Ancak, 16 Mart 2011 tarihinde bu talebimizi makamına yazılı olarak ilettiğimiz Sayın Şahin’den bu güne kadar herhangi bir geri bildirim alamadığımız için kendisine röportajımız sırasında sormayı düşündüğümüz bazı sorularımızı sitemiz aracılığıyla sormayı uygun gördük. Bunlardan 3,4 ve 5.sorularımıza Sayın Şahin’in yanı sıra (bakanlık görevini ve bu dosyayı) Sayın Şahin’den devralan Sayın Sadullah Ergin’den de cevap beklediğimizi, gelecek cevapları ise okuyucularımızla paylaşmaktan mutluluk duyacağımızı belirtiriz.  

CEVAP BEKLEDİĞİMİZ SORULARIMIZ

 1)   16 Mart katliamı davasındaki zamanaşımı kararı karşısındaki duyarlılığınız ve tepkinizin esas nedeni neydi?

2)   16 Mart yargıçları ve savcıları hakkında başlattığınız inceleme sonucunda müfettişlerin yargı mensuplarının kusurlu olduğuna dair bir görüş bildirdiklerini biliyoruz. Müfettiş raporunda varılan sonuç ve bu sonucun dayanakları hakkında bizi aydınlatabilir misiniz?

3)   Konuyla ilgili HSYK’ca yapılan soruşturmada yargı mensuplarının oy birliğiyle aklandığını biliyoruz; bu konudaki görüşünüz?

4)   Dava avukatlarının kamuoyuna yaptığı açıklamaya göre; yargı ve kendi üzerlerinde kurulan baskılar nedeniyle katılmadıkları duruşmalarda, iddia makamınca hiçbir mütalaada bulunulmadan, yeni hiçbir karar alınmadan davanın bir rutine bağlanarak zaman geçirildiği açıkça ortadadır. Bu tablo karşısında  aklama kararının oybirliğiyle alınmış olması sizi rahatsız ediyor mu? Bu süreçte adalet bakanının tavrını nasıl yorumluyorsunuz?

5)  Bakanlığınız dönemindeki zamanaşımı kararı nedeniyle, (bir ilk olduğu söylenerek) yargı mensupları hakkında inceleme başlatırken; bidayette, Bakanlığınızın, aynı davada sunduğu delil nedeniyle, davanın müdahil avukatı Cem Alptekin hakkında soruşturma izni vermiş olmasını, nasıl karşılıyorsunuz? 16 Mart davasının zamanaşımına uğramasında Adalet Bakanlığının bu tasarrufu nedeniyle bir payı olduğunu düşünüyor musunuz? Neden?

6)  Adalet Bakanlığı’nın soruşturma izninin ardından, Beyoğlu 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin son soruşturma kararıyla, İstanbul 5.Ağır Ceza Mahkemesince yargılanıp beraat eden Alptekin hakkında verilen beraat kararının, bizzat dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı tarafından iki kez gerekçesiz temyizi ile ikinci temyiz üzerine bir kez daha Yargıtay’a giden beraat kararının 8 yıl boyunca burada tutularak zamanaşımına uğratılması ve avukatın aklanma hakkının elinden alınması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu beraat kararının savunmayı ve yargıyı ayağa kaldıracak bir karar olduğu ve bu nedenle de kesinleşmesinin istenmediği iddiaları hakkında ne diyorsunuz?
Tüm bu hususlar da sizce bir idari soruşturmayı gerektirmez miydi?