“Demokrat Yargı Derneği” Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin’in “Yargı Meselesi Hallolundu, Yargının ‘Eşekli Demokrasi’ ile İmtihanı” isimli kitabında anlattıkları tartışmasız son günlerin en önemli olaylarından biriydi.



Mahkemelere hakim seçen HSYK ile yüksek mahkemelere yapılan ciddi ve “yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran” siyasi müdahalelerin açıkça anlatıldığı bu kitap Batı’da bir demokratik ülkeyi altüst edecek bilgiler içeriyordu ama “gözleri kapalı, yuvarlanıp giden” bir toplumda maalesef aynı etkiyi yapamıyor.. Oysa “HSYK’nın ele geçmesi”nden, Yargıtay ve Danıştay gibi “iktidarların denetimi” açısından büyük önem taşıyan iki yüksek mahkemenin (Anayasa Mahkemesi tamamdır zaten, bahse gerek kalmadı) etkisiz kılınmasının çekinmeden söylenmesinden daha önemli ne olabilir?



RAPORTÖRÜN NUMARALARI!



“Demokrat Yargı” ülkenin tüm yargıç ve savcılarının örgütü olan Yarsav’dan ayrılan hukukçular tarafından kurulduğunda Başkan olan Osman Can’ın (aynı zamanda da Anayasa Mahkemesi Raportörü olmasına rağmen) bir iktidar sözcüsü kadar taraflı yorumları “bu derneğin bağımsız olamayacağı” kuşkusunu yaratmıştı. Nitekim kitapta onun sözleriyle ilgili bölümler bu kuşkunun haklılığını ortaya koyuyor.



Orhan Gazi Ertekin’in farklı ve “yargı bağımsızlığına önem veren” tutumu ilk günden o imajı değiştirme konusunda etkili oldu. Yazdığı kitap da özellikle referandum sonrasında, “Türkiye’de demokrasinin yok olmasına” neden olacak kadar ciddi “yargı operasyonlarının” içyüzünü, bilinmeyenleri anlatması açısından son derece önemlidir.



HSYK ELE GEÇİRİLDİĞİNDE..



Kıdemli bir hakimin; istedikleri olsun diye “şeytanla bile işbirliği yapabileceğini” veya “Adalet Bakanlığı eşeği aday gösterse eşeğe oy vereceğini” söyleyebilmesi, “HSYK ele geçirildiğinde şöyle olacak” veya “demokratik seçimi ilerde yaparız” diyebilmesi dehşet bir durumdur.



‘YETMEZ AMA EVET’DİYEN BEYLER!



Bir başka kıdemli hakimin; “Bizim için önemli olan kazanmak. Siz ise önemli olan adalettir diyorsunuz, bu seçim her şeyden önemli. İlerde demokratik bir seçim yapılabilir” demesi de öyle. Kendisi için “adaletin, demokrasinin önemli olmadığını” söyleyebilen hakime hakim denir mi?



Bu kitapta anlatılanlar “referandumun asıl amacı olan yargı ve HSYK değişikliğini, Adalet Bakanlığı bürokratlarının bu önemli kurula nasıl yerleştirildiğini ve tabii ‘yetmez ama Evet’ diye öne çıkan ‘liberallerin’ büyük hatasını” açıkça ortaya koyuyor. Yargıtay ile Danıştay’ın da “dönüştürülme yolunda olduğu” şu günlerde de daha dikkatle okunması gerekiyor. Ama tabii uzun yıllar için geri dönüşü olmayan bir olayda “Osman Can’lı Demokrat Yargı”nın aylarca “Evet” için gösterdiği çabayı yok etmiyor.



Keşke eşbaşkanlarının “emir kulu” olduğunu o günlerde söyleselerdi!



*****




Bu kadın mı aile danışmanı?



TCK Kadın Grubu mail göndermiş; “Şaka mı, gerçek mi bu haber” diye soruyor, gerçek, gerçek..Türkiye’de artık “kötü bir şaka” zannedip de sonunda “gerçek olduğunu” anlamadığımız olay mı kaldı, her şey olabilir. Hanım Fatih ve Eyüp belediyesinin muhafazakar aile danışmanıymış. Bu “muhafazakar” kelimesi artık “ülkede süregelmiş temel kurallarla, toplum değerleriyle” filan ilgili olmayı bırakıp sadece “türbanlı olmaya” indirgendi ama söz konusu konuşmanın muhafazakarlıkla hiç ilgisi yok.



PARDON, FRANSA’DA MISINIZ?



Tam aksine dinleyenlerin “muhafazakar, ilkeli aile anlayışına dinamit koyacak”, adeta İsveç-Norveç gibi Kuzey ülkelerinde ya da Fransa gibi “çok eşliliğin kabul gördüğü” ülkelerde duyulabilecek kadar “özgür ilişki öneren” uçuk, acaip sözler. Yok “erkek için çok eşlilik haklı arayışmış” da, “kızların evde kalmasını ve çarpık ilişkileri önlermiş” de.. “Kendisi erkek olsa çok eşli olurmuş” da.. “Erkek imim nikahı yaparken eşinden izin alması gerekmez”miş de..Rüyasında Suudi Arabistan’ı filan mı görüyor acaba?



HÜKÜMETİN GÖREVİ!



Yoksa aslında erkek mi? Değilse de besbelli “bazı erkekler” tarafından bu konuda eğitilmiş. Ben bu kadar çağdışı saçmalığı yazmazdım aslında ama bu kadının derhal o “aile danışmanlığı” görevine derhal son verilmesi, bu abuk görüşlerini millete aşılamasının önlenmesi gerekiyor.



İlgili belediyeler yapmayacaksa hükümetin görevidir bu!



*****




Kadına karşı hukuk skandalı!



Ayşe Paşalı cinayetinde ‘yargı doğru kararı verdi’ diye sevinip bundan sonra böyle gideceğini düşündük ama gitmiyor. Eski erkek arkadaşı tarafından öldürülen (hem de İcra Hakimliği Yazı İşleri Müdürü) Necla Yıldız’ın öldürülmeden 2 ay önce Ankara Başsavcılığı’na “ölümle tehdit edildiğini bildiren” şikayet dilekçesi verdiği, buna rağmen hiçbir koruma sağlanmadığı gibi iddianamede “kadının ölüm tarihinin gizlendiği” anlaşılmış.



Kadın meselesi deyince bu sorunlara eğilmek yerine yukardaki “aile danışmanı” gibi acuze görüşler yumurtlayan kadınlar, böyle hukuk dışı davranan başsavcılıklar oldukça bu ülkede kadına şiddet de diğer kadın sorunları da bitmez. Ama durun, yakında öyle bir gün gelecek ki “o Başsavcı” da cezalandırılacak, bunu kimse önleyemeyecek.



Başsavcılığın bile “hile yaptığı” ülkede kime güvenebiliriz ki, yazıklar olsun!



*****




Nar..Bir devrin hikayesi!



Son günlerde okuduğum romanlar arasında “farklı anlatımı ve akıcılığı” ile elimden bırakamadığım bir roman “Nar”.. Silva isimli bir Ermeni kızın ve ailesinin öyküsüyle “Ermenilerin Anadolu’daki yaşamlarını, Müslüman Türk ailelerle ilişkilerini, çoğunun birbirini ‘dost görmesine rağmen’ hayatlarının çatışmalarla nasıl altüst olduğunu, savaşlarda kurunun yanında yaşların (masum insanların) da nasıl yandığını” anlatıyor.



Silva yakınlarını da bu çatışmalar nedeniyle kaybetmesine, acılar yaşamasına ve Türkiye’den ayrılıp Paris’e yerleşmek zorunda kalmasına rağmen, diğer bazı Ermenilerin baskılarına rağmen asla barışçıl tutumunu ve düşüncelerini değiştirmiyor ve oğlunu da böyle yetiştiriyor.



Seyhan Livaneli’nin yazdığı Nar’ı büyük bir zevkle okuyacağınızı tahmin ediyorum, keşke “Kendileri de Osmanlı vatandaşı olmalarına rağmen ‘Türk topraklarında Ermenistan kurma’ hayaliyle düşman kuvvetlerine, Rus ordusuna katılıp Osmanlı’yı arkadan vuran Ermenilerin yaptıklarını unutarak” bugüne kadar kan davası güden Ermeni diasporası da romandaki Silva kadar sağduyulu olabilseydi. Bu romanı okuyun, beğeneceksiniz.

- - - -