Büyük bir ilgi ve destekle partisine genel başkan seçildiği günden bu yana dışardan da, kendi partisinin içinden de her tür yıpratma ve engelle karşılaşan, bunların hepsini soğukkanlılıkla aşmayı bilen Kemal Kılıçdaroğlu dün Türkiye gündeminin baş aktörü durumundaydı. CHP’nin 15. Olağanüstü Kurultayı’na kesin bir ‘delege ve il başkanları desteği’ ile giden, salonu dolduran 25 bin kişiye (ve tabii TV’lerden Türkiye’ye) hitaben yaptığı, sık sık sevgi gösterileri ile kesilen detaylı konuşmasında; demokrasi adına çok önemli vurgular vardı.

Emeklilerden, gençlere, üniversitelerden, çiftçiye, işçi-memur ve köylüden, ev kadınlarına kadar her kesimin, her vatandaşın haklarından söz etti. “Emeklilerin milli gelir artışından pay almaması için çıkarılan yasanın kabul edilemeyeceğini, üniversiteyi üniversite yapan şeyin özgürlük olduğunu, üniversitelere “mali özerklik” vereceklerini, “12 Eylül’le hesaplaşacağız” diyenlerin 12 Eylül ürünü olan YÖK’ü kaldırmadığını, bu ucubeyi kendilerinin kaldıracağını söyledi.

İŞSİZLİK ÇÖZÜLECEK

“Her öğrenci yurt bulacak, gençlerimizi ‘karanlık noktalar’dan kurtaracağız” dedi. “Binlerce okulda öğretmen yok, sokakta onbinlerce öğretmen var, söz veriyorum işsiz öğretmen olmayacak” dedi. “İşsizliği çözmenin ilk hedefleri olacağını, bütün gücüyle bunun için çalışacağını, özellikle üniversite bitirmiş işsiz kalmayacağını”, “yeşil kartları iptal edecekleri” yalanına inanılmamasını, vatandaşın rahatı, refahı için gerekli her şeyi sağlayacaklarını” anlattı.

YOLSUZLUK KALKARSA PARA BULUNUR

Devamlı olarak üzerinde durduğu “aile sigortasından, her ailenin, her yurttaşın sigortası olacağından, her ay kadının hesabına parasını ‘asgari ücret gibi’ yatıracaklarından söz etti. “Bana ‘yoksulluğu nasıl kaldıracaksın’ diye soruyorlar, çalıp çırpmayan kendi cebini doldurmak için çalışmayan hükümet bunu yapabilir, kul hakkı yemeyenler için her zaman para vardır” dedi.

YANDAŞA DEĞİL, YURTTAŞA HİZMET

“Ekonomi ‘sıcak para spekülatörlerine’ teslim edilmiş durumda, biz ekonomiyi; çiftçiye, sanayiciye, üretene teslim edeceğiz” dedi. “İstihdam yaratmayan kalkınma, kalkınma değildir” dedi. İnanç ve etnik kimlikler üzerinden siyaset yapmayacaklarını, “halka hesap vermeyi namus görevi sayan bir siyaset” izleyeceklerini vurguladı. Daha çok şey söyledi. Gündemin en önemli olayı olmasına rağmen, TRT kanalları onun konuşmasını orta yerinde kesip biri Erdoğan’ın, diğeri Gül’ün konuşmalarını verdiler ama diğer haber kanallarından rahatça izlenen konuşmada bence Kılıçdaroğlu’nun gücünün, farklılığının nereden geldiğini anlatacak herşey mevcuttu.

FARKI İNANDIRICILIĞINDA!

Onu dinlerken söylediklerini yapacağına, sözlerinde samimi olduğuna, bir art niyet, gizli hedef taşımadığına, ülkeye zarar verecek bir gelişmeye asla seyirci kalmayacağına, gerçekten de “halkçı ve emekçi Kemal” olduğuna inanıyorsunuz. “Üniversite rektörleri tesbih gibi dizilemez” dediğinde de inanıyorsunuz, “medya özgürlüğü olmayan, baskı altında bir ülkede demokrasiden söz edilemez” dediğinde de.. “İşsizliği, yoksulluğu bitireceğim” dediğinde de.

Kim ne derse desin bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan da budur; sözüne güvenilir, gençleri ve her kesimden büyük kitleleri arkasından sürükleyecek bir lider! Özellikle de denenmiş, yaptıkları büyük hatalarla ülkeye zaman kaybettirerek bin türlü sıkıntı yaşanmasına yol açmış, demokrasi anlayışı bugünkü yönetimden hiç farksız, medya özgürlüğüne saygısı olmayan (ABD’deki mal varlığını şehit analarına bağışlayacağına dair sözünü de tutmamış) Tansu Çiller gibi eski liderlerin yeniden ortaya çıkmaya çalıştığı bir dönemde en büyük ihtiyaç budur.

***


Hani kadınlar?

Beni hayal kırıklığına uğratan tek şey Kılıçdaroğlu’nun “biz kadın-erkek eşitliğine daha çok önem vereceğiz” demesine, aile sigortasının bile “kadının banka hesabına yatırılmasını” düşünmesine rağmen 80 kişilik Parti Meclisi’ne sadece 21 kadının girmiş olması... Neden “Kılıçdaroğlu’nun eşitliği”nde bile bu rakam hiç değilse 30 ’a çıkamıyor? Erkekler daha mı cazgır, yoksa kadınların siyasette daha az başarılı olacağına mı inanılıyor anlamak mümkün değil. Ama en azından; yaptığı toplumsal analiz ve araştırmalarıyla tanınan (ve son zamanlarda demokrasi adı altında medyada, bilim alanında ve her alanda yaratılan baskılara yakından tanık olan) ünlü siyaset bilimci Prof Dr Binnaz Toprak’ın, deneyimli bir siyasetçi-eski Bakan ve hukukçu Önay Alpago’nun girmiş olması, Türk Kadınlar Birliği Başkanı ve kadın hakları savunucusu-hukukçu Sema Kendirci’nin PM’de kalmış olması gelecek adına ümit verici bir gelişmedir. Keşke Mor Çatı Kadın Sığınağı’nın kurucusu, Avukat Canan Arın gibi başka başarılı kadınlar da siyasete çağrılsalar ve girseler..

Türkiye’nin sosyolojik gerçeklerine ve ciddi sorunlarına bilimsel bakışla eğilecek, sorunları yerinde inceleyerek gören ve bilen isimler çözümü de en iyi bilecek isimlerdir, Toprak, Kendirci ve diğer kadın üyeleri (çok şaşırdığım bir isim hariç) kutluyor, başarılar diliyorum. Umarım Kemal Kılıçdaroğlu seçimde “kadın-erkek eşitliği sözünü” daha fazla gerçekleştirir ve en az 50-60 kadını TBMM’ye taşımakla kalmaz, onların siyasette aktif görev üstlenmesini de sağlar.

***


Tezkan’dan Kurultay sloganı!

Her ikisi de CHP Kurultay’ını salondan izleyen Milliyet Yazarı Mehmet Tezkan ile Ciner Medya Grubu Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya canlı yayında tartışmışlar. Sarıkaya “Kurultayın sloganı yoktu” derken Tezkan “Vardı ve o slogan da bence ‘korkma’ydı” demiş.

Bence tartışmanın haklı tarafı tartışmasız Mehmet Tezkan’dır. Tek kelimeyle Kılıçdaroğlu’nun uzun konuşmasını mükemmel özetlemiş. Toplumun baskı ve korkularla sessizleştirildiği, görüş bildiren sivil toplum kuruluşlarının bile susturulduğu bir dönemde, olup bitenlerin açıkça dile getirildiği ama “bu durum kader değil, eğer isterseniz herşey değişebilir, arkanızda biz varız, bu ülkede demokrasinin güvencesiyiz” mesajının vurgulandığı kurultaya “korkma” sloganı iyi uyardı. Yaşananlara bakınca yeniden “özgür ve korkmayan” bir topluma dönüş oldukça zor görünüyor ama Deli Saraylı dizisinde çok beğendiğim replik geliyor aklıma; “Nefes alıyorsak ümit var demektir”!