Yargıtay üyesi Abdulah yaman sosyal medya hesabından yayınladığı yazı ile yargının sorunlarına dikkat çekerek alınması gereken önlemler konusunda uyarılarda bulundu. 

İşte o yazı...

YARGI İLE HEMHAL OLMANIN ÖLÜMCÜL CAZİBESİ
Toplumun Yargı ile ilgili intibaı hiçbir dönemde çok parlak olmamıştır…

Malum, her davanın asgari iki tarafı vardır… İşini en iyi şekilde icra etsen bile bir kaybedeni olacağından yakalayabileceği azami güven oranı % 50 ler civarında kalacaktır…

Eğer söz konusu Türk yargısı ise sonuçlar ister istemez biraz daha vahim olacaktır…

Tarafsızlığa gölge düşürecek sabıkalarımızdan tek tek söz etmeye gerek var mı bilemiyorum… Yanına kadro yetersizliği ve meslekte acemilik de eklenince; işler bir hayli sarpa saracağa benziyor… Son zamanlardaki hızlı alımlarla meslekteki tecrübe ortalamasının üç buçuk yıla indiğini belertirsek ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır…

HSYK’nın seçimle belirlendiği 2010 yılından itibaren yargının tamamen politize olması, liyakat yerine politik atak yapanların ön plana geçmesi, mesleğinin erbabı olan birçok insanı küstürerek erken emekliliğe ya da noterlik ve avukatlık gibi sair mesleklere yönelmelerine yol açarak ciddi bir tecrübe açığına yol açmıştır…

Türk Yargısı, Kemalist dönemde askerlerle işbirliği halinde kendince rejim savunuculuğuna soyunuyordu… İnsan haklarıymış, özgürlüklermiş pek umursanmıyordu… "Cemaat” döneminde ise mafyatik bir örgütün operasyonel unsuru haline getirildi…

Özetle, yargının iyi işlememesinden kaynaklanan problemlerin faturası, geçmişte Kemalistlere sonrasında ise FETÖ’ye kesildiğinden, siyasi iktidarın sorumluluğu hususunda ciddi bir hesaplaşma yaşanmadı… Toplumsal memnuniyetsizlik her seferinde bu kesimlere ihale ederek, ciddi bir muhasebeden geçirilmedi…

Şu anda bir kısım yazar çizerler, hükümetin Yargıda tam anlamıyla kadrolaştığını ifade etseler de gerçeklikle ilgisi bulunmuyor…
Kadro dediğin öylesine sera ortamında bir iki günde yetişmiyor… An itibarıyla Bismillah desen en erken 15-20 yıl sonra sonuç alabilirsin…

Dolayısıyla kadrolaşma ile kontrol altına almayı birbirine karıştırıyorlar…

İlkinde aynı davaya inanmış insanların işbölümünden söz ederken; diğerinde, menfaat, beklenti, endişe, korku gibi beşeri zaaflarla birbirine eklemlenmiş rastgele yapılanmadan bahsediyoruz…

Buraya kadar iyi kötü Yargının panoramik fotoğrafını çekmeye çalıştık… Manzaranın pek de parlak gözükmediği apaçık ortada…

Gerek Kemalistleri, gerekse “Cemaati” bitiren en bariz hata, Yargıyı doz aşımı kullanmalarıydı…

Sanki tüm bu tecrübeleri yaşayan ülke biz değilmişiz gibi, ders almasını bilmiyoruz… Mavi kuvvetler safında yer alan birileri Yargıyla hemhal olmanın iktidara güç katacağına dair ciddi psikolojik altyapı oluşturmuş vaziyette… “Madem ki, halkın tercihiyle başa geldiniz davul sizin sırtınızda tokmak başkasının elinde olamaz” anlayışından hareketle kamudan maaş alan ne kadar unsur varsa tek elden yönetilmesi gerektiği hususunda kulağa hoş gelen şeyler fısıldayıp, en büyük tuzağı kuruyorlar…

Artık FETÖ yargılamalarıyla ilgili her türlü detay kürsülerden haykırılmaya başlandı… Dışarıya yansıyan resim bu olduktan sonra gerçekte müdahale etmesen ne değişir ki... Suçüstü yakalanan hainler bile süreçteki bu ciddi usul hatalarını arşivleyerek kendileriyle ilgili kararların emir komuta zinciri içinde alındığına dair tezvirat yapmaktan geri durmayacaklardır…

İttifak halindeki şer güçler mikroskopla açık ararken, uzaydan çıplak gözle görülebilecek oranda vahim hatalarla “alın size istemediğiniz kadar malzeme” demeye hakkımız var mı bilemiyorum…

Bin bir tetkikattan geçirilerek mahkeme başkanlığına getirilen insanlar en ufak bir yorum hatasıyla sürgüne gönderiliyor... Tüm bu olup bitenlerin hakim savcı psikolojisi üzerinde nasıl bir etki yaratacağını görmek istemiyoruz… Öyle ki, eskiden havadan kapışılan mahkeme başkanlıkları neredeyse zorunlu askerliğe dönüşmüş vaziyette...

Burada "kuvvetler ayrılığı ilkesi" gibi masallardan haklılık devşirecek değilim… Yargının Karadul örümceği misali kendisiyle izdivaç kuran tüm muktedirleri birer testosteron kurbanına çeviren öldürücü etkisine işaret etmek istiyorum… Mevcut niyet ve gidişatla düzeltme şansına sahip olmayacağınız bir yapıyla hiç olmazsa ilişik keserek zararlarından korunun diyorum...

Yargının kadro ve tecrübe noksanlığından kaynaklanan problemleri yakın bir gelecekte halka yansımaya başlayınca ne demek istediğimiz daha da iyi anlaşılacaktır...

Halen %50 lerde gezinen itibarınızı, yargının %10’lar düzeyindeki güvenirliğiyle harmanlayarak yüzde otuzlar civarına inmiş bir not ortalamasıyla nasıl bir gelecek inşa edeceğinizi idrak etmekten acizim...

Bize düşen, dostça uyarmak… Gerisi size kalmış..

http://www.hukukmedeniyeti.org/haber/16813/yargitay-uyesinden-dostca-uyarilar/