerekçe gösteren emniyet güçleri ise kadın, çocuk, yaşlı demeksizin herkese karşı şiddet uygulamaktadır.

Pek çok çevik kuvvet polisi, avukatlarımızın tanıklığı yanında basına da yansıyan fotoğraflardan anlaşılacağı üzere, teşhisi engelleyecek şekilde üniformalarındaki rütbeleri sökmüş şekilde görev yapmaktadır.

Hukuk devleti ortada değildir. Zira demokratik haklarını kullanmaktan başka niyeti olmayan, çoğu lise ve üniversite öğrencisi çocuk ve genç gösterici emniyette “Başbakanlık, Bakanlıklar ve TBMM’yi işgal etmekle suçlanarak terörist gibi gösterilmeye çalışılmışlardır.

Siyasi iktidarın temsilcileri; yurttaşlarımızı, kendilerini destekleyenler ve desteklemeyenler olarak ikiye bölmüştür. İktidar, sadece kendilerini destekleyenleri korunmaya değer, diğer kesimi ise düşman gibi görmekte ve göstermektedir.

Dün Rize’de polis şiddetini kınamak isteyen çoğunluğu kadın yaklaşık beş yüz kişinin linç edilme girişimi, doğrudan doğruya siyasi iktidarın provokasyonu sonucunda gerçekleşmiştir. Polisin saatlerce bu linç girişimine seyirci kalması, sonrasında bu suçu işleyenlere yönelik hiçbir yasal işlem tesis etmemiş oluşu, yurttaşların yaşam hakkının dahi yöneticiler tarafından hiçe sayıldığının çarpıcı bir ispatıdır. 

Demokratik bir hukuk devleti çatısı altında varlık ve anlam bulan bir hukuk kurumu olan Ankara Barosu olarak;

-         Siyasi iktidar ve yöneticilerin halkın sesini dinlemelerini;

-         Kimden gelirse gelsin halkı bölmeye, birbirine karşı kışkırtmaya, provoke etmeye yönelik beyanat ve uygulamalara derhal son verilmesini;

-         Halka karşı şiddet kullanan polisler hakkında derhal ve kapsamlı bir soruşturma başlatılmasını; sorumluların kamu görevlerinden uzaklaştırılmasını;

-         Halka karşı kimyasal silah kullanımına yönelik sıkı, denetleyici ve yaptırım içerir düzenlemelerin derhal tesisini,

-         Halkımızın barışçıl çerçevenin dışına çıkmama sağduyusu ile hareket ederek özgürlüklerine sahip çıkmasını,

-         Eksiksiz, tam bir demokrasi ve özgürlük ortamının tesisi için gerekli her tür adımın vakit geçirilmeksizin atılmasını,

 talep ediyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI


ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI