Olaylar 

AYM’den ‘hak ihlali’ kararı AYM’den ‘hak ihlali’ kararı

Başvurucunun oğlu C.A., hakkında yürütülen bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanmış ve Ceza İnfaz Kurumuna götürülmüştür. C.A. tutulduğu koğuşta ayakkabı bağcığıyla intihar etmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) konuyla ilgili derhâl ceza soruşturması başlatmıştır. Başsavcılık otopsi raporu aldırmış ve olayla ilgili tanıkların ifadelerini almıştır. Başsavcılık, Ceza İnfaz Kurumuna girdiği ilk andan itibaren uyuşturucu maddenin etkisi altında olan C.A.nın içinde bulunduğu ruh hâlinin etkisiyle intihar ettiği ve ölüme bir başkasının karıştığına dair delil tespit edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun karara itirazı reddedilmiştir. Öte yandan Başsavcılık, Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri hakkında görevi kötüye kullanma suçu yönünden yürüttüğü soruşturmayı sonuçlandırıp kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara itirazı da reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, yaşamının korunması için gerekli tedbirler alınmadığı ileri sürülen mahpusun intihar etmesi ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Devletin yaşam hakkı kapsamında yükümlülükleri vardır. Devlet yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi altındadır. Ayrıca bu yükümlülükler doğal olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütülmesini gerektirir.

Somut olayda başvurucu soruşturma makamlarının oğlunun intihar sonucu öldüğüne ilişkin tespitine karşı çıkmamıştır. Bu durumda incelenmesi gereken ilk husus, Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin başvurucunun oğlunun kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmedikleri ya da bilmelerinin gerekip gerekmediğidir.

Anayasa Mahkemesi, Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu yaklaşık 25 saatlik sürede kendisine zarar verici bir davranışta bulunmayan C.A.nın intihar edeceği konusunda gerçek bir risk olduğunu bildiklerinin veya bilmelerinin gerektiğinin söylenemeyeceği, dolayısıyla -ayakkabısı ile bağcığına el koymak da dâhil- özel önlemlere başvurmadıkları gerekçesiyle Ceza İnfaz Kurumu yetkililerine kusur atfedilemeyeceği kanaatindedir.

Öte yandan başvurucunun yakınının ölümünden haberdar olan Başsavcılık ölüm olayı hakkında derhâl bir ceza soruşturması başlatmıştır. Yapılan ölü muayenesi ve otopsi işlemleri, ölümün ası sonucu meydana geldiğini ortaya koymuştur. Ayrıca sözü edilen ve oldukça makul bir sürede tamamlanan soruşturma kapsamında ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek işlemler yapılmıştır.

Başvurucu; şüphelilerin ifadesinin alınmasına, kamera kayıtlarının getirtilmesine ve tanık beyanlarının alınmasına ilişkin taleplerinin Başsavcılıkça karşılanmadığını, Ceza İnfaz Kurumundaki kameralara ait kayıtların tamamının incelenmediğini ve Başsavcılığın söz konusu kayıtları getirtip çözümünü yaptırmadığını iddia etmiştir. Otopsi raporu ile ceza soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan kişilerin başvurucunun oğlunun davranışlarına ve olayın nasıl meydana geldiğine ilişkin beyanları dikkate alındığında kamera kayıtlarının tamamının incelenmemesi ve/veya kamera kayıtlarının Başsavcılıkça incelenmemesi soruşturmanın etkililiğine zarar vermemiştir.

Ölüm olayını çevreleyen koşulların ve varsa sorumluların tespitine engel olmadığı sürece olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin olarak, ölen kişinin yakınlarının her türlü iddialarını ve taleplerini soruşturma makamlarının karşılama zorunluluğu bulunmadığı akılda tutulmalıdır.

Başvuruya konu soruşturmada esasa etkili tüm işlemler (ölü muayenesi ve otopsi işlemleri, olay yeri incelemesi, tanık ifadelerinin alınması) Başsavcılıkça yapılmış ve iddia edildiği gibi sadece Ceza İnfaz Kurumu yetkililerince düzenlenen tutanak ile disiplin soruşturması kapsamında verilen ifadelerle yetinilmemiştir. Bu nedenle soruşturmanın bağımsızlığından ve/veya tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek herhangi bir neden bulunmamaktadır.

Başvurucu, infaz koruma memurlarının ifadelerinin tanık sıfatıyla alınmasından yakınmıştır ancak bu durum başvurucunun oğlunun ası sonucu ölmesinden ve soruşturma kapsamında anılan kişilerin suç teşkil eden bir eylemlerinin tespit edilememesinden ileri gelmiştir. Ayrıca başvurucu ceza soruşturmasına yeterli ölçüde katılabilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlali iddiasının kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/