Öncelikle çözüme kavuşturulması gereken sorun, Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde, mahkemece nasıl bir yol izleneceğinin belirlenmesidir. Mahkeme tarafından dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine ilişkin olarak verilen kararın, davayı esastan çözen bir karar niteliğinde olmaması gerektiğinde tereddüt bulunmamaktadır. Bu karar, yargılamaya konu uzlaştırmaya tabi suçlar yönünden, uzlaştırma bürosunca gerçekleştirilecek işlemlerin sonuçlanmasının beklenmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu durumda CMK'nın 223/8. maddesinde düzenlenen durma kararının verilebileceği ileri sürülebilir ise de, durma kararının ancak soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği durumlarda gerçekleşmesini beklemek üzere verilebileceği ve uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturma şartı olmaması hususları nazara alındığında, durma kararı da verilemeyecektir. Dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair karar, davayı esastan çözen bir karar olmadığı için mahkeme bu hususta bir ara karar kurarak dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine karar verilebilecektir.
T.C.                                                                  
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y İ L A M I
Esas No              : 2017/19247 
Karar No             : 2017/28173
Tebliğname No  : KYB - 2017/58664
Hakaret ve tehdit suçlarından şikayetçi sanıklar İskender Sanyel ve Nevin Yüksel Barış haklarında yapılan yargılama evresi sonucunda şikayetçi sanıkların üzerine atılı suçun uzlaştırma kapsamında olduğundan bahisle suça konu eyleme ilişkin davanın kovuşturma işlemleri itibariyle düşürülmesine, uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilebilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Ankara 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/12/2016 tarihli ve 2016/525 esas, 2016/565 sayılı hükümleri, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 16/10/2017 gün ve 94660652-105-06-9643-2017-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/58664 gün ve 20/10/2017 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesinde yer alan;
 "[1] Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.
[2] Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." şeklindeki düzenleme karşısında, Mahkemesince uzlaştırma işlemleri yapılabilmesi için yalnızca durma kararı verilerek dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği, ayrıca bu aşamada düşme kararı verilerek dosyanın kapatılamayacağı, zira uzlaştırma işlemlerinin başarısız sonuçlanması halinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği cihetle, yazılı şekilde düşme kararı verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
 Hakaret ve tehdit suçlarından şikayetçi sanıklar İskender Sanyel ve Nevin Yüksel Barış haklarında yapılan yargılama evresi sonucunda şikayetçi sanıkların üzerine atılı suçun uzlaştırma kapsamında olduğundan bahisle suça konu eyleme ilişkin davanın kovuşturma işlemleri itibariyle düşürülmesine, uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilebilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Ankara 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/12/2016 tarihli ve 2016/525 esas, 2016/565 sayılı hükümlerinin, mahkemesince uzlaştırma işlemleri yapılabilmesi için yalnızca durma kararı verilerek dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği, ayrıca bu aşamada düşme kararı verilerek dosyanın kapatılamayacağı, zira uzlaştırma işlemlerinin başarısız sonuçlanması halinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerektiği cihetle, yazılı şekilde düşme kararı verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Yargılama sırasında uzlaştırma işlemlerinin yapılabilmesi için mahkemesince, kamu davalarının düşmesine hükmolunmasında ve uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilebilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine karar verilmesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.) Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 06.12.2016 tarihli ve 2013/6-613 esas, 2016/469 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK'nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür. 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği”, yine 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu” belirtilerek, “yargılamanın tekrarlanması yasağı”nın sınırları belirlenmiştir.
1412 sayılı CMUK’nun 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26.10.1932 gün ve 29/12, 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını çözen kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtayca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını çözen kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK’nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun'un 7/2. maddesindeki "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur." şeklinde ve kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendine mevcut (2) ve (3) numaralı alt bentlerden sonra gelmek üzere (3), (5) ve (6) numaralı alt bentler eklenmiştir.Bu bentlere göre, tehdit (madde 106, birinci fıkra), hırsızlık(madde 141), dolandırıcılık (madde 157) suçları uzlaşma kapsamına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile "ibaresi madde metninden çıkarılmış, aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz"şeklindeki düzenlemede bir değişiklik yapılmamıştır.
 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde şikayetçi sanık İskender Sanyel'e yükletilen şikayetçi şüpheli Nevin Yüksel Barış ve şikayetçi Yaşar Efser Bıyıkoğlu'na yönelik, olay tarihindeki TCK'nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı, şikayetçi sanık İskender Sanyel'e yükletilen şikayetçi şüpheli Nevin Yüksel Barış ve şikayetçi Yaşar Efser Bıyıkoğlu'na yönelik olay tarihindeki hakaret suçunun ise, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamında bulunmadığı ancak, yeni düzenlemeyle tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması nedeniyle hakaret suçunun da uzlaştırma kapsamına girdiği, şikayetçi sanıklar İskender Sanyel ve Nevin Yüksel Barış'a yükletilen, olay tarihinden birkaç gün önce gerçekleştiği iddia olunan karşılıklı hakaret suçlarının ise, suç tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmıştır.
Uzlaştırma CMK'nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde" (1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. " denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
İncelenen dosyada;
Şikayetçi sanıklar İskender Sanyel ve Nevin Yüksel Barış hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/95640 sayılı soruşturma dosyası üzerinden 23/06/2016 tarihli iddianameyle, " Nevin ve Nevin'in kızı Yaşar ile İskender arasında kombi bacası yüzünden bir tartışma ve anlaşmazlık yaşadıkları, İskender'in karşı taraftan bu bacayı buradan kaldırmasını istediği, onlarında kabul etmediği, belediye müracaat etmesi gerektiğini söyledikleri, bu yüzden sinirlenen İskender'in Nevin ve kızı Yaşar'a '' ben bu bacanın dibine ateş yakacağım ve patlatacağım, camınızı kıracağım'' dediği, onlarında polise gideceğiz demeleri üzerine '' s..ktirin gidin'' diyerek hakaret ve tehditte bulunduğu, bunun haricinde bu olaydan birkaç gün önce aynı konuda Nevin ile İskender yine aynı konuda tartışınca Nevin'in İskender'e ''beddua edeceğim'' dediği, İskender'in de Nevin'e '' köpeklerin duası kabul olsa gökten kemik yağar'' dediği, Nevin'in de ona '' köpek sensin'' diye karşı hakarette bulunduğu" biçiminde tanımlanan eylemleri nedeniyle, şikayetçi sanık İskender Sanyel'in TCK'nın 125/1, 125/1, 43/2, 106/1-1. cümle, 43/2, 53/1. maddeleri uyarınca şikayetçi sanık Nevin Yüksel Barış'ın ise TCK'nın 125/1, 129/3, 53/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı,
Şikayetçi sanıklar İskender Sanyel ve Nevin Yüksel Barış'ın soruşturma aşamasında uzlaşmak istedikleri, şikayetçi Yaşar Efser Bıyıkoğlu'nun uzlaşmak istemediği,
 Ankara 41. Asliye Ceza Mahkemesince 06/12/2016 tarihinde, CMK'nun 223/8 düzenlemesi gereğince atılı suçlara konu uzlaştırma kurumu kapsamında kalan eylemlere ilişkin tüm davaların düşürülmesine, kararın kesinleşmesini müteakip CMK’nın 253 ve 254. maddelerindeki düzenlemeler uyarınca tüm eylemler yönünden uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı uzlaştırma bürosuna gönderilmesine karar verildiği, anılan hükmün taraflara yöntemince tefhim ve tebliğ edilerek istinaf talebinde bulunulmaksızın kesinleştiği,
Dosyanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı uzlaştırma bürosuna gönderildiği, uzlaştırmanın sağlanamaması nedeniyle evrakların iade edildiği,
06/12/2016 tarihli kamu davalarının düşmesine dair hükümlerin, kanun yararına bozmaya konu edildiği,
Anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun'un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde şikayetçi sanık İskender Sanyel'e yükletilen şikayetçi şüpheli Nevin Yüksel Barış ve şikayetçi Yaşar Efser Bıyıkoğlu'na yönelik, olay tarihindeki TCK'nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı, şikayetçi sanık İskender Sanyel'e yükletilen şikayetçi şüpheli Nevin Yüksel Barış ve şikayetçi  Yaşar  Efser  Bıyıkoğlu'na  yönelik  olay  tarihindeki  hakaret suçunun ise, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamında bulunmadığı ancak, yeni düzenlemeyle tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması nedeniyle hakaret suçunun da uzlaştırma kapsamına girdiği, şikayetçi sanıklar İskender Sanyel ve Nevin Yüksel Barış'a yükletilen, olay tarihinden birkaç gün önce gerçekleştiği iddia olunan karşılıklı hakaret suçlarının ise, suç tarihi itibariyle uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca şikayetçi sanıklar İskender Sanyel ve Nevin Yüksel Barış'a yükletilen olay tarihinden birkaç gün önce gerçekleştiği iddia olunan karşılıklı hakaret suçları açısından uzlaştırma yoluna gidilmeksizin kamu davası açılmıştır.
Öncelikle çözüme kavuşturulması gereken sorun, Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde, mahkemece nasıl bir yol izleneceğinin belirlenmesidir. Mahkeme tarafından dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine ilişkin olarak verilen kararın, davayı esastan çözen bir karar niteliğinde olmaması gerektiğinde tereddüt bulunmamaktadır. Bu karar, yargılamaya konu uzlaştırmaya tabi suçlar yönünden, uzlaştırma bürosunca gerçekleştirilecek işlemlerin sonuçlanmasının beklenmesini sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu durumda CMK'nın 223/8. maddesinde düzenlenen durma kararının verilebileceği ileri sürülebilir ise de, durma kararının ancak soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği durumlarda gerçekleşmesini beklemek üzere verilebileceği ve uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturma şartı olmaması hususları nazara alındığında, durma kararı da verilemeyecektir. Dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair karar, davayı esastan çözen bir karar olmadığı için mahkeme bu hususta bir ara karar kurarak dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine karar verilebilecektir. Uzlaşma bürosu tarafından uzlaştırmanın başarıyla sonuçlandığının bildirilmesi halinde mahkeme, davaya kaldığı yerden devam edecek, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde davanın düşmesine, edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde ise; sanık hakkında, CMK'nın 231. maddesindeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, CMK'nın 231. maddesinin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanacaktır.
Bu açıklamalar ışığında; hakaret ve tehdit suçlarından şikayetçi sanıklar İskender Sanyel ve Nevin Yüksel Barış haklarında yapılan yargılama evresi sonucunda, şikayetçi sanıkların üzerine atılı suçların uzlaştırma kapsamında olduğundan bahisle suça konu eylemlere ilişkin davaların düşürülmesine ve uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilebilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Ankara 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/12/2016 tarihli ve 2016/525 esas, 2016/565 karar sayılı hükümlerinde isabet bulunmamaktadır. Ancak; anılan hükümlerin davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerden olması nedeniyle, CMK'nın 309/4-c bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, “tekriri muhakeme” yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da yapılamayacaktır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Ankara 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/12/2016 tarihli ve 2016/525 esas, 2016/565 karar sayılı kesinleşen hükümlerinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2-Kararın, davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki hükümlere yönelik olması nedeniyle, aynı Kanun maddesinin 4–c bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurmamasına ve yeniden yargılama yapılmamasına, 15/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak : Hakim Derya Konak
  

http://hukukmedeniyeti.org/haber/18767/uzlastirmada-durma-karari-verilemez/