Rahmi Ofluoğlu (Hukukçu)

İflas davalarında iflas avansı adı altında vezneye peşin olarak 14.500 TL yatırılması gerekmektedir. Yargıtay’ın bu kararına göre iflas avansı ve diğer masrafların yatırılmaması halinde masraflar hazine tarafından ödenecektir.

İflas erteleme davaları için önemli bir karar

İflasın ertelenmesi davaları için 40 bin lira civarında masraf gerekmektedir. Yargıtay’ın kararı iflasın ertelenmesi davaları için de geçerlidir.

T.C.

YARGITAY

23. HUKUK DAİRESİ

E. 2014/3784

K. 2014/3888

T. 20.5.2014

• KAYYIM ATANMASI KARARININ İLANI ( Kayyım Atanmasına Dair Karar İle Kayyımın Görevleri Yetkilerinin ve Sınırlarının Derhal İlan Edileceği/Ticaret Siciline Tescili/Bu Eksiklik Tamamlanmadan Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu - İflas Erteleme )

• ERTELEME TALEBİNİN İLANI ( Traji 50.000'in Üzerinde Olan ve Yurt Düzeyinde Dağıtımı Yapılan Gazetelerden Biri İle Birlikte İflâs Edenin Muamele Merkezinin Bulunduğu Yerdeki Bir Gazetede ve Ticaret Sicili Gazetesinde İlan Edileceği - İflas Erteleme )

• VEKALETNAMEDE ÖZEL YETKİ BULUNMAMASI ( İflasın Ertelenmesi Davası - Davacı Şirket Vekilinin İflas Ertelemeye Dair Özel Yetkisinin Olmadığı/Usulüne Uygun Vekaletname Sunmak İçin Süre Verileceği/Bu Eksiklik Giderilmeden Hüküm Kurulamayacağı )

• İFLAS ERTELEME MASRAFLARI ( İflasın Kamu Düzenine Dair Olması Sebebiyle Masrafların Vezneye Peşin Olarak Yatırılacağı/Yatırılmaması Halinde Gideri Ödemesi Gereken Taraftan Alınmak Üzere Hazineden Ödenmesine Hükmedileceği - Uyuşmazlığının Esasının İncelenerek Karar Verilmesi Gerektiği )

• İFLAS ERTELEME DAVASINDAN FERAGAT ( Zorunlu Borca Batıklık Bildirimini İçerdiği/Şirket Borca Batık Durumda İse İflasına Karar Verileceği - Davanın Feragat Sebebiyle Reddinin Mümkün Olmadığı )

• BİRLEŞEN DAVA ( İflasın Ertelenmesi - Birleşen Davanın Derdestlik Dava Koşulu Sebebiyle Usulden Reddine Karar Verileceği/Birleştirilmiş Olsa Dahi Her Dava Bağımsızlığını Koruyacağından Her Dava Dosyası İçin Ayrı Ayrı Hüküm Kurulması Gerektiği )

• HASIMSIZ OLARAK AÇILAN DAVA ( Müdahillerin Gerekçeli Kararda Dahili Davalı Olarak Yazılmış Olmalarının Hatalı Olduğu - Davanın Hasımsız Açıldığı - İflas Erteleme )

2004/m.166,178,179,181

6098/m.504

6100/m.29,74,77,114,115,120,266,297,324,325

6102/m.377

ÖZET : Asıl ve birleşen dava, iflas ertelenmesi istemine ilişkindir.

Kayyımın atanmasına dair karar, kayyımın mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırları ve iflasın ertelenmesine dair talep 166. maddenin 2. fıkrasındaki usul ile mahkeme tarafından ilan ve ticaret siciline tescil ettirilir.

Vekilin iflas veya iflasın ertelenmesi talebinde bulunabilmesi için vekaletnamesinde bu konuda özel yetki bulunmalıdır. Davacı vekiline iflas ve iflasın ertelenmesi yetkisini içeren usulüne uygun bir vekaletname sunması için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.

İflasın kamu düzenine dair olması sebebiyle, iflasın ertelenmesini isteyen, bu kararın ilanı, gerekli yerlere bildirilmesi, atanacak kayyım için belirlenecek ücreti ve alınacak erteleme tedbirlerinin uygulanması için gerekli masrafları avans olarak mahkeme veznesine peşin yatırmalıdır. İflas avansı, dava şartı olan gider avansı olmayıp, tamamlatılabilir. Kesin süreye uyulmaması halinde, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir. Mahkemece, gerekli masrafların bu şekilde karşılanması ve uyuşmazlığının esasının incelenmesi gerekirken davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddi bozmayı gerektirir.

Mahkemece, asıl dava ile aynı tarihte açılan birleşen davada, iflas erteleme davasından feragat edilmiş olup, iflas davalarında karar verilmeden önce davadan feragat mümkün ise de iflasın ertelenmesi talebinin içinde mahkemeye yapılacak zorunlu bildirim bulunduğundan, erteleme talebinden feragat edilse bile şirket borca batık durumda ise iflasına karar verilmesi gerektiğinden, davanın feragat sebebiyle reddi mümkün değil ise de, aynı taleplerle ilgili asıl davanın derdest olduğu gözetilerek, birleşen davanın derdestlik dava koşulu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, hükmün gerekçe bölümünde asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde, hüküm fıkrasında birleşen davayla ilgili herhangi bir hüküm oluşturulmaması, hukuka aykırıdır. Birleştirilmiş olsa dahi her dava bağımsızlığını koruyacağından her dava dosyası için ayrı ayrı hüküm kurulması gerekir.

Gerekçeli karar başlığında, davanın hasımsız olarak açılmış olduğu gözardı edilerek müdahillerin, "Dahili Davalı" olarak yazılmış olmaları da, HMK'nın297/1-b. maddesi hükmüne aykırı olmuştur.

DAVA : Taraflar arasındaki iflasın ertelenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili asıl ve birleşen davada, konfeksiyon ve tekstil alanında faaliyet gösteren davacının, dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik krizin yanı sıra üçüncü kişi lehine verilen teminat senedinin icra takibine konu edilerek üretim tezgahlarına ve ürünlere haciz konulması sebebiyle borca batık duruma düştüğünü, iyileştirme projesinin uygulanması halinde borca batıklıktan kurtulabileceğini ileri sürerek, davacının iflasının bir yıl ertelenmesine karar verilmesini istemiş, birleşen davadan feragat ettiğini bildirmiştir.

Müdahillerden E... Pazarlama ve Tic. A.Ş. vekili, davacının iflasını istemiş, diğer müdahiller sadece müdahale talebinde bulunmuşlardır.

Mahkemece, iddia, müdahil beyanları ve dosya kapsamına göre, İİK'nın 181. maddesinin 160. maddesine yaptığı atıf sebebiyle 25.01.2013 tarihli oturumda bilirkişi ücreti, kayyım maaşları ve talimat gideri toplamı 9.100,00 TL gider avansının yatırılması için davacı vekiline HMK'nın 324/1-2. maddesi gereği verilen kesin süreye rağmen gider avansının yatırılmadığından bilirkişi incelemesi ve kayyım raporu alınamadığı ve davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.

1- )Asıl ve birleşen dava, iflas ertelenmesi istemine ilişkindir.

İflasın ertelenmesi geçici bir mali darboğaza düşen şirketlerin hayatiyetini koruması, istihdam ve milli ekonomiye katkı sağlaması için öngörülen geçici bir hukuki himaye yoludur. İflasın ertelenmesi bir şans kurumu olmayıp, alacaklıların durumunu zorlaştırmak ve bir şirket tasfiyesi yolu olarak kabul edilemez. İflasın ertelenmesi, borca batık durumda bulunan şirket tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yoludur ( İİK'nın 179 ). İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir ( 6102 Sayılı TTK'nın 377, İİK'nın 179vd. ). Mahkeme, İİK'nın 166/2. maddesine uygun ilan yapmalı, borca batıklığı, TTK'nın 377. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK'nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tesbit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlemelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço ile mali durumun iyileştirilebilmesi amacıyla şirket tarafından bildirilen proje üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu ( borca batıklık bilançosu ) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. İflasın ertelenmesinin amacı, borca batık sermaye şirketinin mali durumunu düzelterek, borca batıklıktan kurtulmasının sağlanmasıdır. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Gerek borca batıklık ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda ( muhasebe ve işletme ekonomisi bilgisi özel ve teknik bilgi niteliğinde bulunduğundan ve hakimin bunları genel ve mesleki bilgisiyle çözmesi beklenemeyeceğinden ) HMK'nın 266. maddesinde gösterildiği şekilde bilirkişinin oy ve görüşüne müracaat edilmesi ve bu raporun da hukuka uygunluğunun hakim tarafından denetlenmesi gerekir.

Diğer yandan, somut verilere dayalı, çelişmeyen öngörüler içeren, özellikle sermaye ve/veya karlılık artışını netleştiren unsurların varlığının, proje için vazgeçilmez hususlar olduğu gözden kaçırılmamalı; iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun bu yolla tespiti cihetine gidilmelidir. Hakim de bu raporla o konudaki özel ve teknik bilgi ihtiyacını giderebilmeli ve raporun hukuka uygunluğunu denetlemelidir. Projenin ciddi ve inandırıcılığı öncelikle ve özellikle sermaye ve/veya karlılığın ne şekilde arttırılacağı ve borca batıklıktan kurtulmanın ne şekilde sağlanacağı somut, belgelere dayalı ve gerçekçi bilgi ve öngörülerden yola çıkılarak tespit edilmeli, diğer proje unsurları için de bilimsel veriler değerlendirilmelidir.

Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re'sen tesbiti gerekir. Bu tesbitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer deliller toplanmalı, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir.

Borca batıklığın tesbitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır.

Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir.

Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine dair uzman ( teknik ) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. İflasın ertelenmesine karar verilebilmesi için, borca batıklık olgusunun öncelikle gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

Davacı şirketin borca batık olduğunun doğru olarak tespiti halinde; iyileştirme projesinin, bütüncül bir değerlendirmeyle, TTK'nın 377. maddesi kapsamında nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içerip içermediği, İİK 'nın 179. maddesi anlamında ciddî ve inandırıcı olup olmadığı ve HMK'nın 29. maddesinde açıklanan dürüstlük kuralına uygun davranma yükümlülüğüne ve gerçeğe uygun bir biçimde hazırlanıp, hazırlanmadığı, eş deyişle, iyileştirme projesinde yapılacak olanların tek tek maliyetinin, hangi ekonomik kaynaktan sağlanacağı, her bir proje kaleminin zaman olarak en geç hangi tarihte yapılacağı, yapılacak olanların ayrı ayrı borca batıklık üzerindeki zaman ve oran olarak etkisinin somutlaştırılması ve böylece iyileştirme projesinin neden ciddi ve inandırıcı olduğunun ayrıntılı ve zaman içinde sayısal olarak, denetlenmeye elverişli nitelikte olması gerekmekte olup, bu özellikte olmayan iyileştirme raporlarına ve bunlara dayalı düzenlenen bilirkişi ve kayyım raporlarına göre ne iflasın ertelenmesine karar verilebilir ne de iflas erteleme talep eden şirket alacaklıları aleyhine sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Mahkemece, bu niteliği haiz olmayan iyileştirme projeleri sunulduğunda iflasın ertelenmesini isteyen şirkete uygun bir süre verilerek, açıklanan özellikteki projenin sunulmasının ve soyut içerikli projenin somutlaştırılmasının sağlaması ve verilen sürede iyileştirme projesini sunmayan şirketin iyiniyetli olmadığı kabul edilerek, sadece borca batıklığı tespit ettirilerek, sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan özellikteki iyileştirme projelerinin sunulması halinde alınacak bilirkişi ve kayyım raporlarından sonra talep halinde ve gerektiğinde, hüküm tarihine kadar sadece gerekli tedbirlere karar verilmeli ve tarihlerine uygun şekilde proje kalemleri yerine getirilmediği takdirde tedbirler kaldırılarak, iflasın ertelenmesi ve ihtiyati tedbir müesseselerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilmelidir.

İyileştirme projesi, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine dair olmamalı, TTK'nın 324. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kar ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli, İİK'nın 179. maddesinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır. İflas erteleme davalarında, erteleme isteyen davacı şirketin mali durumunun mahkemece, yargılama sonuna kadar incelenmesi ve iyileştirme projesinin uygulanabilir olup olmadığının denetlenmesi gerekir. Diğer yandan, kayyımın görevlerinden biri de erteleme sürecinde şirketin mali durumundaki değişiklikler ve şirket yetkililerinin iyileştirme projesine riayeti konusunda mahkemeye bilgi vermektir. Kayyım raporlarında şirketin denetlendiği her döneme dair aktif ve pasif durumunun ayrıntılı olarak açıklanması ve verilen ihtiyati tedbirlerle birlikte davacı şirketin mali durumunda düzelme olup olmadığı, iyileştirme projesinin uygulanıp uygulanmadığı ve borca batıklıktan kurtulma yolunda somut adımlar atılıp atılmadığı hususlarının ayrıntılı ve denetime elverişli olarak açıklanması, bu hususları içeren yeterli denetim ile raporların hazırlanması ve mahkemece de kayyım raporlarının yukarda açıklanan hususlar doğrultusunda denetlenmesi gerekir.

Bu durumda, mahkemece önce şirket varlıklarının rayiç değerlerinin ve bu kapsamda borca batıklığın tespiti, bu şartın yerine geldiğinin anlaşılması halinde de iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının, somut verilere dayalı olarak, bilimsel şekilde değerlendirilmesi gerektiğinden, alanında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden bilirkişi ve kayyım raporlarını, şirketin mali durumunu ve iyileştirme projesini açık ve somut dayanaklarla değerlendiren; açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınması, raporun sadece sonuç bölümüne değil, bütün kapsamına bakılması suretiyle bir karar verilmesi gerekir.

Somut olayda, mahkemece iflas erteleme talebinin, davacı şirketin merkezi Silifke'de olduğu halde, İİK'nın 166/2. madde hükmü uyarınca bu yerde yayınlanan mahalli gazetede ilan ettirilmesi gerekirken, buna uyulmadığı dosya kapsamından ve gerekçeden anlaşılmaktadır. Oysa, İİK'nın dava tarihinde yürürlükte olan 179/a bendinde "Mahkeme erteleme kararının hüküm fıkrasını, 166. maddenin 2. fıkrasındaki usulle ilan eder ve gerekli bildirimleri yapar" hükmüne yer verilmiştir. Bu maddede erteleme talebinin ilanına dair bir hüküm bulunmamakta ise de, Yargıtay İçtihatları uyarınca erteleme talebinin İİK'nın 166/2. maddede yazılı usulle ilanı gerekli görülmektedir. Nitekim, İİK'nın dava tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6103 Sayılı Kanun ile değişik 179/a maddesinin 1. ve 2. fıkraları, "Mahkeme, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarının onaylanması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır.

Kayyımın atanmasına dair karar, kayyımın mahkemece belirlenmiş görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırları ve iflasın ertelenmesine dair talep 166. maddenin 2. fıkrasındaki usul ile mahkeme tarafından ilan ve ticaret siciline tescil ettirilir. Mahkeme bu arada erteleme talebini karara bağlar." hükmünü içermektedir.

Bu durumda, mahkemece kayyım atanmış ise de, erteleme talebi usulünce ilan ve tescil edilmemiş, diğer hususların ilanı ve tescili de yapılmamıştır. Anılan hüküm, iflas erteleme yargılamasına dair usul hükmü olup, derhal uygulanması gerektiğinden, bu hükümde yer alan hususların ilanı ve ticaret siciline tescili de yapılmalıdır.

Diğer yandan, dava sırasında yürürlüğe giren HMK'nın 74. ve TBK'nın 504. maddeleri uyarınca vekilin iflas veya iflasın ertelenmesi talebinde bulunabilmesi için vekaletnamesinde bu konuda özel yetki bulunmalıdır. Davacı vekiline iflas ve iflasın ertelenmesi yetkisini içeren usulüne uygun bir vekaletname verilmediğinden, yetkisiz vekilce takip edilen davada HMK'nın 77. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken, bu hususun gözden kaçırılması doğru olmamıştır.

Mahkemece, 25.01.2013 tarihli oturumda 8 numaralı ara kararı ile "...kayyımların ilk 6 ay maaş toplamı olan 6.000 TL ve bilirkişi ücreti toplamı olan 3.000,00 TL ile dosyanın İstanbul'a gidiş dönüş masrafı olan 100,00 TL'nin ( genel toplam 9.100,00 TL ) iki haftalık kesin süre içerisinde davacı tarafından yatırılmasına, davacı tarafından verilen iki haftalık kesin süre içinde 9.100,00 TL yatırılmadığı takdirde HMK'nın 324/1-2. maddesi gereği bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına ve kayyım atanmasının davanın niteliği gereği şart olduğundan dolayı davacı vekili tarafından kayyım ücreti yatırılmadığı takdirde tedbirlerin kaldırılacağının ve dosyanın hali hazır durumuna göre karar verileceğinin veya davanın reddedileceğinin ihtarına, ( ihtar edildi )" şeklinde hüküm oluşturulmuş, davacı vekilinin ara karara uymadığı, verilen kesin süre içerisinde 9.100,00 TL'nin yatırılmadığı, davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, iflasın kamu düzenine dair olması sebebiyle, İİK'nın 181. maddesi yollamasıyla 160. maddesi uyarınca iflasın ertelenmesini isteyen, bu kararın ilanı, gerekli yerlere bildirilmesi, atanacak kayyım için belirlenecek ücreti ve alınacak erteleme tedbirlerinin uygulanması için gerekli masrafları avans olarak mahkeme veznesine peşin yatırmalıdır. İflas avansı, HMK'nın 120. maddesinde düzenlenen ve dava şartı olan gider avansı olmayıp, tamamlatılabilir. Kesin süreye uyulmaması halinde, HMK'nın 325. maddesi uyarınca işlem yapılarak gerekli masrafların karşılanması gerekir. Dairezimin yerleşik uygulaması bu yöndedir. Mahkemece, anılan madde uyarınca, gerekli masrafların bu şekilde karşılanması ve uyuşmazlığının esasının incelenmesi, yukarda açıklanan eksikliklerin giderilmesi ve belirtilen araştırma ve değerlendirme yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Öte yandan, 6100 Sayılı HMK'nın 297/2. maddesi 'Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.' hükmünü içermektedir. Birleştirilmiş olsa dahi her dava bağımsızlığını koruyacağından her dava dosyası için ayrı ayrı hüküm kurulmalıdır.

Mahkemece, asıl dava ile aynı tarihte açılan birleşen davada, iflas erteleme davasından feragat edilmiş olup, iflas davalarında karar verilmeden önce davadan feragat mümkün ise de iflasın ertelenmesi talebinin içinde mahkemeye yapılacak zorunlu bildirim bulunduğundan, erteleme talebinden feragat edilse bile şirket borca batık durumda ise iflasına karar verilmesi gerektiğinden, davanın feragat sebebiyle reddi mümkün değil ise de, aynı taleplerle ilgili asıl davanın derdest olduğu gözetilerek, birleşen davanın derdestlik dava koşulu sebebiyle 114/1-ı ve 115/2. madde uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, hükmün gerekçe bölümünde asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde, hüküm fıkrasında birleşen davayla ilgili herhangi bir hüküm oluşturulmaması, HMK'nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı olmuştur.

Gerekçeli karar başlığında, davanın hasımsız olarak açılmış olduğu gözardı edilerek müdahillerin, "Dahili Davalı" olarak yazılmış olmaları da, HMK'nın297/1-b. maddesi hükmüne aykırı olmuştur.

2- ) Bozma nedenine göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, asıl ve birleşen davada davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.