Olaylar

Askerî hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucu, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) talimatı ile Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmış ve Sulh Ceza Hâkimliğince tutuklanmıştır.

Başsavcılık, başvurucuyla birlikte toplam 22 şüpheli hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olma suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle dava açmıştır. 25. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 10/9/2018 tarihli duruşmada başvurucunun üzerine atılı suçun vasfının değişme ihtimalinin bulunmasını, mevcut delil durumunu ve tutuklulukta geçirdiği süreyi dikkate alarak tahliyesine karar vermiştir. Mahkeme 27/8/2019 tarihli duruşmada dosyaya sonradan dahil olan bir kısım delilleri dikkate alarak başvurucunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olma suçlarından yeniden tutuklanmasına karar vermiştir. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; 26. Ağır Ceza Mahkemesi 13/9/2019 tarihinde başvurucunun itirazını kabul etmiş ve tahliyesine karar vermiştir. Daha sonra Mahkeme, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Başvurucu, mahkûmiyet kararına karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla derdesttir.

İddialar 

Başvurucu, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi 

Başvurucu, ilk tutuklama kararı sonrasında kovuşturma aşamasında serbest bırakıldıktan yaklaşık bir yıl sonra yeniden tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmektedir. Buna karşılık kanunda öngörülen azami tutukluluk süresinin dolmamış olması koşuluyla soruşturma veya kovuşturma aşamasında serbest bırakılan kişilerin yeni delillerin ortaya çıkması hâlinde yeniden tutuklanmalarının önünde kanundan kaynaklanan bir engel bulunmamaktadır.

Mahkeme tutuklama kararında başvurucunun Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapılanmasında görevli mahrem imam H.K. ile hücresel haberleşme ağında irtibatlı olduğuna, FETÖ/PDY'nin gizli haberleşme aracı olan ByLock programını kullandığına ve Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayımlanan Sıkıyönetim Direktifi'nin ekinde yer alan “Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi'nde Sahil Güvenlik Komutanlığı hukuk müşaviri” olarak görevlendirildiği hususlarına değinerek kuvvetli suç belirtisinin bulunduğu sonucuna varmıştır. 

Anayasa Mahkemesi birçok kararında anılan hususların tutuklamanın hukukiliği bağlamında FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olduğu sonucuna varmıştır. Somut olayda anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu yönündeki değerlendirmeler keyfî ve temelsiz değildir.

Ağır Ceza Mahkemesince verilen tutuklama kararında; dosyaya dâhil olan bir kısım delilin, özellikle bilirkişi raporlarının ve tanık beyanlarının kuvvetli suç şüphesini artırmış olmasına vurgu yapıldığı ve bu bağlamda tutuklama nedeni olarak kaçma şüphesine dayanıldığı görülmüştür. Bu itibarla tutuklamanın meşru amacının bulunup bulunmadığı belirlenirken kaçma şüphesine ilişkin somut bir olgunun olup olmadığı değerlendirmesini yapmak gerekir.

Somut olayda Mahkemece, ulaşılan bazı yeni delillerin (başvurucunun hücresel haberleşme ağında mahrem imam ile irtibatlı olduğuna ve operasyonel hat kullandığına dair iddialara ilişkin olarak alınan bilirkişi raporu ile mahrem imamların örgüt üyesi asker şahıslarla sabit hatlardan iletişime geçtiklerine dair bazı askerlerin itiraf içeren beyanlarının dosyaya girmiş olması ve FETÖ/PDY'nin gizli haberleşme aracı olan ByLock programını kullandığı iddiasına ilişkin alınan bilirkişi raporu) kuvvetli suç şüphesini artırmış olmasına dayanılarak başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan yeniden tutuklanmasına karar verilmiştir.

Söz konusu deliller başvurucunun FETÖ/PDY içindeki konumu ve örgütün askerî mahrem yapılanmasıyla bağlantılı olduğu şüphesi bakımından önemlidir. Anılan bilirkişi raporu ve beyanlar başvurucuya isnat edilen suçun niteliğini değiştirmese de bunların başvurucuya isnat edilen terör örgütü üyeliği suçu bakımından yeni ve kuvvetli delil olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.

Öte yandan FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile örgütün özellikleri dikkate alındığında bu soruşturmalar diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşıktır. Somut olayın özellikleri değerlendirildiğinde başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbiri ölçülüdür. 

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Ücretli Yıllık İzin Hakkına İlişkin Devletin Yükümlülükleriyle Bağdaşmayan Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olduğu Ücretli Yıllık İzin Hakkına İlişkin Devletin Yükümlülükleriyle Bağdaşmayan Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olduğu

https://www.anayasa.gov.tr/