Olaylar  

Belediyede sosyolog olarak görev yapan başvurucunun koordinatörlüğünü yaptığı sığınmaevi aynı belediyenin kararıyla kapatılmıştır. Başvurucu, kapatma kararı alınmadan önce ilgili belediye başkanına elektronik posta göndermiş; belediye başkanının aynı belediyede müdür olan eşine mektup yazarak kapatma kararının geri alınması konusunda kendisinden yardım istemiştir. Başvurucunun bu girişim ve çabalarına rağmen belediye, kapatma ve personeli işten çıkarma kararı almıştır. Kapatma kararı yerel ve ulusal basında tartışmalara konu olmuş, ulusal bir gazetenin köşe yazarı da konuyla ilgili yazısındaki iddiaları ismini vermediği bir kurum çalışanının ifadelerine dayandırmıştır. Tartışmaların yaşandığı sırada başvurucunun bir telefon uygulamasında yaptığı paylaşımdaki ifadeleri nedeniyle belediyenin teftiş kurulu müdürlüğü tarafından inceleme ve araştırma başlatılmıştır. Bu olaydan dört gün sonra haklı fesih şartları oluştuğu gerekçesiyle başvurucunun iş akdi feshedilmiştir. Açılan dava sonucu iş mahkemesi başvurucunun işe iadesine karar vermiştir. Belediyenin istinaf başvurusu üzerine Bölge İdare Mahkemesi (BAM) anılan kararı kaldırmış ve davanın reddine hükmetmiştir.

İddialar

Başvurucu, belediye başkanının eşi hakkında sarf ettiği sözler nedeniyle iş akdinin feshedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür. 

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda BAM, başvurucunun sığınmaevinin kapatılmasına ilişkin gerekçelerin gülünç olduğunu anlatmak için kullandığı ifadelerle belediye başkanının eşini hedef aldığını ve iş sözleşmesinin feshinin haklı bir nedene dayandığını kabul etmiştir. Başvurucunun hedef aldığı kabul edilen belediye başkanının eşi başvurucunun işvereni değildir. BAM, başvurucunun sözleri ne sebeple söylediğine ve belediye başkanının eşinin kurum içindeki pozisyonuna değinmeksizin yalnızca belediye başkanının eşi olmasından hareketle sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığı sonucuna ulaşmıştır.

Başvurucu, sığınmaevinin kapatılmaması için sorumlularla yaptığı görüşmelerden sonuç alamaması üzerine ilgili kararın geri alınması için kamuoyu oluşturmak amacıyla çeşitli sivil toplum kuruluşları ile görüşmüş; sosyal medyada kendi görüşlerini ifade ederek destek toplamaya çalışmıştır. Dolayısıyla başvurucu, iş akdine son verilmesine neden olarak gösterilen ifadeleri şahsi bir menfaat için veya kurum amirleri ile işverenine karşı duyduğu kişisel bir öfke nedeniyle kullanmamıştır. Bununla birlikte başvurucunun kapatılmasına karşı çıktığı sığınmaevlerinin kadına şiddet konusunda hayati önemi olduğu düşünüldüğünde başvurucunun konuyla ilgili değerlendirmeleri kamusal faydası yüksek bir tartışmaya katkı sunmuştur. 

Başvurucunun sığınmaevinde yıllarca koordinatör olarak çalıştığı gözönüne alındığında anılan olayla ilgili fikir beyan etmesi doğal karşılanmalıdır. Bu anlamda başvurucu tarafından kullanıldığı kabul edilen sözlerin kaba ya da alaycı olması kamusal tartışmaya yaptığı katkının ağırlığını gölgelememelidir.

Öte yandan olayda kullanılan ifadelerin içeriği ile muhatabının yaşamına etkilerinin ne olduğu konusu da değerlendirilmelidir. Başvurucu ilgili mesajında belediye başkanının eşinin bir kadın olarak sığınmaevinin kapatılmasına karar vermesini eleştirmektedir. Oysa kullanılan sözlerin muhatabının şahsına sarf edilmiş hakaret içerikli sözler değil yürütülmekte olan kamusal faaliyete ilişkin eleştiri mahiyetinde ifadeler olduğu açıktır. Başvurucunun kullandığı sözlerin muhatabını incitici olduğu kabul edilebilir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, kamusal yetki kullanan görevlilerin daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduğunu ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır.

Bu tespitlere karşın BAM; başvurucu tarafından kullanılan ifadelerin bağlamını, sözlerin paylaşıldığı ortamı, belediye başkanının eşinin yürüttüğü kamusal faaliyet nedeniyle bu sözlere muhatap olduğu hususunu tartışmamıştır. Başvurucunun paylaşımının belediye başkanının eşine karşı sataşma boyutuna ulaşacak nitelikte sözler olduğu sonucuna ulaşan BAM başvurucunun davasını reddetmiş fakat başvurucunun sözlerinin iş akdinin feshini haklı kılacak boyuta ulaştığını gösterememiştir. BAM başvuru konusu sözlerin dile getirilme şekli ve nedenini, söylenen sözlerin arka planı olup olmadığını, kamusal bir tartışma ekseninde gerçekleşip gerçekleşmediğini gözetmeksizin bir değerlendirme yapmıştır.

Başvurucunun şikâyete konu paylaşımların kendisine ait olmadığını beyan etmesine rağmen yargı organları paylaşımın kaynağı konusunda gerekli araştırmaları yapmamıştır. Önemle belirtilmelidir ki varlığı şüpheli paylaşımlar nedeniyle kişilerin yaptırıma tabi tutulması düşünce açıklamaları üzerinde caydırıcı etki oluşturup iftiraların meşrulaştırılması sonucunu doğurabilecektir.

Sonuç olarak BAM tarafından ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurulmadan yalnızca soyut bir değerlendirmeyle söz konusu ifadelerin haklı nedenle fesih sebebi oluşturduğu kabul edilmiştir. BAM, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olduğunu gösterememiştir.       

AYM’den ‘hak ihlali’ kararı AYM’den ‘hak ihlali’ kararı

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/