“Balyoz Harekat Planı Davası” denilen 196 sanıklı dava bugün Silivri Cezaevi yerleşkesinde başlamıştır.
Davada hiçbir sanık tutuklu değildir.
Davanın Mahkeme Merkezine 100 Km uzakta yapılmasının gerekçesi yalnızca Beşiktaş’taki Mahkeme Merkezinde bu kadar sanığı ve müdafilerini alacak kapasitede salon bulunmamasıdır.
Ceza Hukukundaki genel ilkelerden en önemlileri, adaletin ÇABUK, ADİL ve UCUZ dağıtılmasıdır.
Söz konusu salonda sürmekte olan davalarda tutuklu sanıklar Silivri Cezaevinde olduğu için tutuksuzlar da anlayış göstermekte, katılmaları gereken oturumlara borç harç bir şekilde oraya gitmektedirler. Zaten tutuklu oldukları aşamada savunmalarını yapmış olanlar, katılmaları gerekmeyen duruşma oturumlarına gitmeyebilmektedirler.
Bugün başlayan davada ise kimliklerin belirlenmesi, İddianamenin okunması ve sorguları sırasında, yani aylarca tüm sanıkların bu 100 Km yolu aşmaları gerekmektedir. Bu uygulama, ADALETİN değil İNSAN DEĞERİNİN UCUZLUĞUNU göstermektedir.
Böyle çok sanıklı davalarda her zaman için kent içinde bir spor salonu veya konferans salonunda duruşma yapılmasına karar verme olanağı varken 100 Km uzakta salon seçilmesi mahkemenin sanki işkence uyguladığı kuşkusunu doğurabilir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlemiş olan Adil Yargılanma Hakkı çok feci biçimde çiğnenmeğe başlanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre bu olayda “derhal başvuru koşulları” oluşmuştur.
Son Anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesine doğrudan başvuru hakkı tanınmış ise de bu usulü belirleyen bir yasal düzenleme bulunmadığından henüz bunun iç hukuk yolu olduğu kanısında değilim.
Mahkeme kendisi bu salonun değiştirilmesine karar vermezse, sanıklar ve müdafilerinin istekte bulunması gerekir. İstek makul sürede yerine getirilmezse AİHM’ne başvuru hakkı doğacağı görüşündeyim.
Özellikle sanık müdafilerinin gerekli girişimleri yapması ve okurlarımın bilgi edinmesini dilerim.
Av.Ömer YASA