Olaylar 

Takdir Komisyonları 2017 yılı genel takdir döneminde 2018 yılı için asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri takdir etmiştir. Ancak takdir edilen birim değerlerin kimi bölgelerde 2017 yılı değerlerine göre fahiş derecede yüksek çıktığı ileri sürülerek takdir komisyonu kararlarının iptali istemiyle davalar açılmıştır. Söz konusu kararlar derdestken 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu'na eklenen geçici 23. maddeyle, fahiş olduğu değerlendirilen değer artışlarının belli oranı geçmemesine yönelik düzenleme yapılmıştır. 

Vergi Mahkemeleri davalar derdestken yürürlüğe giren kanun hükmünü gözeterek davalar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Bazı Vergi Mahkemeleri davanın kanun hükmü gereğince konusuz kalması dolayısıyla tarafların haklılık durumuna ilişkin bir inceleme ve değerlendirme yapılamadığını belirterek yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına karar vermiştir. Bazı Vergi Mahkemeleri ise her bir tarafı yargılama giderlerinin yarısından sorumlu tutmuştur. Vergi Mahkemeleri ayrıca her iki taraf lehine vekâlet ücretine hükmetmiştir.

Başvurucular anılan kararlara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Bir davacı, ilgili Kanun hükümlerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiğini istinaf dilekçesinde ileri sürmüştür. İstinaf başvuruları Bölge İdare Mahkemesi tarafından kesin olarak reddedilmiştir.

İddialar 

Başvurucular aleyhe yargılama giderleri ile vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bir başvurucu ayrıca emlak vergisine esas asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin belirlenmesine ilişkin takdir komisyonu kararlarına karşı açılan davalarda esasa etkili olan Anayasa'ya aykırılık iddiasının karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini de iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi 

1. Gerekçeli Karar Hakkının İhlali İddiası Yönünden 

Arsa ve araziler için 2018 yılında dikkate alınacak asgari ölçüde metrekare değerinin doğrudan kanun koyucu tarafından belirlendiğini gözeten Vergi Mahkemeleri, artık takdir komisyonu kararının 1319 sayılı Kanun’un 29. maddesine uygun olup olmadığı yolunda bir denetimin yapılmasının anlamlı olmayacağını değerlendirerek davaların konusuz kaldığını kabul etmiştir.

Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı derece mahkemelerinin, önlerindeki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kuralını Anayasa'ya uygunluk yönünden de denetimden geçirmesi şeklinde bir güvence içermediği gibi anayasallık denetiminden geçirmesi için Anayasa Mahkemesine başvurmalarını da teminat altına almamaktadır. Bununla beraber adil yargılanma hakkının bu şekilde bir güvence içermemesi başvurucuların medeni hak ve yükümlülüklerine ilişkin uyuşmazlığın esasını etkileyen iddiaları karşılama yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Bu bağlamda yürürlüğe girdiği anda derdest olan uyuşmazlıklara uygulanan ve idari otoriteler ile mahkemelere takdir yetkisi tanımayan bir kuralın anayasal hükümleri ihlal ettiği şikâyetinin esaslı bir iddia olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle derece mahkemelerinin tarafların Anayasa'ya aykırılık iddialarını karşılamaması somut olayın koşulları çerçevesinde gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir.

Anayasa'ya uygunluk değerlendirmesinin yapılması Anayasa Mahkemesinin tekelinde olmasa da kuralın Anayasa'ya aykırı olduğunun tespiti hâlinde bunu iptal etme yetkisi sadece Anayasa Mahkemesine aittir. Dolayısıyla tesis edilmiş idari işlemleri hükümsüz kıldığı kabul edilen ve derdest davaların sonucunu etkileyen kanun hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğu itirazının öne sürülmesi durumunda derece mahkemelerinin bu itirazları ilgili ve yeterli gerekçeyle karşılaması oldukça önemlidir. Derece mahkemelerinin itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurma zorunluluğu bulunmasa da kanun hükümlerini iptal etme konusunda tek yetkili merci Anayasa Mahkemesi olduğuna göre Anayasa Mahkemesine başvurulmasını gerekli görmediklerinde bunu gerekçelendirmeleri beklenir. Aksi takdirde başvurucuların medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili esaslı iddiaları cevaplandırılmamış ve uyuşmazlığın esası tam manasıyla çözüme kavuşturulmamış olacaktır.

Somut olayda Vergi Mahkemesi 2018 yılı için uygulanacak asgari ölçünün doğrudan kanun tarafından belirlendiğini kabul etmiş ancak bu kanun hükmünün vergilendirmeyle ilgili anayasal güvencelere aykırılık taşıyıp taşımadığı yönünden bir değerlendirme yapmamıştır. Bölge İdare Mahkemesi de başvurucunun açık itirazını karşılamamıştır. Bu hâliyle derece mahkemeleri geçici 23. maddenin Anayasa'ya aykırı olduğu iddialarına dair başvurucuya ilgili ve yeterli gerekçe sunamamıştır. Dolayısıyla başvurucunun gerekçeli karar hakkı ihlal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

2. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlali İddiası Yönünden

Başvurucular aleyhine vekâlet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesi ve yargılama sürecinde yüklendikleri giderlerin karşı tarafa yükletilmesi isteminin reddedilmesi mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturabilir. Somut olayda başvurucuların belediyeler aleyhine açtıkları davalarda yüklendikleri yargılama giderlerinin tamamı veya yarısı üzerlerinde bırakılmış, ayrıca davalı idarelerin lehine vekâlet ücretine hükmedilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların mahkemeye erişim hakkına müdahale gerçekleşmiştir.

AYM'den Sivas katliamı kararı AYM'den Sivas katliamı kararı

Bazı Vergi Mahkemeleri davanın kanun hükmü gereğince konusuz kalması nedeniyle tarafların haklılık durumuna ilişkin bir inceleme ve değerlendirme yapılamadığını belirterek yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına karar vermişken bazı Vergi Mahkemeleri ise her bir tarafı yargılama giderlerinin yarısından sorumlu tutmuştur. Vergi Mahkemeleri ayrıca her iki taraf lehine vekâlet ücretine hükmetmiştir.

Bu bağlamda yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasının kanuni dayanağını oluşturan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 331. maddesinde tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna vurgu yapıldığı gözlemlenmektedir. Vergi Mahkemeleri ise davanın kanun hükmü gereğince konusuz kalması dolayısıyla tarafların haklılık durumuna ilişkin bir inceleme ve değerlendirme yapılamayacağını kabul etmiştir. Ancak Vergi Mahkemelerinin kanun koyucunun kanun çıkarmasının sebebini hesaba katmadığı ve kanun koyucunun müdahalesinin vergilendirmeyle ilgili anayasal yükümlülüklerin ihlalinin kabulü anlamına gelip gelmeyeceğini değerlendirmedikleri anlaşılmaktadır.

Bu koşullarda 1319 sayılı Kanun'un geçici 23. maddesinin ihdas edilmesinin 2017 için uygulanan birim değerlerin %50'sini aşan orandaki değerler yönünden kamu otoritelerinin haksız olduğunun kabulü zorunludur. Vergi Mahkemelerinin 6100 sayılı Kanun'un 331. maddesini somut olaya uygularken bu hususu hesaba katmadan ulaştıkları sonucun bariz hata içerdiği kanaatine varılmaktadır. Bu nedenle yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasının ve başvurucular aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/