Metin Feyzioğlu: Çok şükür değiştim Metin Feyzioğlu: Çok şükür değiştim

Türkiye’de baroların tarihi, yürütmenin yargı üzerindeki tahakkümüne karşı mücadele ile biçimlenmiş, onurlu bir tarihtir.
Barolar ve Türkiye Barolar Birliği, demokrasinin kesintiye uğradığı dönemlerde bile, demokratik tavrını ortaya koyarak, genel kurullarını toplamış, hukuktan,  temel hak ve özgürlüklerin dokunulmazlığından yana olmuştur.  Bu anlamda Barolar ve Barolar Birliği, hukuk ve demokrasi dışı hiçbir hareketi desteklemediği gibi, hiçbir egemenin de inisiyatifi ve emri altına girmemiştir.  
Barolar, hükümet dışı sivil inisiyatifi temsil eden, bağımsız meslek örgütü,  en güçlü hukuk kurumlarıdır. Baroların bu özelliği, hukuk devleti olmanın bir gereği ve güvencesidir. Bağımsız Baroların oluşturduğu Türkiye Barolar Birliği,kendi başına inisiyatif kullanan bir kurum olmayıp, baroları ve avukatları temsil etme görevi ile sınırlı bir yetkiye sahiptir. Avukatlık Kanunu’nun 123. maddesinde , Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın görev ve yetkileri açıkça belirtilmiştir. Türkiye Barolar Birliği Başkanları, Avukatlık Kanunu’nun kendilerine verdiği yetkileri aşarak, şahsi görüş ve istekleri ile keyfi hareket edemezler. Barolar ve Türkiye Barolar Birliği her zaman, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve özünde demokratik, laik, sosyal hukuk devletini korumak konusunda görev bilinci ile mücadele etmek ve sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdürler.
Bu kapsamda İzmir Barosu delegeleri olarak Sayın Feyzioğlu’na seslenmeyi bir görev addetmekteyiz.
Sayın Feyzioğlu;
Öncelikle size yönelik eleştiri ve itirazlarımızın, yalnızca  Rize’de yaptığınız siyasi parti ziyaretlerinden kaynaklandığını düşünme kolaylık ve rahatlığına düşerseniz ,yanlış bir değerlendirme içinde olduğunuzu bilmelisiniz;  ki meslektaşlarınız olarak hiçbirimiz o düşüncede değiliz.
Yani sayın Feyzioğlu;
Rize’de sarf ettiğiniz sözler bardağı taşıran son damladan başka bir şey değildir; ancak geçmişte sergilediğiniz duruşunuzun açık ve öz ifadesidir.
Bulunduğunuz konuma yakışmayan ve hukuka aykırı davranışlarınıza yönelik itirazımız çok daha önce, birliğin ve bazı baroların siyasi iktidarlar karşısındaki onurlu duruşunu terk edip egemenlerin sözlerini saraylarda topuk selamı ile karşılamasından ve emir bekliyor olmasından başlayıp;

-Hukuk ayaklar altına alındığında ve kamera gözcü deyip avukatlık yapmak imkansız kılındığında,

-Avukatlık itibarsızlaştırılıp, yoksullaştırıldığında,
-Avukatlar susturulup, duruşma salonlarından yaka paça atıldığında,
- İsmi yüzünden meslektaşımızın işyeri kurşunlandığında,
-Örneğine 12 Eylül faşizminde rastladığımız biçimde ülkenin en saygın akademisyenleri bir gece yarısı kararnamesi ile işten atıldığında ve sivil bir ölüme mahkûm edildiğinde,
-    OHAL koşulları birer ikişer kanun metni haline getirilip, sürekli bir OHAL egemen kılındığında,
-Savunmaya kelepçe vurulduğunda,            

 Ve sadece hak ihlallerinde ısrarla muhafaza ettiğiniz ’’SESSİZLİĞİNİZ ‘’ le devam ediyor.
Sayın Feyzioğlu ,
Şimdi tüm hak ihlallerini göz ardı ederek bir ötekileştirmeden, düşmanlaştırmadan söz ediyorsunuz ya; keşke bu ötekileştirmeyi hesaba katsaydınız da,

-    mesleklerini müvekkillerinin savunmalarını görev bilinci içinde ve ağır sorumlulukla yerine getirmeyi hedefleyen meslektaşlarınızı örgüt üyesi diye damgalamasaydınız,

-    en çok sahip çıkmanız gereken ve çağdaş ceza hukukunun temelini oluşturan masumiyet karinesini bir hukuk örgütü başkanı olarak ayaklar altına almasaydınız,

-    size muhalif olan herkesi devlet düşmanı olarak nitelendirmeseydiniz,

-    seçim güvenliği diyenleri dış mihrakların maşası olarak etiketlemeseydiniz,

-    en insani talepleri dile getirdiği için bir gece yarısı kapıları kırılarak gözaltına alınan havalimanı işçilerine  kulak tıkamasaydınız, sahip çıksaydınız,

-    seçim ve hukuk güvenliği için gereken adımları atsaydınız da şimdi söylediklerinizin bir kıymeti kalsaydı. Örneğin,  en azından meslektaşlarınızın adil yargılanma hakkı ihlal edildiği ve tecritte tutuldukları için açlık grevine başladıkları gün “tehlike altındaki avukatlar günü”nde siz de yanımızda olsaydınız da avukatlar için bir sözünüzü duysaydık .
Bugüne kadar hukuka ve avukatlık mesleğine karşı göstermiş olduğunuz bu tavır, biz avukatları temsil etmediğinizi göstermesinin yanı sıra, Barolar ve Türkiye Barolar Birliği’nin onurlu tarih ve  duruşuna  yakışmıyor olup,  hukuk devleti gereklerine de aykırıdır.
Size,  görev ve yetkilerinizi bir daha hatırlatmak isteriz. Siz,Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak, bu onurlu görevi hukuka aykırı olarak şahsi görüş ve amaçlarınız için kullanmaya  yönelik tutum ve davranışlar içinde olamazsınız. Siz,Türkiye Barolar Birliği Başkanı olarak, yönetim kurulundan özel yetki alsanız bile,  hükümet temsilcisi gibi hareket etme hak ve yetkisine sahip değilsiniz.  Siz ,yetkinizi aşarak ve konumunuza aykırı olarak bu surette davranma yolunu tercih etseniz dahi,  biz avukatlar buna izin vermeyiz, vermeyeceğiz.
Tüm bu gerçekler karşısında, üstelendiğiniz görevin gereklerini layıkıyla ve hukuka uygun bir surette yerine getirebileceğiniz konusunda güvensizliğimizi belirterek  birçok baro delegesinin güvensizlik açıklaması yaptığı bir ortamda, istifa etmenin onurlu bir davranış olduğunu size hatırlatır, sizi gereğini yapmaya davet ederiz.


                                İzmir Barosu Delegeleri