Olaylar

Polis İmdat hattına PKK terör örgütü ile irtibatlı kişilerin eylem hazırlığı içinde olduğu yönünde gelen ihbarda ismi geçen E.Z. hakkında yakalama emri olduğu tespit edilmiş, ihbarda belirtilen adrese gidilmiştir. Bahse konu adreste bulunan evin ışıklarının yandığı, pencerenin önünde yüzleri seçilemeyen iki kişi olduğu, bu kişilerin kolluk görevlilerini gördüklerinde hızlı bir şekilde ve panikle hareket ettikleri tespit edilmiştir. Daire kapısının açılmaması üzerine çelik kapı zor kullanılarak açılıp içeri girildiğinde E.Z., O.K. ile birlikte üniversite öğrencisi oldukları anlaşılan on iki kişi ve başvurucunun bulunduğu görülmüştür. Daire içinde de yanık kokusu alınması ve banyo kısmından duman geldiğinin görülmesi üzerine banyoya girildiğinde banyodaki küvet içinde büyük kısmı yanmış vaziyette kâğıtların olduğu tespit edilmiştir.

Dairede yapılan arama işlemi sonucunda PKK terör örgütü ile ona müzahir yapılanmalara ilişkin ve ayrıntıları ilk derece mahkemesi kararında zikredilen çok sayıda dokümana el konulmuştur. Dokümanlarda PKK terör örgütünün ideolojisi, amaçları, insan kaynakları, benimsediği yönteme ilişkin ayrıntılı bazı bilgiler ile PKK terör örgütünün güvenlik güçlerince öldürülen üyelerini kahramanlaştıran eylem hikâyeleri, şiir ve marşlar, silahlı olmayan örgüt üyelerinin sorumlulukları ve hareket tarzlarına ilişkin bilgilerin de yer aldığı tespit edilmiştir. 

Ele geçirilen bahse konu bilgi ve belgeler üzerine E.Z. ve başvurucuyla birlikte dört kişi hakkında PKK terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmış ve başvurucu tutuklanmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen iddianame üzerine yargılamayı yürüten Mahkeme başvurucunun eyleminin terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğu kanaatine varmış ve 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiş, hüküm Yargıtayca onanmıştır.

İddialar 

Başvurucu, bulundurulan dokümanların ve paylaşılan düşüncelerin derece mahkemelerince terör örgütünün eğitim faaliyeti olarak nitelendirildiği bir ev toplantısını düzenlemesi dolayısıyla terör örgütüne yardım etme suçundan cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

 Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayın çözümlenmesi için öncelikle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinin başvurucuya uygulanan (7) numaralı fıkrasının başvurucunun belli bir eyleminin yol açabileceği sonuçları makul derecede öngörmesini sağlayıp sağmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

Demokratik toplumlarda terör örgütlerinin amaçlarını gerçekleştirmeye hizmet eden yardım ya da destek niteliğindeki söz konusu eylemlere bir müdahale baskısı oluşmakta ve kanun koyucular buna göre bir suç ve ceza politikası izlemektedir. Türk hukukunda örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden söz konusu eylemler terör örgütüne yardım etme suçu olarak isimlendirilmiş ve bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenmiştir.

Bu kapsamda somut olayda başvurucu hakkında uygulanan 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan düzenlemede kanun koyucu, terör örgütüne yardım etme suçunun hangi hareketler ile gerçekleştirilebileceğine ilişkin bir açıklamaya yer vermemiş veya yardım suçunu oluşturması muhtemel eylemleri tek tek saymamış, genel ve soyut bir düzenleme getirmiştir. Terör faaliyetlerindeki değişim ve gelişim süreci ile terör örgütlerine yardım neticesini doğuracak eylem çeşitliliğinin son derece geniş bir alana yayılması nedeniyle önceden öngörülmesinin zorluğu kanun koyucuyu bu suçu serbest hareketli bir suç olarak kabul etmeye zorlamıştır. 

Toplumsal ihtiyaçlar ve ceza hukuku öğretisinin gereklilikleri nedeniyle serbest hareketli olarak kabul edilen bir suçun bağlı hareketli bir suça dönüştürülmesi hâlinde olacak olan şey kanunda tek tek sayılanlar dışında kalan ancak kanunda tarif edilen neticenin meydana gelmesine elverişli olan sayısız hareketin suç olmaktan ve dolayısıyla cezalandırılabilir olmaktan çıkarılmasıdır. Pek çok suça benzer biçimde serbest hareketli bir suç olarak düzenlenen örgüte yardım etme suçunun hareket unsurunun neler olabileceğinin kanunda ayrıca ve açıkça sayılması mümkün değildir ve sayılmamış olması ilgili kuralın belirliliğini tek başına etkilemez.  

Devletlerin terörle mücadeleye yönelik suç ve ceza politikalarında sahip oldukları takdir alanlarının genişliği de gözetildiğinde eldeki başvuruda olduğu gibi bir kuralda öngörülen yaptırım yönünden başka bir suçun yaptırımına atıf yapılmış olması ve bir ceza politikası olarak her iki suç tipinin benzer ağırlıkta görülmesi o kuralın belirsiz olarak nitelendirilmesi için yeterli bir gerekçe değildir. Belirlilik ilkesi bakımından böyle bir sonuca ulaşılabilmesi için önemli olan kişilerin temel haklarına müdahaleye yetki veren kuralda yer alan ifadelerin ve kuralın uygulanma biçiminin o statüde bulunanlar ya da bulunma potansiyeli olanlar için belirli ve öngörülebilir olup olmadığıdır.

Bir kuralın belirli ölçülerde soyutluk içermesi ve bu nedenle hukuki yardım ile tam olarak anlaşılabilir hâle gelmesi tek başına hukuken öngörülebilirlik ilkesine aykırı görülemez. Bu kapsamda müdahaleye konu kuralda yer alan yardım kavramının en azından hukuksal değerlendirme veya bir hukuki yardım sonucunda anlaşılabilir olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Yardım kavramının açıkça tanımlanmamış ya da hangi hareketlerin yardım neticesini doğurabileceğinin sayılmamış olması tek başına bahse konu kuralı belirsiz hâle getirmediği gibi yüksek mahkemelerin uygulamalarının da kuralı öngörülemez hâle getirdiği söylenemez.

Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi (Sözleşme), terörizmin önlenmesi bağlamında terör eylemlerini işlemeye tahrik, terör amaçlı gruplara eleman temini ve terör eylemlerini işlemek üzere eğitim vermek gibi üç ayrı fiilin suç olarak kabul edilmesini önermektedir. 

Somut olayda başvurucu, ilk derece mahkemesinin bir eğitim faaliyeti olarak nitelendirdiği toplantının yapılmasına katkıda bulunmuştur. Sözleşme'de tarif edilen türden bir eğitim olarak nitelendirilmesi güç olmakla birlikte söz konusu toplantının PKK terör örgütüne yeni üyeler kazandırılmasını amaçladığı söylenebilir ve Sözleşme'de tanımı yapılan "terörist saflara katma" olarak nitelendirilebilir.

İlgili Sözleşme’ye göre ülkeler terörizmi önlemek için terör eylemlerini işlemeye tahrik oluşturacak şekilde propagandasının yapılmasına, kişileri terörist saflara katmaya ve terörizm eğitimi verilmesine karşı etkin önlemler alma yükümlülükleri kapsamında ulusal hukuklarına uygun suçlar ihdas etmekte serbesttir.  

Başvuruya konu olayda ilk derece mahkemesi başvurucunun eylemlerinin terör örgütüne yardım suçunu oluşturduğuna ayrıntılı bir değerlendirme sonucunda ulaşmıştır. İlk derece mahkemesi başvuruya konu somut olayı birçok yönüyle değerlendirmiş ve içeriklerinde örgütsel eğitime dair çeşitli bilgiler bulunduğu anlaşılan bahse konu belgelerin terör örgütüne yardım etme suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde ne şekilde ve hangi gerekçelerle delil olarak kullanıldığını başvurucunun eylemlerinin bir bütün olarak örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet ettiğini göstermiştir. Mahkeme ifade özgürlüğüne yapılan söz konusu müdahalenin hangi toplumsal ihtiyaç baskısı altında gerçekleştiğini ve ulaşılmaya çalışılan meşru amaçlarla başvurucunun ifade özgürlüğü arasındaki adil dengeyi ne şekilde kurduğunu ikna edici biçimde açıklamıştır. Eylem ve davranışlarıyla şiddete ve demokratik olmayan yöntemlerin yaygınlaştırılmasına hizmet eden başvurucunun demokratik yaşam için ciddi bir tehdit oluşturduğu kanaatine ulaşmıştır.

Terör suçlarının birey, toplum ve devlet üzerindeki vahim sonuçları düşünüldüğünde hükmedilen cezanın toplumun terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile başvurucunun ifade özgürlüğü arasında kurulması zorunlu olan adil dengeyi sağlamaya hizmet ettiği ve bu sebeple de orantısız olmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir. 

Anayasa Mahkemesi FETÖ/PDY'ye Yardım Suçundan Cezalandırılan 80 Başvurucu Hakkında İhlal Kararı Verdi Anayasa Mahkemesi FETÖ/PDY'ye Yardım Suçundan Cezalandırılan 80 Başvurucu Hakkında İhlal Kararı Verdi

https://www.anayasa.gov.tr/