Olaylar

Ankara Garı saldırısını protesto eden öğrencilere üniversite yönetimince açılan soruşturmaya tepki gösterme amacıyla bir grup öğrenci tarafından yapılan basın açıklamasına başvurucu da katılmıştır.

Bahse konu basın açıklamasında, üniversite rektörüne yönelik şeref ve haysiyetini zedeleyici nitelikte ifadeler kullanıldığından bahisle üniversite yönetimi tarafından disiplin soruşturması açılmıştır. Yapılan soruşturma sonucunda üniversite personelinin kurum içinde ya da dışında şeref ve haysiyetini zedeleyen eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle başvurucuya bir ay yükseköğretim kurumundan uzaklaştırma disiplin cezası verilmiştir.

Başvurucu, idari işlemin iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. İdare mahkemesi dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali talebinin reddine karar vermiştir. Başvurucunun istinaf talebi, bölge idare mahkemesi tarafından reddedilmiş ve mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar kesinleşmiştir.

İddialar

Tutukluluk Hâlinin Duruşmasız Olarak İncelenmesi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi Tutukluluk Hâlinin Duruşmasız Olarak İncelenmesi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi

Başvurucu; katıldığı bir basın açıklamasında, öğrencisi olduğu üniversitenin rektörünün şeref ve itibarını zedeleyici nitelikte ifadeler kullandığından bahisle bir ay okuldan uzaklaştırma disiplin cezası ile cezalandırılması nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Öğrencilerin ifade özgürlüğüne yönelik olarak getirilen düzenlemeler yönünden eğitimin derecesi büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda disiplin yaptırımına maruz kalan bireyin hangi derecede eğitim aldığı ehemmiyet taşır. Eğitimin derecesi arttıkça öğrencinin ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler azalmalıdır. Somut olayda yükseköğretim öğrencisi olan başvurucunun ifade özgürlüğüyle bağlantılı eğitim hakkına yönelik müdahale alanı ilk ve ortaöğretim seviyelerine göre daha dar olmalıdır. Bu bağlamda özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olarak görülen üniversitelerde farklı düşüncelere sahip üniversite öğrencilerine daha fazla hoşgörü gösterilmesi gerekmektedir. Söz konusu görüş ve fikirler tartışmalı olsa veya rağbet görmese dahi ifade özgürlüğünün sıkı korumasından yararlanmalıdır.

Başvurucunun da aralarında yer aldığı bir grubun huzurunda okunan basın açıklamasında rektörün göreve geldiği günden itibaren 170 üniversiteliyi okuldan uzaklaştırdığı iddia edilmiştir. Mahkemeler ise akademisyen ve öğrenci pek çok kişinin üniversite ile ilişiğinin kesilmesi gibi oldukça sert tedbirlere başvurduğu iddia edilen rektörü meşru eleştiri hakkı ile ona hakaret arasındaki sınırın nerede olduğu meselesine değinmemiştir.  

Evvela başvuruya konu basın açıklamasında üniversite politikalarına farklı bir bakış açısı ile yaklaşıldığı ve muhalif bir dil kullanıldığı açıktır. Ancak unutulmamalıdır ki toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Başvuruya konu basın açıklamasında dile getirilen düşüncelere müdahale edilmesi, bu tür düşünceleri destekleyenlerin şu veya bu sebeplerle cezalandırılması özgür tartışma ortamında ulaşılmasını ve dolayısıyla çoğulculuğun sağlanmasını imkânsız hâle getirir. 

İkinci olarak kamu otoritelerinin kabul edilebilir eleştiri sınırlarının özel bireylere nazaran çok daha geniş olduğu unutulmamalıdır. Demokratik bir sistemde, kamu otoritelerinin eylemlerinin ve ihmallerinin yalnızca yasama ve yargı organlarının değil aynı zamanda kamuoyunun da sıkı denetimi altında olduğu her zaman gözönünde bulundurulmalıdır. Başvurucunun katıldığı basın açıklaması, kamuoyunun üniversite idaresinin politikalarına karşı denetiminin bir parçası olarak kabul edilmelidir.

Üçüncü olarak kamu otoriteleri kendilerine yönelik eleştirilere farklı araçlarla cevap ve tepki verme imkânına sahiptir. Nitekim üniversite idaresi bahse konu basın açıklamasında ileri sürülen iddiaları yalanlayabilir, kamuoyunu yanlış olduğunu düşündüğü açıklamalara karşı doğru olarak bilgilendirebilir ve bir kısım isnada delilleri ile karşı çıkabilirdi. Bu imkânlarının varlığı nedeniyle rektör ve üniversite idaresi, haksız olduğunu düşündükleri sözel saldırılar karşısında -şiddete teşvik içermedikçe- somut olayda olduğu gibi disiplin soruşturmasına veya ceza soruşturma ve kovuşturmasına başvurma hususunda kendilerini sınırlandırmalıdır.

Dördüncü olarak ise basın açıklamasındaki bazı ifadeler üniversite yönetimi tarafından sert ve incitici olarak nitelendirilse bile ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında devlet yetkililerini veya toplumun bir bölümünü rahatsız eden düşüncelerin demokratik bir toplum için şart olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gereklerinden olduğunu teyit etmiştir. Nitekim başvuruya konu basın açıklamasında rektörün hükûmete biat ettiği, akademisyenlerin çoğunluğunca seçilen değil iktidar tarafından atanan kayyım bir rektör olduğu şeklindeki ifadeler rektör açısından rahatsız edici ve kışkırtıcı bulunsa bile ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir. 

Öte yandan idare ve mahkemelerin üniversite öğrencilerine verilecek disiplin cezalarına ilişkin kararlarında müdahaleye konu eylemin eğitim kurumunun düzeni üzerindeki olası yahut mevcut olumsuz etkilerini de mutlaka göstermeleri gerekir. Bu noktada ilk olarak cezalandırmaya konu eylemin üniversite yerleşkesinin dışında gerçekleştiği nazara alınmalıdır. Şüphesiz ki disiplin kuralları öğrencilerin okul dışındaki açıklamaları veya diğer eylemeleri hakkında da uygulanabilir. Bununla birlikte öğrencilerin okul dışındaki eylemleri nedeniyle -eğitim hakkına müdahale oluşturacak şekilde- yaptırımlara maruz kalmaları ancak kurum dışında gerçekleşen eylemin kurum düzenini ciddi şekilde etkilediğinin gösterilmesi hâlinde mümkündür. Somut olayda ise mahkeme gerekçelerinde başvurucunun cezalandırılmasına konu basın açıklamasının üniversitenin düzenini hangi derecede etkilediğine, ne şekilde bozduğuna veya bozma tehlikesi meydana getirdiğine ilişkin hiçbir değerlendirilmede bulunulmadığı görülmektedir. Diğer bir ifade ile kararlarda; verilen disiplin cezasının hangi zorunlu sosyal ihtiyaca karşılık geldiği ortaya konulamamıştır. Kamusal makamların şerefi veya saygınlığı gibi sebeplerle öğrencilerin varsayımsal değerlendirmeler üzerinden eğitim kurumunun düzenini bozma disiplin cezası ile cezalandırılması ve bu suretle eğitim haklarının sınırlandırılması anayasal olarak mümkün değildir. 

Sonuç olarak başvurucu, ifade özgürlüğünü kullanması nedeniyle okuldan uzaklaştırma disiplin cezası ile cezalandırılmış ve eğitim hakkından yararlanamamıştır. Açıktır ki derece mahkemeleri başvuruya konu ifadelerin kullanılma nedenini, içeriğini, hangi ifadelerin kurum düzenine ne şekilde tesir ettiğini, başvurucunun almakta olduğu eğitimin seviyesini ve basın açıklamasının yapıldığı mecrayı değerlendirmemiştir. Davanın koşulları ışığında ve yukarıda belirtilen nedenler birlikte değerlendirildiğinde verilen disiplin cezasının zorunlu bir ihtiyacı karşılamadığı gibi orantılı olduğu da kabul edilmemiştir. Bu kapsamda mahkemelerin ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli görülmemiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/