TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ 

İKİNCİ BÖLÜM 

KARAR 

Başvuru Numarası: 2013/7123 

Karar Tarihi: 6/2/2014 

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR 

Başkan : Alparslan ALTAN
Üyeler : Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Raportör : Murat AZAKLI
Başvurucu : H.Ş.
Vekili : Av. Tolga YURDAKUL

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 29/4/2005 tarihinde İzmir 1. ve 5. Asliye Hukuk Mahkemelerinde açtığı manevi tazminat davalarında yapılan yargılamaların makul sürede bitirilemediğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 12/9/2013 tarihinde İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 11/11/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İkinci Bölümün 4/12/2013 tarihli ara kararı gereğince başvurunun, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 6/1/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. a) Başvurucu ve S.K.'nin şikâyeti üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca, A.E.’nin basın yoluyla hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.

b) İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesince 26/9/2006 tarih ve E.2005/223, K.2006/681 sayılı kararla; basın yoluyla hakaret suçunun işlendiği kabul edilerek 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinin 1., 2. ve 4. fıkraları, 43. maddesinin 1. fıkrası ve 62. maddeleri gereği sanığın neticeten 2.187 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

c) Temyiz üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22/11/2010 tarih ve E.2009/4307, K.2010/19168 sayılı ilamıyla ceza miktarının hesaplanmasında hata yapıldığı gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

d) Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, 29/11/2011 tarih ve E.2011/85, K.2011/697 sayılı kararla; sanığın suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir.

e) Hüküm, başvurucu ve S.K.’nin temyizi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 6/1/2014 tarihli yazı ile; 6352 sayılı Kanun’un 105/2-b ve geçici 2. maddesinin 1. fıkrası gereği dosya incelenmeksizin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

8. Başvurucu ve S.K., Merkez Gazete Dergi Basım Yayın. San. ve Tic. A.Ş., Y.Y. (Yazı İşleri Müdürü) ve A.E. (Haber Muhabiri) aleyhine 29/4/2005 tarihinde İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada; 17/1/2005 tarihli Sabah Gazetesinde çıkan resimli haberin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ve bu haberden üzüntü duyduklarını ileri sürerek ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmişlerdir. Anılan davada yargılama, İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyasında halen devam etmektedir.

9. Başvurucu ve S.K., Merkez Gazete Dergi Basım Yayın. San. ve Tic. A.Ş., Y.Y. (Yazı İşleri Müdürü) ve A.E. (Haber Muhabiri) aleyhine 29/4/2005 tarihinde İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada; 17/1/2005 tarihli Takvim Gazetesinde çıkan resimli haberin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ve bu haberden üzüntü duyduklarını ileri sürerek ayrı ayrı 75.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmişler, yargılamaya İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/152 esas sayılı dava dosyasında devam edilmiştir.

10. Başvurucu ve S.K., Merkez Gazete Dergi Basım Yayın. San. ve Tic. A.Ş., M.O. (Yazı İşleri Müdürü) ve A.E. (Haber Muhabiri) aleyhine 29/4/2005 tarihinde İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada; 17/1/2005 tarihli Yeni Asır Gazetesinde çıkan resimli haberin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ve bu haberden üzüntü duyduklarını ileri sürerek ayrı ayrı 75.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmişler, yargılamaya İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/151 esas sayılı dava dosyasında devam edilmiştir.

11. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, 19/4/2007 tarih ve E.2005/152, K.2007/136 sayılı kararla; İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası ile İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/152 esas sayılı dava dosyası arasında irtibat bulunduğu, davaların konularının aynı olduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

12. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, 19/4/2007 tarih ve E.2005/151, K.2007/137 sayılı kararla; İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası ile İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/151 esas sayılı dava dosyası arasında irtibat bulunduğu, davaların konularının aynı olduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

13. İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesince, 30/4/2007 tarihinde, 2005/144 esas sayılı dava dosyasında; İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/152 esas sayılı dava dosyası ile İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası arasında farklılık bulunduğu, farklı gazetelerde, farklı içerikte yayınlanan haberlere ilişkin davalar oldukları gerekçesiyle dava dosyalarının ayrılmasına, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi dava dosyasının Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

14. İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesince, 30/4/2007 tarihinde, 2005/144 esas sayılı dava dosyasında; İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/151 esas sayılı dava dosyası ile İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası arasında farklılık bulunduğu, farklı gazetelerde, farklı içerikte yayınlanan haberlere ilişkin davalar oldukları gerekçesiyle dava dosyalarının ayrılmasına, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi dava dosyasının Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

15. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından iade edilen dava dosyaları Mahkemenin 2007/189 ve 2007/190 esas numaralarına kaydedilmişlerdir.

16. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, 17/11/2009 tarih ve E.2007/189, K.2009/410 sayılı kararla; 2007/189 esas sayılı dava dosyası ile 2007/190 esas sayılı dava dosyası arasında irtibat bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya 2007/190 esas sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

17. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince 11/10/2011 tarih ve E.2007/190, K.2011/358 sayılı kararla, gazetelerde yapılan haberlerin güncel olduğu, görünürdeki gerçeğe uyduğu, haberde kamu yararı bulunduğu, manevi tazminatın unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.

18. Temyiz üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19/3/2013 tarih ve E.2012/5542, K.2013/4965 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.

19. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 20/6/2013 tarih ve E.2013/9251, K.2013/11968 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

20. Karar, 13/8/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

21. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

22. 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi şöyledir:



“Şahsi menfaatleri haleldar olan kimse hata vukuunda zarar ve ziyan ve hataların hususi ağırlığı icabettiği surette manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ itasını dava edebilir. Hakim, bu tazminatın itası yerine diğer bir tazmin sureti ikame yahut ilave edebilir.”

23. Mülga 818 sayılı Kanun’un 53. maddesi şöyledir:

“Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 6/2/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 12/9/2013 tarih ve 2013/7123 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, Sabah Gazetesinde yapılan haberin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu iddiasıyla 29/4/2005 tarihinde İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde manevi tazminat davası açtığını, yine Yeni Asır ve Takvim Gazetelerinde yapılan haberlerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu iddiasıyla 29/4/2005 tarihinde İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde iki ayrı manevi tazminat davası açtığını, her iki dava dosyasının İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası ile birleştirildiğini, İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesince 30/4/2007 tarihinde dava dosyalarının ayrılmasına ve İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi dava dosyalarının Mahkemesine iadesine karar verildiğini, 3/5/2007 tarihinde anılan dosyaların İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/189 ve 2007/190 esas numaralarına kaydedildiğini ve 17/11/2009 tarihinde her iki dava dosyasının birleştirilerek yargılamaya 2007/190 esas sayılı dava dosyası üzerinden devam edildiğini, 11/10/2011 tarihli kararla asıl ve birleşen davaların reddedildiğini, temyiz üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince hükmün onandığını, karar düzeltme isteminin 20/6/2013 tarihinde reddedildiğini, İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın halen devam ettiğini, yargılamaların 8 yıldan fazla sürdüğünü, tazminat davalarının hepsinde İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki davanın sonucunun beklendiğini, anılan dava sonucunun beklenmesine gerek olmadığı ve hukuk hâkimi ceza davası sonucu verilen kararla bağlı olmadığı halde bekleme kararı verildiğini, yargılamaların uzun sürdüğünü ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespitini, manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Başvurucu, İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılamanın halen devam ettiğini, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın ise uzun bir yargılama sonunda neticelendiğini belirtmiştir.

27. Adalet Bakanlığı, başvuruya ilişkin olarak görüş sunulmasına gerek görmemiştir.

28. Başvuru konusu davalar, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlama tarihi olan 23/9/2012’den önce açılmış olup, başvuru tarihinde İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın derdest olduğu, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava sonunda verilen kararın kesinleştiği anlaşılmakla, başvurunun incelenmesi Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi dâhilindedir.

29. Açıklanan nedenlerle, açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmayan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

30. Başvurucu, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunulması nedeniyle İzmir 1. ve 5. Asliye Hukuk Mahkemelerinde açtığı manevi tazminat davalarındaki yargılamaların 8 yıldan fazla süre devam ettiğini, bu sürenin makul olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

32. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

33. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” 

34. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

35. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

36. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.

37. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).

38. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 41–45).

39. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

40. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.

41. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülükler ile cezai alanda yöneltilen suçlamalara ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda başvurucunun, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek açtığı manevi tazminat davalarında 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun’da yer verilen usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

42. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarihtir. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

43. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde, dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).

44. Başvuru konusu yargılamaların, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcını teşkil eden 23/9/2012 tarihinden önce başlamış olduğu, başvuru tarihi itibarıyla İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesindeki yargılamanın sona erdiği, ancak İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki yargılamanın devam ettiği ve belirtilen tarih itibarıyla davanın derdest olduğu anlaşılmakla, somut başvuruya ilişkin olarak yapılacak makul süre değerlendirmesinde dikkate alınacak sürenin başlangıcı, davaların ikame edildiği tarih olan 29/4/2005 tarihidir.

45. Adil yargılanma hakkı Devlete, uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma ödevi yükler. Gazetede yapılan haberle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasını ileri süren bir kişinin, bu fiil sonucu ortaya çıkan zararının karşılanması için derhal bir yargı kararı verilmesinde önemli bir kişisel yararı bulunmaktadır.

46. 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinde uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvuruya konu yargılamalar yazılı yargılama usulüne tabidir.
47. Somut başvuruda makul süre incelemesi yapılırken, kişilik haklarına saldırı iddiasıyla açılan manevi tazminat davalarının başvurucu için taşıdığı değer ve başvurucunun kişisel yararı göz önünde bulundurularak yargılama sürecindeki gecikmelerin her biri belirlenerek gecikmeye neden olan unsurlar ve bunların gecikmedeki etkisinin tespiti ve bahsedilen makul süre kriterlerinin toplam etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
48. Başvuru konusu olaylar iki ayrı yargılamaya ilişkin olup, dava dosyaları ayrı ayrı değerlendirilmiştir.
a) 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki Dava Yönünden
49. Öncelikle, başvurucu ve arkadaşının İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları dava dosyasındaki yargılama değerlendirilmiştir. Anılan dosyada, başvurucu ve arkadaşı, Merkez Gazete Dergi Basım Yayın. San. ve Tic. A.Ş., Y.Y. ve A.E. aleyhine 29/4/2005 tarihinde İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada; Sabah Gazetesinde çıkan haberde kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmişlerdir. Anılan davada yargılama, İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyasında halen devam etmektedir.
50. Mahkemece, 14/9/2006 tarihinde başvurucu ve S.K.’nın şikâyeti üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca, A.E.’nin basın yoluyla hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasının sonuçlanmasının beklenilmesine karar verilmiştir. Bu tarihten itibaren 15 duruşmada, anılan ceza davasının sonuçlanması ve verilen kararın Yargıtaydan dönüşü beklenmiştir. Bu yargılama süresi boyunca 19/7/2007 ve 2/7/2009 tarihli duruşmalarda başvurucu vekili mazeret bildirmiş, ancak anılan duruşmalarda, İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesine yazılan müzekkere cevapları beklenilmiştir. Dolayısıyla başvurucu vekilinin mazeret bildirmesinin yargılama sürecini uzattığından söz edilemez.

51. İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/9/2006 tarih ve E.2005/223, K.2006/681 sayılı mahkumiyet kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22/11/2010 tarihli ilamıyla bozulması üzerine yargılamaya İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/85 esas sayılı dava dosyasında devam edilmiştir. Mahkemece, bozma kararından sonra toplam 8 duruşma, 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/85 esas sayılı dava dosyasının sonuçlanması beklenilmiştir.

52. İlk derece Mahkemesinde davanın açıldığı tarihten itibaren toplam 38 duruşma yapılmıştır. Mahkeme, 5/2/2013 tarihli duruşmada, İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/85 esas sayılı dava dosyasının kesinleşmesine kadar yargılamanın bekletilmesine ve bu aşamada duruşma günü verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Davanın açıldığı 29/4/2005 tarihinde itibaren 8 yıl 9 ay 7 gün devam eden yargılama sürecinin makul olmadığı açıktır. Başvurucunun fiili nedeniyle yargılama sürecinin uzadığından da söz edilemez.

b) İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesindeki Dava Yönünden

53. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava dosyasındaki yargılama da ayrı değerlendirilmiştir. Anılan davada, başvurucu ve arkadaşı, Merkez Gazete Dergi Basım Yayın. San. ve Tic. A.Ş., Y.Y. ve A.E. aleyhine 29/4/2005 tarihinde açtıkları davada; Takvim Gazetesinde çıkan haber nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek ayrı ayrı 75.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmişler, yargılamaya İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/152 esas sayılı dava dosyasında başlanılmıştır.

54. Yine başvurucu ve arkadaşı, Merkez Gazete Dergi Basım Yayın. San. ve Tic. A.Ş., M.O. ve A.E. aleyhine 29/4/2005 tarihinde İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada; Yeni Asır Gazetesinde çıkan haber nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek ayrı ayrı 75.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmişler, yargılamaya İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/151 esas sayılı dava dosyasında başlanılmıştır.

55. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, 19/4/2007 tarihli kararlarla 2005/151 ve 2005/152 esas sayılı dava dosyalarının İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle dava dosyalarının birleştirilmesine, yargılamaya İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/144 esas sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

56. İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesince, 30/4/2007 tarihli kararla, 2005/144 esas sayılı dava dosyası ile İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/151 ve 2005/152 esas sayılı dava dosyaları arasında farklılık bulunduğu, farklı gazetelerde, farklı içerikte yayınlanan haberlere ilişkin davalar oldukları gerekçesiyle dava dosyalarının ayrılmasına, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi dava dosyalarının Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

57. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından iade edilen dava dosyaları Mahkemenin 2007/189 ve 2007/190 esas numaralarına kaydedilmiş ve 17/11/2009 tarihli kararla; 2007/189 esas sayılı dava dosyası ile 2007/190 esas sayılı dava dosyası arasında irtibat bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya 2007/190 esas sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

58. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, 11/10/2011 tarih ve E.2007/190, K.2011/358 sayılı kararla, gazetelerde yapılan haberlerin güncel olduğu, görünürdeki gerçeğe uyduğu, haberde kamu yararı bulunduğu, manevi tazminatın unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar vermiştir.

59. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince karar düzeltme isteminin reddedildiği 20/6/2013 tarihinde, hüküm kesinleşmiştir.

60. Başvurucu tarafından İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan dava dosyasında Mahkemece, İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki dava dosyasının sonuçlanması beklenilmiştir. İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/9/2006 tarih ve E.2005/223, K.2006/681 sayılı mahkumiyet kararının Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22/11/2010 tarihli ilamıyla bozulması üzerine yargılamaya İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/85 esas sayılı dava dosyasında devam edilmiştir. Mahkeme, 2. Asliye Ceza Mahkemesi kararının bozulmasından sonra anılan dava dosyasının sonuçlanmasının beklenmesinden zımnen vazgeçerek yargılamaya devam etmiş ve asıl ve birleşen davaların reddine karar vermiştir. Yargılamanın başından itibaren başvurucunun fiili nedeniyle duruşmaların ertelenmesine karar verilmediği anlaşılmıştır. Davanın açıldığı tarihten itibaren karar düzeltme isteminin Yargıtay 4. Hukuk Dairesince reddine dair karar tarihi olan 20/6/2013 tarihine kadar geçen 8 yıl 2 ay 21 günlük yargılama sürecinin makul olmadığı açıktır. Başvurucunun fiili nedeniyle yargılama sürecinin uzadığından da söz edilemez.

c) Değerlendirme

61. İzmir 1. ve 5. Asiye Hukuk Mahkemeleri yargılama sırasında bilirkişi raporu almamış ve tanık dinlememiştir. Yalnızca, başvurucunun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği iddia edilen gazetelerin haberleri değerlendirilmiş, farklı mahkemelerdeki dava dosyaları incelenmiştir.

62. Hukuk ve ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan, ceza mahkemesi kararları, hukuk davaları için kural olarak kesin hüküm oluşturmaz. Haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davalarını çözmek bütünüyle hukuk hâkiminin görevi içindedir. Bir “bekletici sorun” iddiası karşısında kalan hâkimin, görevi dışındaki bu iddianın mutlaka görevli mahkemede çözülmesini bekleme yükümlülüğü yoktur. Kendisi de birçok durumda ileri sürülen hususu karara bağlayabilir. Kaldı ki, mülga 818 sayılı Kanun’un 53. maddesi gereğince hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararıyla bağlı ise de, maddi olayı tespit etmeyen beraat kararı hukuk hâkimini bağlamaz. Onun için hukuk hâkimi, topladığı deliller doğrultusunda karar verebilir. Ceza mahkemesinin delilleri tespit ve takdiri ile hukuk mahkemesinin delilleri tespit ve takdirinin farklı olmasının bir sonucu olarak, bir olayda sebep sonuç bağı bulunmadığına dair ceza mahkemesi kararı dahi hukuk hâkimini bağlamayabilir.

63. Somut yargılamalarda, İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi dava dosyasının akıbetinin uzun süre beklenildiği anlaşılmıştır. Yargılama faaliyetinin süresine ilişkin değerlendirmede göz önünde bulundurulması gereken ilgili makamların tutumu kapsamında sadece yargı makamlarının tutumu dikkate alınmayıp, Devletin kamu gücü kullanan tüm organlarına atfedilebilir bir gecikme olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Yetkili makamlara atfedilecek gecikmeler, yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklanabileceği gibi, yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden de ileri gelebilir. Zira Anayasa’nın 36. maddesi ile Sözleşme’nin 6. maddesi, hukuk sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi sorumluluğunu yüklemektedir. Belirtilen ceza davası sonucunun beklenilmesi noktasındaki takdir ilgili usul hükümleri uyarınca derece Mahkemelerine ait olmakla beraber, belirtilen ceza davası akıbetinin uzun süre beklenilmesinin somut yargılamaların süresi üzerinde etkili olduğu anlaşılmaktadır.

64. İzmir 1. ve 5. Asliye Hukuk Mahkemelerince yapılan yargılamalar sırasında, İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasının sonuçlanmasının beklenmesi yargılama süreçlerini uzatmıştır.

65. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu kişilik haklarına saldırı iddiasıyla açılan manevi tazminat davaları; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun, tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamaların uzamasına sebep olduğu da söylenemez.

66. Başvurunun konusu olan tazminat davalarında, yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince uzun aralıklarla duruşmalar yapıldığı İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki ceza davasının sonucunun beklendiği, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, farklı Mahkemeye ait dava dosyası ile aynı Mahkemedeki dava dosyaları arasında birleştirme işlemlerinin gerçekleştirildiği, temyiz ve karar düzeltme süreciyle beraber makul olmayan uzun bir süre olan 8 yıl 2 ay 21 günde yargılamanın tamamlandığı görülmektedir. Yine İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesindeki yargılamanın ise 8 yıl 9 ay 7 günden beri devam ettiği anlaşılmaktadır. Kişilik haklarına saldırı iddiasıyla açılan manevi tazminat davalarının niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davalardaki menfaati dikkate alındığında, her iki dava dosyasındaki bu sürelerin makul olmadığı açıktır.

67. Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

68. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespitini, 50.000,00 TL manevi tazminatın 20/6/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle ödenmesini talep etmiştir.

69. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucunun tazminat talebi konusunda değerlendirme yapılmamıştır.

70. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

71. Başvurucu, hak ihlalinin giderilmesi için 50.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir. Başvurucu tarafından kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı manevi tazminat davası, makul olmayan bir süre olan 8 yıl 9 ay 7 günden beri devam etmektedir. Dolayısıyla başvurucunun kişisel yararı göz önünde bulundurulduğunda başvurucuya yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında takdiren 7.600,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

72. Başvurucu tarafından kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı manevi tazminat davası, İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden davadan farklı olarak, temyiz ve karar düzeltme süreçleriyle birlikte makul olmayan bir süre olan 8 yıl 2 ay 21 gün devam etmiştir. Dolayısıyla başvurucunun kişisel yararı göz önünde bulundurulduğunda başvurucuya yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında takdiren 4.500,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

73. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM



Açıklanan gerekçelerle;



A. Başvurunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyetler yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucu Hediye Şahin (Kaya)’e İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden dava dosyası için 7.600,00 TL, İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde sonuçlanan dava dosyası için 4.500,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,

D. Başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

E. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Hazinesine başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

H. Kararın bir örneğinin İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

6/2/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi. 



Başkan
Alparslan ALTAN
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Muammer TOPAL