44. Başvuru konusu yazı, valinin katılacağı bir park açılışı nedeniyle kaymakam tarafından köy okuluna ait seyyar tuvaletin kaldırılarak açılışı yapılacak parka götürülmesini konu almakta ve kaymakam, öğrencileri tuvalet imkânından yoksun bırakmak pahasına okula ait seyyar tuvaletin valinin açılışına katılacağı parka götürülmesi tercihi nedeniyle eleştirilmektedir. Bu kapsamda bir kamu görevlisinin tasarrufu nedeniyle köy okulunda zorunlu bir ihtiyacın giderilmesine yönelik tertibatın kaldırılmasına dair, yerel bir gazetenin internet haber sitesinde yayımlanan başvuru konusu yazının, kamu yararına yönelik bir tartışma başlatma amacını taşımakla kamuoyunu ilgilendirdiği konusunda şüphe bulunmamaktadır.

45. Öte yandan başvuru konusu yazının tümüne bakıldığında hedef alınan ve davranışı eleştirilen kişinin kaymakam olduğu, buna rağmen söz konusu habere karşı dönemin valisi tarafından kendisine yönelik küfür ve hakaret içeren ifadeler bulunduğu gerekçesiyle şikâyette bulunulduğu görülmektedir. Siyasetçiler ve kamu görevlilerinin özellikle kamuyu ilgilendiren konularda eleştiriye katlanma yükümlülüklerinin daha geniş olduğu kabul edilmekle beraber yayımlanan yazı ve haberin bu kişilerin sadece özel hayatlarıyla ilgili detaylar içermesi durumunda ifade özgürlüğünün daha dar yorumlanması gerekliliği ile kamu görevlilerinin kamu güvencesine sahip olmasının önemi de gözönüne alındığında başvuru konusu yazıda, davranışı eleştiri konusu yapılmayan ve yazının hedefi olmayan dönemin valisine, özellikle de küfür ve hakaret edildiği iddiası, somut olayda şeref ve itibarın korunması hakkına öncelik verilmesini gerektirebilir. O hâlde başvuru konusu yazıda valiye yönelik küfür ve hakaret içeren ifadeler olup olmadığı, yazının amacı ve valiye yönelik sözlerin bağlamı da dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

46. Başvuru konusu yazıda kaymakamın, bir park açılışına katılacak olan valinin ihtiyacını köy okulu öğrencilerinden öncelikli addetmesi, bir köşe yazısı formatında ve argo  kelimelerin de kullanıldığı bir tarzda eleştirilmiştir. Başvurucunun mahkûmiyetine ilişkin  kararın gerekçesi ile iddianamede yer verilen bölümler dikkate alındığında argo kelime kullanımının vali yönünden onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici nitelikte olduğu ve küçük düşürücü mahiyette bulunduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. 

47. Öncelikle argo olarak nitelendirilen söz konusu ifadelerin, bir basın aracında açıkça yer verilmesiyle sakınca oluşturabilecek bir küfür niteliğine ulaşmadığından bahsedilebilir.  Öte yandan başvuru konusu yazının amacı ve valiye yönelik sözlerin bağlamı ile özellikle valinin isminin geçmediği de dikkate alındığında, yazıda valiye yer verilmesiyle argo kelime kullanımını anılan şahıs açısından kişiselleştirmekten ziyade haberin asıl hedefi olan kamu görevlisinin köy okulu öğrencilerini, idari hiyerarşiye göre kendisinin üstü konumunda bulunan bir makam karşısında ikinci planda bıraktığının vurgulanmaya çalışıldığı görülmektedir. Dolayısıyla bir bütün olarak değerlendirildiğinde valiye hakaret etme ya da onu küçük düşürme amacının göze çarpmadığı, kamu yararını ilgilendirdiği konusunda bir şüphe de bulunmayan başvuru konusu haberin ifade özgürlüğü yönünden yararlanabileceği koruma geniş olmalıdır. 

48. Son olarak başvurucunun mahkûmiyetine hükmedilen kararda, başvuru konusu yazıda yer alan hangi ifadelerin neden valinin onur ve şerefini zedeleyici nitelikte kabul edildiği konusunda yeterli ve ikna edici bir gerekçeye yer verilmediği de dikkate alınarak başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin başkalarının şöhret ve haklarının korunması için demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı kanaatine varılmıştır. 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

HACİ BOĞATEKİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/18101)

Karar Tarihi: 26/10/2017

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan : Engin YILDIRIM

Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR

   Celal Mümtaz AKINCI

Muammer TOPAL

M. Emin KUZ    

Raportör Yrd. :  Ceren Sedef EREN

Başvurucu :  Haci BOĞATEKİN

Vekili :  Av. Hüseyin BOĞATEKİN

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gazeteci olan başvurucunun bir internet haber sitesinde yayımlanan haberinde kullandığı ifadelerin hakaret kabul edilerek mahkûmiyetine hükmedilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün, savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle ise adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/11/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir. 

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR 

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

10. Yerel yayın yapan "Gerger Fırat" gazetesinin sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olan başvurucu hakkında, dönemin Adıyaman valisinin şikâyeti üzerine 28/10/2013 tarihinde "www.gergerfirat.com" adlı internet haber sitesinde yayımlanan bir yazısında kullandığı ifadelerin kamu görevlisine görevi nedeniyle alenen hakaret suçunu oluşturduğu gerekçesiyle kamu davası açılmıştır. Söz konusu metin şu şekildedir:

" KAYMAKAM NE ÇALDI?

   Bodin Okulu WC'siz Kaldı

 NERDE OLDU BU OLAY?

 Gerger'in Bodin Köyünde

Olmaz böyle şey

Koskoca WC'yi, koskoca kaymakam nasıl çalar.

O zaman dinleyin Budinli Haso ile Aloyu

Önce,

ALO (A.B.) konuşuyor

" Tarla çalışmasından sonra akşamüstü eve dönüyorduk. Okulun önünden geçerken koca bir çukura gözüm ilişti. Gittim ve yakından baktım. Okulun prefabrik iki gözlü WC kabini yerinden sökülüp çalınmış. Günlerce çevrede sorup soruşturduk. Bodin okuluna ait prefabrik WC'sinin Nıran köyündeki Kaymakam ilçe parkına kurduğunu gördük." dedi.

Şimdi de dinleyin  Haso (H.A.)

"Köylü tarlada iken kaymakam Türk petrollerinin araçlarını Budin'e göndermiş. Kaşla göz arasında WC'yi söküp götürmüş. Nıran'daki parka kurmuş. Hemen kaymakama çıktım. 'Toplantıda' dediler. Merdivenin önünde bekledim. Kaymakam Ö.B. dışarı çıktığında 'okulumuzun WC'sini siz mi aldınız' dedim.

Ö.B. Dedi ki;

"Çok acele lazımdı gelip aldım" dedi. Ben de buna hakkınız var mı dedim. 'Ben kaymakamım, acele lazımdı aldım cevabını verip gitti' diyor.

*****

İsterse adını çaldı ya da zorla aldı deyin. Ne ad koyarsanız koyun bir kaymakam köy okulundaki WC'yi söküp almaz. Hatta almaması gerekir. 

Gerger kaymakamı Bodin köy okulunun WC'sini alelacele niye almış?

Nırandaki gezi parkının açılışına gelen Vali WC'yi görsün ihtiyacı halinde sıçsın diye mi?

Valinin sıçması bu kadar önemli onu anladık.

Peki 

Bodin köyü okulunun çocukları ya da öğretmeni nereye sıçacak?

Kaymakam Ö.B.

Valisinin sıçma ihtiyacını düşünerek köy okulunun prefabrik WC'sini söküp götürüyor.

Ya

Bodin okulunun öğrencilerini kim düşünecek? O miniklerin kakası, çişi geldiğinde nereye edecek?

...

Valiye gerekli de

Bodin öğrencilerinin kıçına WC gerekmez mi?

Valinin kıçı sahipli de öğrenci kıçı sahipsiz mi?

Kaymakamın

Yaptığına hırsızlık mı diyelim

Yoksa arsızlık mı?

Veya

Zorbalık mı?

Ya

Bu WC ayıbına ne diyelim?

Bir kaymakam WC çalıyorsa, onu köyden söküp alıyorsa ve köy çocuklarını WC'siz bırakıyorsa

O kaymakama ne demeli?

Yuh be, Yazıklar olsun mu? Yoksa daha ağırını mı söyleyelim. Bunu okurlar takdir etsin.

2013 yılının sonunda Gerger ilçesinde halk kaymakamın WC hırsızlığını konuşuyor bu da insanı utandırıyor

Bir ilçede

Hak hukuk bir kaymakamın insafıysa

O kaymakam

İlçede hukuk benim kanun benim kral benim diyorsa

O kaymakam WC'de çalar, fakirin hakkını da çalar...

Karışmak kimin haddine

Yeter ki valinin WC'si olsun

Çocuklar kimin umrunda"

11. Söz konusu yazıya karşı dönemin Adıyaman valisi M.D. tarafından 27/11/2013 tarihinde, anılan haberde kendisine yönelik küfür ve hakaret içeren ifadelerin yer aldığı, ayrıca kendisinin açılışına katıldığı parkta bulunan prefabrik tuvalet kabinlerinin köy okulundan sökülerek getirildiği konusunda bir bilgiye sahip olmadığı ve bu durumun kendisinin görev ve sorumluluk alanına da girmediği gerekçesiyle şikâyette bulunulmuştur. 

12. Başvurucu hakkında anılan şikâyet üzerine Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 13/1/2014 tarihli iddianamenin ilgili bölümü şu şekildedir:

"Yukarıda açık kimliği ve suçu belirtilen, şüpheli Haci Boğatekin, 28.10.2013 tarihinde http://gergerfirat.com adlı internet sitesinde yayınladığı "Kaymakam Ne Çaldı" başlıklı yazının bazı bölümlerinde "... Bodin Köy okulunun WC'sini alelacele niye almış? Nırandaki gezi parkının açılışına  gelen Vali WC'yi görsün ihtiyacı halinde sıçsın diye mi?...Valinin sıçması bu kadar önemli onu anladık...Kaymakam Ö.B. Valinin sıçma ihtiyacını düşünerek köy okulunun prefabrik WC'sini söküp götürüyor....Valiye WC gerekli de Bodin öğrencilerinin kıçına WC gerekmez mi? Valinin kıçı sahipli de öğrencinin kıçı sahipsiz mi?..." şeklinde ifadeler kullandığı, 

Müşteki vekilinin olay nedeniyle şikayetçi olduğu, şüpheli ifadesinde suçlamayı kabul etmediği, ancak şüphelinin yayınladığı yazı içeriğindeki özellikle "kıç" ifadesi geçen kısımlar incelediğinde, müşteki hakkındaki ifadelerin küçük düşürücü ve aşağılayıcı nitelikte olduğu,  şüphelinin Adıyaman Valisi olarak görev ifa etmekte olan müşteki M. D.'ye alenen sövmek suretiyle müştekinin onur, şeref ve saygınlığına saldırdığı, böylelikle şüphelinin kamu görevlisine görevi nedeniyle alenen hakaret suçunu işlediği tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, (...)"

13. Başvurucu hakkında Adıyaman 3. Asliye Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 18/9/2014 tarihli kararıyla hakaret suçundan 1.740 TL adli para cezasına hükmedilmiştir. Anılan kararda, daha önce hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, ayrıca kişiliği, duruşmadaki tutum ve davranışları ile yeniden suç işlemeyeceği hususunda Mahkemece olumlu kanaate varılamadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına, yine daha önce başka bir yargılama sonucu hakkında kovuşturmanın ertelenmesine karar verilen başvurucunun üç yıllık denetim süresi içerisinde yeni suç işlediği anlaşıldığından karar kesinleştiğinde Mahkemesine bildirilmesine de hükmedilmiştir. Söz konusu kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

"Sanığın 28.10.2013 tarihinde http://gergerfirat.com adlı internet sitesinde yayınladığı yazısında " Bodin Köy okulunun WC'sini alelacele niye almış? Nırandaki gezi parkının açılışına  gelen Vali WC'yi görsün ihtiyacı halinde sıçsın diye mi?...Valinin sıçması bu kadar önemli onu anladık... Peki. Bodin Köyü okulunun çocukları yada öğretmeni nereye sıçacak ? Kaymakam  Ö.B. Valinin sıçma ihtiyacını düşünerek köy okulunun prefabrik WC'sini söküp götürüyor....Valiye WC gerekli de Bodin öğrencilerinin kıçına WC gerekmez mi? Valinin kıçı sahipli de öğrencinin kıçı sahipsiz mi?..." şeklinde ifadeler kullandığı,  söz konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde   ve okunduğunda Adıyaman  Valisi olan katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte bulunduğu, bu cümleler vali değil her kim hakkında yazılsa onur ve saygınlığının zarar göreceği, zaten yazı bütünlüğünde katılanı küçük düşürücü ve eyleme değil şahsına yönelik saygınlığı zedeleyici mahiyette bulunduğu,  bu eylemi aleni sayılan internet ortamında köşe yazısı formatında herkesin  ulaşabileceği ve görebileceği bir şekilde alenen işlediği, işlediği fiili kamu görevlisine karşı ancak görevinden dolayı işlemediği, bu haliyle 5237 sayılı TCK 125/3a maddesinde belirtilen arttırım maddesinin uygulanmadığı, bu şekilde sanığın, alenen hakaret suçunu işlediği, sanık savunması, mezkur yazıya ilişkin internet çıktısı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından; sanık Haci Boğatekin'in üzerine atılı katılana karşı hakaret suçu sabit görülerek eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nun 125/1. maddesi gereğince suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer ve fiilin diğer özellikleri dikkate alınarak takdiren ve tercihen TCK'nun 125/1. maddesi uyarınca 3 ay karşılığı 90 tam gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın üzerine atılı hakaret eylemini aleni sayılan  internet ortamında işlemiş olması nedeniyle sanığın 5237 sayılı TCK'nun 125/4. maddesi uyarınca 1/6 oranında arttırılarak 105 tam gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın cezasının geleceği üzerindeki olası etkileri dikkate alınarak cezasının TCK'nun 62. maddesi gereğince takdiren 1/6 oranında indirilerek 87 tam  gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığa hükmolunan gün para cezasının TCK'nun 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik ve diğer şahsi halleri de göz önünde bulundurularak bir gün karşılığı 20.00.TL'den hesap edilmek suretiyle NETİCETEN 1.740.00.TL adli para cezası ile cezalandırılmasına,  (...)"

14. Anılan karar, hükmolunan sonuç adli para cezasının miktar itibarıyla kesin olması nedeniyle karar tarihinde kesinleşmiş ve başvurucuya 20/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, 18/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesi şöyledir:

"(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./15.mad) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

(5) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./15.mad) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin Madde hükümleri uygulanır."

B. Uluslararası Hukuk

16.  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar...

2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, (...) için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre ifade özgürlüğü, demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardandır. AİHM ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında, ifade özgürlüğünün toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini teşkil ettiğini yinelemektedir. AİHM'e göre 10. maddenin 2. paragrafı saklı tutulmak üzere ifade özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen "bilgi" ve "fikirler" için değil incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. Bu, yokluğu hâlinde "demokratik bir toplum"dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. AİHM, 10. maddede güvence altına alınan bu hakkın bazı istisnalara tabi olduğunu ancak bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerektiğini vurgulamıştır (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49; Von Hannover/Almanya (No. 2), B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, § 101). 

18. AİHM, demokratik bir toplumda basının oynadığı temel rolün altını birçok kez çizmiştir. AİHM'e göre -her ne kadar başkalarının şöhret ve haklarının korunmasıyla ilgili olarak bazı sınırları aşmaması gerekse de- basının görev ve sorumluluklarının bilincinde olarak kamu yararını ilgilendiren her konuyu iletme görevi vardır. AİHM, basının böyle konularda bilgi ve fikir yaymadan ibaret olan görevine kamunun bu fikir ve bilgileri alma hakkı eklendiğini hatırlatmıştır. AİHM’e göre bu görevi olmasa basın, vazgeçilmez kamusal “gözetleyici” (watchdog) rolünü oynayamaz (Bladet Tromsø ve Stensaas/Norveç [BD], B. No: 21980/93, 20/5/1999, §§ 59, 62;  Pedersen ve Baadsgaard/Danimarka [BD], B. No: 49017/99, 17/12/2004, § 71; Von Hannover/Almanya (No. 2), § 102). 

19. AİHM, Radio France/Fransa (B. No: 53984/00, 30/3/2004, § 37) kararında basın özgürlüğünün kapsamının demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini belirtmiştir:

"Mahkeme "görev ve sorumluluklar"ın, ifade özgürlüğünün doğasından kaynaklandığını yineler. 10. madde tarafından kamusal yararlara ilişkin meselelerin aktarılması için  gazetecilere sağlanan güvencenin şartı, gazetecilik etiğine uygun olarak  onların kesin ve güvenilir bilgi sağlamak konusunda iyi niyet sahibi olmalarıdır (örneğin bkz.  Bladet Tromsø and Stensaas/Norveç, § 65;  Colombani ve diğerleri/Fransa  B. No: 51279/99,  25/06/2002, §  65). Ne var ki basın özgürlüğü belli dereceye kadar abartmaya hatta kışkırtmaya (provocation) izin verir (bkz. özellikle, Bladet Tromsø and Stensaas/Norveç, § 59)..."

20. AİHM, bir gazete makalesinde hakaret içerdiği iddia edilen beyanlara karşı bir kimsenin itibarının korunması hakkını özel yaşam kapsamında görmektedir (White/İsveç, B. No: 42435/02, 19/12/2006, §§ 19, 30). AİHM'e göre kamusal bir tartışma bağlamında ve yayımlanan yazılar nedeniyle eleştirilmiş olsa bile bir kişinin itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur (Pfeifer/Avusturya, B. No: 12556/03, 15/11/2007, § 35; Axel Springer AG/Almanya, B. No: 39954/08, 7/2/2012, § 83). 

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu, gazetecilik faaliyeti ve ifade özgürlüğü kapsamında kalan ifadeleri nedeniyle hakkında adli para cezasına hükmedilmesi sebebiyle ifade özgürlüğünün, mahkûmiyetine hükmedilen kararın somut bir gerekçe içermemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

23. Bakanlık görüşünde, başvuru konusu olayda birbiriyle çatışan iki değer arasında (ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı) demokratik toplumun gerekleri gözönüne alınarak adil bir denge kurulması gerekliliği belirtilmiş, başvuru konusu haberde hedef alınan kişinin olayların geçtiği zaman diliminde kamuoyunda oldukça tanınan yüksek bir bürokrat olduğu ve itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi dikkate alındığında eleştirilere sıradan kişilere göre daha fazla katlanması gerektiği kabul edilmekle beraber söz konusu yazıda kamuoyunu ilgilendiren genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlamaktan öte eleştiri sınırlarını aşan ve hakarete varan ifadelerin kullanıldığı ifade edilmiştir.

2. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Her ne kadar başvurucu mahkûmiyetine hükmedilen kararın gerekçesiz olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de bu şikâyet, yayımlanan yazısı nedeniyle cezalandırılmasına yöneliktir ve bu sebeple söz konusu şikâyetin ifade ve basın özgürlüğü bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.

25. İddianın değerlendirilmesinde ifade ve basın özgürlüklerinin korunduğu Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri dayanak alınacaktır. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

26. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: 

“Basın hürdür, sansür edilemez… 

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

28. Başvurucu hakkında bir internet haber sitesinde yayımladığı haber nedeniyle hakaret suçundan adli para cezasına hükmedilmesiyle başvurucunun ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğu anlaşılmaktadır.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

29. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. 

31. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,  demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

(1) Kanunilik

32. Başvurucu hakkında uygulanan müdahalenin dayanağı olan 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin “kanunla sınırlama” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. 

(2) Meşru Amaç

33. Başvurucu hakkında, bir kamu görevlisine hakaret ettiği kabul edilerek adli para cezasına hükmedilmiştir. Mahkûmiyete ilişkin söz konusu kararın “başkalarının şöhret veya haklarının” korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

(3)  Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük

(a) Genel İlkeler

34. Anayasa Mahkemesi "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Derece mahkemelerinin böyle bir ihtiyacın bulunup bulunmadığını değerlendirmede belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir. 

35. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte- temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının da incelenmesi gerekir  (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 63; Bekir Coşkun §§ 53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, §§ 96-98; Tansel Çölaşan, §§ 54, 55;  Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72). 

36. İnternet haberciliğinin -basının temel işlevini yerine getirdiği sürece- basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir (Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş., B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 36-42). 

37. Öte yandan Anayasa’nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemiştir. İfade özgürlüğü; siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37). 

38. İfade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63).  

39. Buna ilave olarak Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır (siyasetçilerle ilgili olarak bkz. Ergün Poyraz (2), § 58; kamusal yetki kullanan görevlilerle ilgili olarak bkz. Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; tanınan bir Cumhuriyet başsavcısı ile ilgili olarak bkz. İlhan Cihaner (2), § 82). Demokratik bir toplumda basına, siyasetçileri ve kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte bu eleştirilerin kişilerin itibarlarına zarar verir boyuta da ulaşmaması gerekir. 

40. Öte yandan siyasetçilerin ve kamu görevlerinin, özellikle görevleriyle ilgili ya da toplumun genelini ilgilendiren konularda şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı yönünden diğer bireylere nazaran daha dar bir korumadan yararlanacakları kabul edilmekle beraber kamu görevlilerinin siyasetçilerde olduğu gibi her türlü söylemlerini yakın denetime açtıklarının da söylenemeyeceği, nitekim kamu görevlilerinin görevlerini hakkıyla yerine getirebilmeleri için kamu güvenine sahip olmaları gerektiği ve bunun da ancak onları asılsız suçlamalara karşı korumakla sağlanabileceği gözönüne alınmalıdır. Ayrıca kamunun bilgilenme hakkı, kamuda tanınan kişilerin, kamu görevlilerinin ve özellikle de siyasi kişiliklerin özel hayatlarının çeşitli boyutlarına belli bazı durumlarda üstün gelebilse de yayımlanan haberler ile onlara eşlik eden fotoğraf ve yorumların bu kişilerin sadece özel hayatlarıyla ilgili detaylar hakkında olması ve belli bir kesimin bu konudaki merakını gidermek dışında bir amaç taşımaması durumunda ifade özgürlüğü daha dar yorumlanmalıdır (İlhan Cihaner, §§ 68-70).

 41. Bu sebeple Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğü garanti etmemiştir. 26. maddenin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı "görev ve sorumluluklar" getirmektedir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 22/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35).

42. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), § 44). Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45). 

43. Bu sebeplerle Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirir (Nilgün Halloran, § 27; İlhan Cihaner (2), § 39). Bu, soyut bir değerlendirme olmayıp Anayasa Mahkemesi başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin ve kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğine bakar (Nilgün Halloran, § 41; Ergün Poyraz (2), § 56). Bunun için başvurucu tarafından söylenen sözlerin, yazının tamamı ve söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52). Yine ilgili kişinin önceki davranışı, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları ile  haber veya makalenin yayınlanma şartlarının, söz konusu haberde yer alan olayların geçtiği dönemde ülkede meydana gelen olaylar ışığında değerlendirilmesi gerekliliği de dikkate alınması gereken unsurlardır (İlhan Cihaner (2),  §§ 67-73).

(b)  İlkelerin Olaya Uygulanması

44. Başvuru konusu yazı, valinin katılacağı bir park açılışı nedeniyle kaymakam tarafından köy okuluna ait seyyar tuvaletin kaldırılarak açılışı yapılacak parka götürülmesini konu almakta ve kaymakam, öğrencileri tuvalet imkânından yoksun bırakmak pahasına okula ait seyyar tuvaletin valinin açılışına katılacağı parka götürülmesi tercihi nedeniyle eleştirilmektedir. Bu kapsamda bir kamu görevlisinin tasarrufu nedeniyle köy okulunda zorunlu bir ihtiyacın giderilmesine yönelik tertibatın kaldırılmasına dair, yerel bir gazetenin internet haber sitesinde yayımlanan başvuru konusu yazının, kamu yararına yönelik bir tartışma başlatma amacını taşımakla kamuoyunu ilgilendirdiği konusunda şüphe bulunmamaktadır.

45. Öte yandan başvuru konusu yazının tümüne bakıldığında hedef alınan ve davranışı eleştirilen kişinin kaymakam olduğu, buna rağmen söz konusu habere karşı dönemin valisi tarafından kendisine yönelik küfür ve hakaret içeren ifadeler bulunduğu gerekçesiyle şikâyette bulunulduğu görülmektedir. Siyasetçiler ve kamu görevlilerinin özellikle kamuyu ilgilendiren konularda eleştiriye katlanma yükümlülüklerinin daha geniş olduğu kabul edilmekle beraber yayımlanan yazı ve haberin bu kişilerin sadece özel hayatlarıyla ilgili detaylar içermesi durumunda ifade özgürlüğünün daha dar yorumlanması gerekliliği ile kamu görevlilerinin kamu güvencesine sahip olmasının önemi de gözönüne alındığında başvuru konusu yazıda, davranışı eleştiri konusu yapılmayan ve yazının hedefi olmayan dönemin valisine, özellikle de küfür ve hakaret edildiği iddiası, somut olayda şeref ve itibarın korunması hakkına öncelik verilmesini gerektirebilir. O hâlde başvuru konusu yazıda valiye yönelik küfür ve hakaret içeren ifadeler olup olmadığı, yazının amacı ve valiye yönelik sözlerin bağlamı da dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

46. Başvuru konusu yazıda kaymakamın, bir park açılışına katılacak olan valinin ihtiyacını köy okulu öğrencilerinden öncelikli addetmesi, bir köşe yazısı formatında ve argo  kelimelerin de kullanıldığı bir tarzda eleştirilmiştir. Başvurucunun mahkûmiyetine ilişkin  kararın gerekçesi ile iddianamede yer verilen bölümler dikkate alındığında argo kelime kullanımının vali yönünden onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici nitelikte olduğu ve küçük düşürücü mahiyette bulunduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır. 

47. Öncelikle argo olarak nitelendirilen söz konusu ifadelerin, bir basın aracında açıkça yer verilmesiyle sakınca oluşturabilecek bir küfür niteliğine ulaşmadığından bahsedilebilir.  Öte yandan başvuru konusu yazının amacı ve valiye yönelik sözlerin bağlamı ile özellikle valinin isminin geçmediği de dikkate alındığında, yazıda valiye yer verilmesiyle argo kelime kullanımını anılan şahıs açısından kişiselleştirmekten ziyade haberin asıl hedefi olan kamu görevlisinin köy okulu öğrencilerini, idari hiyerarşiye göre kendisinin üstü konumunda bulunan bir makam karşısında ikinci planda bıraktığının vurgulanmaya çalışıldığı görülmektedir. Dolayısıyla bir bütün olarak değerlendirildiğinde valiye hakaret etme ya da onu küçük düşürme amacının göze çarpmadığı, kamu yararını ilgilendirdiği konusunda bir şüphe de bulunmayan başvuru konusu haberin ifade özgürlüğü yönünden yararlanabileceği koruma geniş olmalıdır. 

48. Son olarak başvurucunun mahkûmiyetine hükmedilen kararda, başvuru konusu yazıda yer alan hangi ifadelerin neden valinin onur ve şerefini zedeleyici nitelikte kabul edildiği konusunda yeterli ve ikna edici bir gerekçeye yer verilmediği de dikkate alınarak başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin başkalarının şöhret ve haklarının korunması için demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı kanaatine varılmıştır. 

49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinin birinci fıkralarında güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. 

Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşe katılmamıştır.

B. Diğer İhlal İddiaları

50. Başvurucu, karar duruşmasından önce yalnızca bir haftalık süre verilerek etkili savunma yapmasının engellenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

51. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı gösterilmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriği Sözleşme’nin 6. maddesi çerçevesinde belirlenmelidir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

52. Savunma hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenmiş olup ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına alınması demokratik toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleştirilebilmesi için, savunma hakkının tam ve etkili bir biçimde kullanılmasının sağlanması gerekir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32).

53. Ceza yargılamasının temel koşulu, şüpheli veya sanığa suçlamanın niteliği ve sebebinin ayrıntılı bir biçimde bildirilmesidir. Ceza kovuşturmasında iddianamenin tebliğ edilmesiyle sanığın, suçlamalardan haberdar olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca sanığa ve müdafiine savunma için gerekli hazırlıkları yapabilecekleri sürenin verilmesi gerekmektedir (Erol Aydeğer, §§ 35-38).

54. Somut olayda başvurucunun, hakkındaki suçlamanın nedenleri ve niteliği hakkında bilgilendirildiği, duruşmada hazır bulunabilmesi için gerekli önlemlerin alındığı ve savunmasını hazırlaması için gerekli süreden faydalandığı tespit edildiğinden savunma hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

55.  Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

57.  Başvurucu, mahkûmiyetine hükmedilen kararın haklarını ihlal ettiğinin tespiti ile 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

58.  İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

59. İfade ve basın özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Adıyaman 3. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2014/157, K.2014/262) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

60.  Başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

61. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan  yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın  açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile Anayasa'nın 28. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan basın özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Serdar ÖZGÜLDÜR'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlükleri  ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Adıyaman 3. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2014/157, K.2014/262) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/10/2017  tarihinde karar verildi.

                       

         Başkan                Üye                      Üye

              Engin YILDIRIM                Serdar ÖZGÜLDÜR               Celal Mümtaz AKINCI 

                          Üye                                  Üye

                                       Muammer TOPAL                           M. Emin KUZ 

KARŞI OY GEREKÇESİ

Başvurucunun internet sitesinde yazmış olduğu haber metni bir bütün halinde değerlendirildiğinde; çoğunluk kararında kabul edildiği gibi “ölçülülük” ilkesine aykırı düşen bir ifade özgürlüğü ihlâlinin söz konusu olmadığı, haber yazısındaki ifade ve vurguların salt “ağır argo” kullanımıyla sınırlı kalmayıp, il valisini tahkir ve ve tezyif seviyesine vardığı, başvurucunun başka haberleri nedeniyle de evvelce yerel mahkemeler tarafından hakkında “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması” ve “Kovuşturmanın ertelenmesi” kararları verildiği, Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararları (AYİM, Nilgün Halloran, no. 2012/1184, par.25-64; AYM, Emin Aydın, 2013/2602, par.80) ile AİHM’nin aynı yöndeki kararları (Pakdemirli/Türkiye, no. 35839/97, 22 Şubat 2005, par. 32-35; Jalba/ Romanya, no. 43912/10; Janowski/Polonya, no: 25716/94, par. 32-35; Keller/Macaristan, 4 Nisan 2006, no. 33352/02) gözetildiğinde, başvurucunun hakaret suçundan adli para cezasına mahkûmiyeti nedeniyle ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin, ölçüsüz olarak kabul edilemeyeceği, dolayısiyle ifade özgürlüğünün ihlâl edilmediği kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.             

                                         Üye

                                   Serdar ÖZGÜLDÜR