AYÇA SÖYLEMEZ

Kapitalist devlette mülkiyet hakkı kutsaldır. Hatta mahkeme salonlarında, hâkime her baktığınızda gözünüzün takıldığı “Adalet mülkün temelidir” yazısının aslında ‘subliminal mesaj’ olduğu, oradaki ‘mülk’ten ülkenin değil, sermayenin kastedildiği şakasını, yazıyı her gördüğümüzde hatırlarız.

Ancak Şırnak Valiliği, sadece bir evi değil, evin sahibini de kamulaştırarak yaklaşık 200 yıldır kurulmaya çalışılan düzeni temelinden sarstı.

Modern kapitalizm ve burjuva hukuku öncesine yaraşan bir kararla, ceza hukuku ile mülkiyet hukukunu birleştirdi, bir kez düşman hukukunun uygulandığı kişiyle ilgili, kanundaki diğer hakların da geçersiz olduğuna karar verdi. (Ki, yaşam veya sağlık hakkı değil ama mülkiyet hakkı, kapitalist devletin temelidir).

Bir vali için büyük, insanlık için küçük bir adım.

Vatandaşa var, halka yok

Şırnak kent merkezinde 14 Mart 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı 245 gün kesintisiz devam etti, 3 Haziran 2016’da operasyonların bittiği resmi olarak açıklandı ama sokağa çıkma yasağı 14 Kasım 2016’da kısmen, 10 Nisan 2017’de tamamen kaldırıldı.

Yüzlerce evin yıkıldığı, yüzlerce kişinin de evi barkı bırakıp kaçmak zorunda kaldığı Şırnak’ta yaşayanların ‘terör ve terörle mücadele faaliyetleri nedeniyle oluşan zararlarının karşılandığı’ hükümet kaynaklı haberlere sık sık yansıdı.

Örneğin TRT Haber’in İçişleri Bakanlığı’na dayandırdığı haberine göre, 2016 yılında 23 bin 404 kişiye toplam 295 milyon lira, 2017’nin ilk dört ayında da 10 bin 220 kişiye 222 milyon 446 bin 387 lira ödenmişti. Öyle ki, 27 Temmuz 2004’te yürürlüğe giren 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan ödemelerin ‘devleti zarara uğrattığı’ bile açıklandı.

Şırnak’ta da operasyon sırasında birçok ev zarar gördü, yaşanmaz hale geldi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı ekipler, operasyonun ardından kent merkezindeki hasarsız evlerin de boşaltılmasına dair tebligat gönderdi, evler boşaltılınca da büyük çaplı bir yıkım gerçekleşti.

Dolayısıyla evi sağlam olduğu halde yıkım kapsamına alınıp yerle bir edilen bir Şırnaklı vatandaş da, şimdiye kadar binlerce vatandaşa verildiği gibi kendisine de evinin yıkım bedelinin verilmesi için Valiliğin zarar tespit komisyonuna başvurdu. Ama reddedildi.

Neden? Çünkü başvurucu, olayla ilgisiz bir zamanda, olayla ilgisiz bir suçtan mahkûmiyet almıştı. Makbul vatandaş değildi.

Valilik, evi yıkılan Şırnaklı vatandaşın, daha önceki bir tarihte Terörle Mücadele Kanunu’ndan mahkûm olduğu için başvurusunun ‘kapsam dışı olduğunu’ kendisine bildirdi. (Valiliğin, infazı gerçekleşmiş bir sabıka kaydının detaylarına nasıl kolayca ulaştığı da, ayrı bir fişleme hikâyesinin konusu).

Evi kapsam içi, kendisi kapsam dışı kalan Şırnaklı vatandaş, kapitalist devletin en büyük güvencesi olan mülkiyet hakkını kullanamadı. Burjuva hukukundan ileri gelen haklarını ise çok önce kaybetmişti. Haksız, hukuksuz ve evsiz kaldı, hem Şırnak’ta hem İstanbul’da mülksüzleştirilen milyonların oluşturduğu ‘halk’ın arasına katıldı.

‘Mülkün temeli’ artık sadece bir mahkeme duvarı yazısı.

https://www.birgun.net/haber-detay/adalet-kimin-mulkunun-temeli-188779.html