Olaylar

İlçe Devlet Hastanesinde hemşire olarak görev yapan başvurucu cinsel saldırıya uğradığını beyan ederek eski erkek arkadaşından şikâyetçi olmuştur. Devlet Hastanesinin sağlık raporunda; başvurucunun ifade ettiği olay sonrası başlayan korku, uykusuzluk, sosyal işlevselliğinde bozulma şikâyetlerine yönelik tedaviye başlandığı belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu hakkında Aile Mahkemesi tarafından 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında koruma kararı verilmiştir.

Bu arada başvurucunun on gün istirahat izni bitmesine rağmen görevine başlamadığı iddiasıyla hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma sonunda düzenlenen raporda; başvurucunun 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereği memurluktan çıkarma cezası ile cezalandırılması kanaatine ulaşıldığı ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun yaşadığı sıkıntılar gözetilerek memurluktan çıkarma cezasının uygun görülmemesi hâlinde il dışına naklen atamasına karar verilmesi ve istirahat raporlarını zamanında kurumuna bildirmesi konusunda uyarılması gerektiği vurgulanmıştır. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (İdare) başvurucunun 657 sayılı Kanun'un 94. maddesi gereği görevden çekilmiş sayılmasına karar vermiştir.

Başvurucu, anılan idari işlemin iptali istemiyle İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun temyiz başvurusu üzerine Danıştay, ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de reddedilmiştir.

İddialar 

Başvurucu, memurluktan çekilmiş sayılma kararı nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 

Mahkemenin Değerlendirmesi

Tutukluluk Hâlinin Duruşmasız Olarak İncelenmesi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi Tutukluluk Hâlinin Duruşmasız Olarak İncelenmesi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi

657 sayılı Kanun’un 94. maddesi ile memurun görevini terk etmesine ilişkin bildirdiği mazeretin kabulüne ilişkin idareye geniş takdir yetkisi tanınmıştır. Ancak bu takdir yetkisinin temel hak ve özgürlüklerin çalışma hayatında da korunması gerektiği gözetilerek kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun kullanılmasının zorunlu olduğu vurgulanmalıdır. Zira anılan takdir yetkisinin sınırsız kullanılması öncelikle kamu hizmetinin devamlılığından beklenen menfaat ile kamu görevlilerinin menfaatleri arasında korunması gereken adil dengenin zaten birey karşısında güçlü olduğu kabul edilen kamu lehine bozulması sonucunu doğurur.

Bu bağlamda öncelikle görevin terkine ilişkin ileri sürülen mazeretlerin özenli bir şekilde incelenmesi, memuriyet statüsünden çıkarılmanın başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde bir tedbir olduğu gözetilerek mevzuatın kamu görevlisine katlanamayacağı bir külfet yükleyecek şekilde katı yorumundan kaçınılması gerekir.

Başvuru konusu olayda başvurucu, göreve on günden fazla olacak şekilde gelmediğini kabul etmektedir. Ancak eski erkek arkadaşı tarafından uzun süre tehdit edilmesi ve daha sonra cinsel saldırıya uğraması sonucunda düştüğü ruhsal bunalım nedeniyle görevine devam edemediğini iddia etmiştir. Başvurucunun ileri sürdüğü bu mazeretine dayanak olarak bir kısım tıbbi raporla birlikte anılan olayla ilgili ceza soruşturmasına yansıyan ifadesini hem disiplin soruşturması sırasında hem de yargılama sürecinde ilgililere sunduğu anlaşılmıştır.

Başvurucunun yaşadığını iddia ettiği ciddi olayların İdare tarafından yapılacak araştırma ve inceleme sonucunda tespit edilebilir nitelikte olduğu, bu kapsamda disiplin soruşturması raporunda da iddiaların gerçeği yansıttığının tespit edildiği yönünde değerlendirmeye yer verildiği görülmüştür. Ayrıca Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından hazırlanan sağlık kurulu raporunda, başvurucunun yaşadığı süreç tıbbi belgeler ışığında bir bütün hâlinde değerlendirilerek travma sonrası stres bozukluğu ile depresyon belirtileri olduğu ortaya konulmuştur.

Başvurucu hakkındaki idari karar ile yargılama süreci bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; öncelikle anılan tıbbi rapordaki tespitlerin aksine bir kanıt ortaya konulmadığı, başvurucunun yaşadığı sıkıntıların gözetilmesi hâlinde tayin seçeneğinin uygulanabileceği yönünde değerlendirmeye ve başvurucunun psikolojik durumuna ilişkin gözlemlere yer verilen disiplin soruşturması raporunun gözetilmediği ve daha az müdahale ile beklenen kamusal yararın sağlanabilmesinin mümkün olup olmadığının tartışılmadığı görülmüştür.

Başvurucunun psikolojik baskı altında olduğu iddiası tıbbi ve yargısal belgelerle sabit olmasına rağmen bu durumun görevine devamına etki edecek nitelikte olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmadan mevzuatın katı bir yorumuyla bir sonuca ulaşıldığı anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak somut olayda özel hayata saygı hakkının güvencelerini gözeten özenli bir yargılama yapılmamış, başvurucunun memuriyet statüsünün sonlandırılmasının demokratik toplum gereklerine uygun ve ölçülü olduğu ortaya konulamamıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.  

https://www.anayasa.gov.tr/