Büyük Usta’nın da dediği gibi, “..HAVA KURŞUN GİBİ AĞIR,/ BAĞIR BAĞIR BAĞIRIYORUM!..”Nâzım’ı o zaman da duymadılar; şimdi, kimse kimseyi duymuyor!Yazık, çok yazık!.. İnsanımız, bu itişme kakışmayı asla hak etmedi, etmiyor!..Konuşması gerekenler suskun,susması gerekenler konuşuyor.Yeteri kadar gelişmemiş çoğulculuk hızla irtifa kaybediyor.Şöyleki:

Yüksek öğretimde kıyafet serbestisi ve ALEVİLİK,

12 Eylül 2010 ertesi “örtünme”, gündemin baş köşesine yerleşiverdi!.. Varsa “türban”, yoksa “başörtüsü”!.. Adını ne koyarsanız koyun, özgürlük-serbestlik-bilimselliğin egemen olması gereken üniversitelerde (ki YÖK izin vermedi, ver(e)mez!..) “örtünme serbestisi(!)” tartışılıyor..

YETER ARTIK!.. Üniversitede ister ‘inanç özgürlüğü’ ister “siyasi sembol” olsun, “kıyafet serbestisi-özgürlüğü” bağlamında bir an önce çözülmelidir. Sorunun “EĞİTİM HAKKI”yla kesinlikle ilgisi yoktur; olamaz da. Aynı konuyla,yani “inanç özgürlüğü bağlamında  iç içe geçen ve 1500’lerden beri(1545’te Şeyhülislam olan)Ebusuud Efendi tarafından “LA DİNİ” olarak ilan edilen Aleviliğin de inanç özgürlüğü bağlamında ele alınarak, yasal düzenlemeyle çözümü, demokrasinin asgari koşuludur.. Hiç kimseye zorla “hakim sünni inanışı” nı “ZORUNLU DİN DERSİ” adı altında dayatamazsınız!..“LAİK DEVLET” tüm inanışlara eşit mesafede ise; zorunlu ve seçilmiş DİN EĞİTİMİ VEREMEZ!.. Devletçe  Sünnilere  sağlanan tüm ayrıcalıklar, alevilere de, eşitlik ilkesi gereği, tanınmalıdır.. Acilen çözülerek gerçek gündeme dönülmelidir.

Gündeme dönecek olursak: HSYK -Malumun İlanı-

“Yetmez, ama, evet”çiler, “evet”in sembolik destekçileri, gözünüz aydın!.. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin hediyesi (Yürürlük tarihi: 9 Kasım 1982 tarihli resmi gazete) olan YÖK, 30 yıl sonra  kardeşine kavuşmuş oldu!.. Gözünüz aydın “Yetmez, ama, evet”çiler, liberal sol(!) ve İKTİDAR SEVENLER KULÜBÜ!.. “Kısmen Bakanlık kontrolü” yerine, bakanlık bürokratları ve bakanlık listesi yeni kurulda!.. Demokrasiyi savunan tarafsız köşe yazarları (mesela Cüneyt Ülsever), bu gerçeği köşelerinde “EL FATİHA” diyerek detaylı şekilde açıkladılar.. Bu konuda yazılanlar yeteri kadar anlaşılır ve açık..

Seçimde güya iki yan yarışmış(!)..En az 106 seçim  bölgesi ve 81 ilde.yani tüm ülke sathında  seçilecek on asıl ve yedek üyeler!.Bir yanda Yürütme ve Bakanlık Bürokratları, öte yanda YARSAV ve Demokrat Yargı Derneği ve bağımsız yargıçlar, savcılar.. Bir yanda“Eli kolu gözü ve hatta ayağı bağlı yarışmacı yargı mensupları( propaganda yasak, tanıtım yasak, seçim süresi kısa, seçim çevrelerine ulaşmak imkansız, maddi olanaklar da yok.. Diğer yanda her türlü olanağa sahip, gücünü “Anayasa”dan (madde 140-6 ve 159) alan Bakanlık..

Beklenen sonucu, yüzde altmışlara varan çoğunlukla,  çıkarttılar..Sakın  kimse, seçime asla müdahil olmaması gereken Yürütme ile yargı derneklerini aynı kefeye koymasın. Bağımsız yargının olmazsa olmazı yürütmeden bağımsız olmasıdır!…Bu şartlarla oluşan sonuç için;

a)Ya yargıç ve savcılar bağımsızlıktan ve özerklikten yana değillerdir, Ki; “hakim teminatı” varken, “bağımsızlık-hukuk-demokrasi” için mücadele etmeye gerek görmediler(!) bu uğurda mücadeleyi ve baskıyı göze almadılar,kazanımların mücadele sonucu elde edildiğini hatırlamadılar!

b)Ya da Seçim yarışı, eşit koşullarda yapılmadığı gibi, demokrasinin asgari koşullarına da aykırı oluşuna seyirci kalarak, maddi gerçeği kabullendiler(!).

Bu yetmez  evetçilerin ve “İktidar Sevenler Kulüplerinin” demokrasi anlayışı olsa gerek.Sonuçta MUCİZEYE YER YOK VE SONUÇ MALUMUN İLANIDIR…

Anayasa’ya tam destek veren Demokrat Yargı Derneği de şaşkın!.. Belki de pişman.. Ya “yetmez evet”çiler?..

Herkes bu konuda görüşünü açıkladı.. Organik aydınlar, demokrasi yanlıları lehte veya aleyhte tavır aldı.. Peki, görevleri arasında “HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ” için mücadele etmesi ZORUNLU olan bir kısım barolar?.. Peki,ya Türkiye Barolar Birliği?.. Türkiye Barolar Birliği, belki de Ayaş’taki inşaatla, belki de Merkez’deki tadilat – tamiratla uğraşmaktan, sesinin yine duyuramamıştır!.. Çünkü, en kolay yöntem“görmedim-duymadım-bilmiyorum” dur!.. İlerici, demokrat ve adaletten yana avukatlar, umarım, bunu da not etmişlerdir!..

AYM Başkanı – Demokrasi!-beyanatlar;

Gelişmiş hiçbir ülkede bu kadar çok konuşan bir AYM Başkanı var mıdır?.. Bilemiyorum!..

Benim bildiğim, mahkeme üyeleri, başkanları, özellikle de AYM Başkanı kararlarıyla konuşur.. Bir zamanlar ekranları ve basını işgal eden asker geri çekildi; ancak, STATÜKO, özünde devam ediyor!.. Asker denetlenemiyor, şeffaf değil, silah harcamaları artıyor ve en önemlisi NATO ÜYESİ. AYM Başkanının iddiasının aksine; 12eylül darbe anayasası yürürlükte, devletin sınıf yapısı değişmemiş, muhafazakar-liberal sağ hep olduğu gibi iktidarda, Peki değişen ne? Aynı sınıf mensubu burjuvazi arasında ki, paylaşım, bölüşüm ve muktedir olma savaşımı mı?Açıklanırsa,elbette seviniriz!

AYM Başkanının açıklamaları-satır başları:

a-68 Kuşağı’ndan olduğunu ileri sürüyor; 68 Kuşağı, emperyalizme, faşizme karşı çıkan, statükoyu değiştirme mücadelesi veren devrimci-demokratlardı!.. Kendisi, acaba, hangi devrimci örgütün üyesiydi?..Neden bugünün devrimci demokratları,iktidar karşıtı Kürtleri ve Alevilerine yönelik baskı ve şiddete karşı çıkmak yerine,kalplerimizde yaşattığımız,geçmişte  şiddete ve haksızlığa maruz kalan insanımıza ve sembollerimize sahip çıkılıyor?Retorik ve kolaycılık yanında demokrasi havariliği olmasın?

b-Derin devlet doğrudur ve vardır.. Ancak, derin devlet, gladiodur, kontrgerilladır, Amerikancı bir yapıdır.. Şu ana kadar tüm demokratik ülkelerde,yani tüm Amerikancı-NATO Ülkeleri’nde açığa çıkarıldılar.. Ama, nedense, ülkemizde bu örgüt bulunmadı, bulunamadı.. Aramızda özgürce dolaşmaktadırlar. Bir kısım Amerikan karşıtı-Ulusalcı-İşkenceci/Çeteci ve darbe sevenler de  gladio ve kontrgerilla olarak itham edilmediğine göre, kimlerdir?.. Elbette ki 12 Eylül öncesi 1 Mayıs 1977 katliamı, Geçmişte ki ülkemizi kanlı boğazlaşmaya sürükleyen, Ecevit’e Suikast girişimi de dahil(Ecevit bu suikastın kontrgerilla tarafından tertiplendiğini ve bu yasa dışı örgütü ifşa etmiştir), faili meçhuller tamamen gladio-kontrgerilla işidir..(Nedense iktidarca Meclis gündemine alınması 4.kez engelleniyor!)

c-“Derin Yargı”; derin devletin varlığında mutabakat varsa da, derin yargı çok ağır bir ithamdır ve ne kastedildiği  derhal açıklanmalıdır.Aksi takdirde,(derin deyiminin bilinen şekliyle) Yüksek Yargı ağır bir töhmet altındadır!

d-“YARGI BAĞIMSIZLIĞI” sadece “hakimlerin hiçbir etki altında kalmadan yasalara ve anayasaya uygun olarak, tamamen vicdani kanaatlerini söyleme konusunda güvenceli bir alan yaratmak için vardır” (Evren Anayasası madde 138) kapsamında mı algılanmalıdır? Asla..Yargı Bağımsızlığı, batılı demokrasilerde ve modern hukukta; yürütmeden ve yasamadan tamamen bağımsız,özerk ve özlük hakları dahil kendilerinin oluşturacağı kurullar kanalıyla yürüten, bağımsız bütçesi olan Yargı’dır.. İdari yönden bakanlığa bağımlı, diğer tüm hakları ve görevleri Adalet Bakanı , müsteşar ve bakanlık bürokratlarından oluşan kurula bağlı olan bir yargının bağımsız olduğunu kimse ileri süremez..

e-Üniversite-Yargı benzerliği; El hak doğrudur.. Üniversitelerde ne idari ne de bilimsel özerklik olmadığı ve yürütmenin kontrolündeki YÖK tarafından yönetildiği gerçeği gibi yargı da;artık Adalet Bakanlığı’nın gözetim ve denetimi altındadır..

f-“Statüko”..söylemi ki; “iktidar sevenler kulübü” üyeleri ile aynı jargonu kullanmak, bağımsız-yansız bir mahkeme başkanına yakışmamaktadır.

Bilinmelidir ki başta 12 Eylül faşist askeri darbesi, tüm totaliter rejimler (Mussolini, Hitler, Franko, Pinochet vb.) hem toplumu hem de sosyal ve siyasal – ekonomik yapıyı kendi ideolojisine göre değiştirip dönüştürdüğü gibi statükoyu da değiştirdiler..

Emekten, demokrasiden, hukukun üstünlüğü ve insan hakları yönünden değişim ve dönüşüme elbette ki evet.. Acaba ezilen sömürülenlerden eşitlikten, örgütlenmeden vb yana hangi olumlu değişiklikler oldu da fark edemedik?

g- Şikayetçi olduğu statükocu A.Necdet Sezer’in seçtiği üyelerin oyları ile AYM Başkan olması da paradoksal da olsa  bir çelişki değil mi dir?..

h-Başkanı olduğu mahkemede de yıllarca süren davalar olduğunu unutulmamalıdır. Herkes kendi kapısının önünü temizlerse sorun kalmaz..

İdari ve adli yargı , teraküm, zamanaşımı ve geciken adalet..

İnanın reel yargıdan en çok vatandaş zarar görmektedir.. İkinci olarak da avukatlar.. Ne yargıdan ne kararlardan ne içtihatlardan memnun olan bir vatandaşa, nede avukata rastladım..  Yargının  ağır sorumluluğu olsa da başkan;  hakimlik mesleğinden gelmediğiniz için birikmiş

Sorunların önemli ölçüde:

- Büyük oranda hakim-savcı açığı

- Kaliteli personel eksiği

- Maddi koşulların yetersizliği, lojman açığı, araç-gereç ve bina yetersizliği

- Her ile neredeyse bir hukuk fakültesi açarak kaliteli eğitimin yok edilmesi

- Devlet vatandaş çekişmesi ve çatışması, gelişmiş hiçbir demokrasi de örneği yoktur!

- Kira tespiti, tahliye, isim tashihi gibi çoğunluğu personel hatasından kaynaklı eften püften ve sayısı yüz binleri aşan çeşitli davalar

- En önemlisi, anti-demokratik, hukuki olmayan yasalar (CMK, TCK, TMK vb.) Ve bu yasalara uygun kararlar,

- Büyük sanayicilerin standart dışı üretimlerinden neşet eden ve  kural tanımaz bankalara tanınan müsamahadan kaynaklanan davalar, tüketici haklarının etkin bir şekilde idari yollardan önlenmemesi,gibi ve benzeri ihtilaflar,infaza dönüşen tutuklamalar,gözaltılar,işkenceler vb.AİHM’de çalışamaz hale getirdik.Bunları yok sayarak itham etmek,siyasi tavır almak kolaycılıktır kanısındayım.Önemle belirteyim ki Yargıda diğer kurumlar gibi sütten çıkmış ak kaşık olmadığı gibi eleştiriden BER’İ değildir.

Tüm bu sorunlara rağmen personel-üye-ünvanlı hakim seçimlerinde “liyakat”a değer verilmemesi de çok önemli bir sorunken, tamamen bağımsızlığını yitiren HSYK bu sorunların çözümüne nasıl bir katkı sağlayacaktır?.. AYM ne yeni seçilen üyeler, HSYK’nun oluşumu bürokrasideki atamalar hiç de umut vermedi, vermiyor..

Yüksek Yargı Başkanları lütfen daha az konuşsun, konuşması gereken barolar konuşsun, sizler de demokratik,insan haklarına uygun, hukuki kararlarınızla konuşun ve anılın.  

Av.KEMAL AKALIN
kaynak:http://www.kaypakkaya-partizan.org/yok-30-yil-sonra-kardesine-kavustu/attachment/1288179579/