Giysiler hemen bütün çağlarda kişinin statüsünü belirlemektedir.

Yüksek sosyete neden frak giyermiş biliyor musunuz?

Ünlü ekonomist Veblen bu durumu şöyle açıklıyor:

“..tarla kazmak ya da otobüs kullanmak gibi herhangi üretken faaliyette bulunmadıklarının altını çizmek için frak giyerler, ipek kravat takarlar..” [1]

Kendinize bir kıyafet aldığınızda elbette o kıyafeti beğendiğiniz için aldınız ama kim o kıyafetin çevresinde beğenilmesini beklemediğini söyleyebilir.

Giysilerin statü belirlemesinin tartışmasız kanıtı olarak kapitalist çağda “beyaz yakalılar”, “mavi yakalılar” söyleminin küresel bir kabul görmesini gösterebiliriz.

 Beden gücüne dayalı olarak çalışanlara mavi yakalı, ofis çalışanlarına ise beyaz yakalı deniyor.

Adalet kutsal bir sözcük olarak görülüyor ve bazılarınca adaletin simgesi olan cüppe ile kot pantolonun birlikte giyilmesi hoş karşılanmıyor.

Hukukun tarihi insanların cemiyet halinde yaşaması ile başlar. Hukuk toplumların gelişimine paralel olarak değişip yenilenmiştir. Magna Carta hukukun gelişme sürecinde önemli bir aşama olarak kabul edilir.

Günümüz hukuku burjuvazinin tarih sahnesine çıkmaya başlamasıyla oluşmaya başlamış, büyük Fransız İhtilali ile önemli bir gelişme kaydetmiştir.

Avukat Feyza Altun için gözaltı kararı Avukat Feyza Altun için gözaltı kararı

Hukuk uluslararası sözleşmeler ve beyannamelerle gelişmiş, bugün ki halini almıştır.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri uluslararası sözleşmelerin başında yer almaktadır.

19 ve 20’inci asırda hukuk önemli aşamalar kaydetmiştir.

 Devlet ve mülkiyet aynı tarihsel dönemde ortaya çıkmıştır.

Başlangıçta mülkiyet sahipleri(feodaller) topraklarını kendi güvenlik güçleri ile korumaktaydı. Feodallerin tek başına güvenliği finanse etmesi pahalıya mal olduğunun anlaşılması ile feodaller bir araya gelerek ortak güvenlik gücü oluşturmaya başlamış, bu örgütlenmeler giderek devlet denilen yapıya dönüşmüştür.

 “Adalet Mülkün Temelidir” boşuna söylenmiş bir söz değil. Bu söylemi "Devletin veya düzenin esası adalettir" şeklinde anlayabiliriz.

Devlet veya düzen ne haldedir, kutsanan hukuk, adaletin koruduğu düzen nicedir?

Birkaç cümle ile dünyanın hali

“Oxfam'ın verilerine göre dünyanın en zengin 62 milyarderin serveti de dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50'lik kesiminin servetine denk geliyor.

Dünyanın en yoksul yüzde 50'lik kesimin varlıkları, 2010 ila 2015 yılları arasında nüfusun 400 milyon artmasına rağmen yüzde 41 oranında düştü. (BBC)

Davos'ta düzenlenecek olan Dünya Ekonomik Forumu'ndan önce bir rapor açıklayan Oxfam, 2016'da dünya nüfusunun yüzde 1'lik en zengin kesiminin sahip olduğu varlıkların, dünyadaki tüm servetin yüzde 50'sini aşması bekleniyor.

Oxfam, dünyanın en zengin 80 kişisinin servetinin, yaklaşık üç buçuk milyar kişinin servetine eş olduğunda dikkat çekmiş” (BBC)

ABD de en zengin % 1’lik dilimin toplam servetteki payı neoliberalizmin başlangıç yılı 1980 ile 2018 yılı arasında %22 den % 39’a çıkmış,

Dünyanın en zengin 8 kişisinin sahip olduğu servet 426 milyar dolar, bu dünya nüfusunun 3.6 milyarının sahip olduğu servete denk gelmektedir.

Zenginler Gated Community denilen dışa kapalı, korunaklı rezidans adacıklarında yaşamakta, daha az zenginler korunaklı, etrafı tel örgülü sitelerde yaşamaktadırlar. Dünyada giderek zenginler ile yoksullar arasına örülen duvarlar çoğalmakta ve yükselmektedir.

Türkiye

Türkiye’ye ilişkin veriler 2002-2016 dönemi için var. Çarpıcı: Birincisi, gelir sıralamasının en üstündeki (en zengin) yüzde 1’lik kesimin toplam geliri, gelir sıralamasının en altındaki yüzde 50’lik grubun toplam gelirinden çok daha fazla. 2016 yılında en zengin yüzde 1’lik kesimin milli gelirdeki payı yüzde 23.4 iken, en alttaki yüzde 50’lik kesimin payı yüzde 14.6. Çok eşitsiz bir dağılım. İkincisi, son on yılda gelir dağılımı Türkiye’de çarpıcı biçimde bozuluyor: En zengin yüzde 1’lik kesimin milli gelirden aldığı pay son on yılda 6 puan yükselirken, en alttaki yüzde 50’lik kesimin milli gelirden aldığı pay 1.7 puan düşüyor. Üçüncüsü, Türkiye’nin gelir dağılımı Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında önemli ölçüde bozuk.

Dünyada savaş var, terör var açlık var, açlıktan ölümler var.

İşte hukuk böylesi bir düzeni korumaktadır.

Hukuk düzeni korumaktadır dedik, kapitalist sistemde yargıçlar, avukatlar bu kurulu düzeni korudukları için kutsanmakta, eller üstünde tutulmaktadırlar.

Türkiye’de durumun farklı olduğunu belirtmeliyiz. Türkiye henüz prekapitalist dönemi yaşamakta olduğundan henüz adaletin, yargıcın ve avukatın değerini tam olarak kavramış değil.

Farkındasınız yazıdaki anlatımda çelişkili bir durum var; hem adalet iyidir diyoruz, hem de adaletin son derece kötü bir ülke ve dünya düzenini koruğunu söylemekteyiz.

Bu çelişkiyi şöyle açıklayabiliriz:

Bugün uygar dünyada mevcut;

Hukuk güvenliği,

Adil yargılanma hakkı,

Masumiyet karinesi,

Yasaların önünde eşitlik ilkesi gibi evrensel ilkeler kolay elde edilmedi. Bütün bu haklar yüzyıllar boyu süren büyük mücadeleler, başkaldırılar, devrimlerle elde edildi. Bu nedenlerle bu kazanımları küçümsemek akıllıca bir iş olmaz.

Diğer yandan açlığın, sefaletin, açlıktan ölümlerin, emperyalist savaşların sürdüğü, dünya nimetlerinin azınlıkların elinde olduğu, zenginlerin Zenginler Gated Community denilen dışa kapalı, korunaklı rezidans adacıklarında yaşamakta olduğu bu sınıflı toplum, bu acımasız düzen varılacak en iyi toplumsal düzen değildir.

İşte bu nedenlerle “biz avukatlar” düzenin yalancı kutsamasına kapılmadan, statüye tapmadan değişim için, daha edil bir dünya için mücadeleye omuz vermek durumundayız.

İşte bu nedenlerle ben diyorum ki bu düzende cüppenin altına kot giyilir, hele cüppenin yerlerde sürüklendiği günlerde.

Ve biz diyoruz ki;

Av.Rahmi Ofluoğlu


[1] Niall Kishtainy, ekonominin kısa tarihi