Yakın bir zamanda sonuçlanan bir dava dosyamın ilginç olduğunu düşündüğüm dava sürecinden bahsetmek istiyorum… Sene 2011… Aile dostu bir müvekkilim, orta büyüklükte bir ticari işletmeye sahip iken, alacaklarını tahsil edemediği için borçlarını ödemekte zorlanınca, başladı hacizlerle boğusmaya…

Sahip olduğu ve 2 kızı ve eşi ile ikamet ettiği tek gayrimenkul de eşinden habersiz bankaya ipotek olarak verilmiş. Banka da bekler mi, hemen başlamış ipotek takibine…

Satışa kalmış 6 gün. “Ne yapabiliriz?” diye sordu. “Satış günü gelseydin bari, bu zamana kadar neredeydin?” deyip kızdım önce… Konuyla ilgili bazı sorular sordum kendisine. Ardından gidip satış dosyasını ve tapu kayıtlarını bizzat inceledim.

Edindiklerim ve müvekkilden aldığım cevaplar doğrultusunda, bankanın basiretli bir tacir gibi davranmayıp, ipotek tesisi için kıymet takdiri yaptırırken, meskenin, aile konutu olduğunu bilebilecek durumda olduğundan, eşin muvafakati alınmadığından, ipoteğin kaldırılması ve gayrimenkul üzerine aile konutu şerhi konulması için dava açabileceğimizi, satışı durdurmak için de tedbir talep edebileceğimizi ama bunun, hakimin takdirinde kaldığını söyledim.

Umutlandı…

Hemen giriştik olaya. Tapu kayıtları, mernis kayıtları, satış dosyası derken apar topar davayı açıp tedbir talep ettik. Hakimin tedbir kararı verebilmesi için ilgili yerlerden aslı gibidir onaylı işe yarar ne var ne yok elden toparladım ve satış öncesi tedbir incelemesi için dosyayı hazır edip hakimin önüne koydurup beklemeye başladık. Hakim \% 15 teminatla satışın durdurulmasına karar verince önce derin bir oh çektik. Teminatı denkleyip mahkeme veznesine yatırdık ve dava sürecine devam ettik.

Konu ile ilgili abartısız yüzlerce Yargıtay kararı inceledim. Gayrimenkulün kaydında aile konutu şerhi bulunmamasının, ipotek alacaklısının gerçek veya tüzel kişi olduğunda sonuca etkili olduğu, ancak alacaklı banka ise, bankanın basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğundan, şerhin bu aşamada önemli olmadığı yönünde içtihat birliği bulunduğunu gördüm. Dilekçeyi de güncel emsal kararlarlarla doldurdum. Dava değerini gayrimenkulün kıymet takdir bedeli olarak gösterdim. Davalı banka vekili, “İpotek bedeli olarak gösterilmesi gerekir” dedi. Hakim de bankanın talebini kabul edince, dava değerini yükseltip eksik harcı ikmal ettik.

Bu durum açıkçası işime geliyordu. Davayı kazanmamız halinde lehime hükmedilecek vekalet ücreti, 30 bin TL den 46 bin TL ye çıkıyordu, hiç itiraz etmedim.

Dava cepte gibiydi, lakin prensip gereği, oldum olası müvekkilerime vaaatte bulunmaktan kaçındığımdan tüm kötü senaryolardan kendisine bahsettim… Ne mi oldu? Yıllarca aynı görüşü savunan Yargıtay, 2012 yılında içtihat değiştirdi ve bankaların da tapuda aile konutu şerhi yoksa ipoteğinin korunması gerektiği yönünde karar verdi.

Güncel İçtihadı görünce yıkıldım desem yeridir. Hani bazı davalar vardır ya hukuk sisteminize olan inancınızı sarsan, aklımdan ” Ee, bankalar bu işten zararlı çıkmaya başlayınca duruma el atıp hemen içtihadı kendi lehlerine değiştirmeyi başardılar” diye geçirdim ister istemez… Hakim de doğal olarak güncel içtihada uydu ve ipoteğin kaldırılması talebimizi reddetti… Bizi de kapladı bir hüzün…

Sordu yine müvekkil “Ne yapabiliriz?” diye. Dedim “Temyiz edeceğiz. Ancak Yargıtay içtihatından döndü, çok da ümitli değilim.” Gerekçeli karar yazıldı. Bekliyoruz ki davalı banka vekili kararı tebliğe çıkartsın. Aradan geçti 1 sene. Bankadan ses seda yok. Gecen her ay, gayrimenkulün satışının ötelenmesi anlamına geldiğinden banka vekilinin rahatlığına hayret edip beklemeye devam ettik. Davalı banka vekili, kararın tam 20 ay sonra tebliğe çıkarılmasını talep etti. Biz de kararı temyiz ettik… Yaklaşık bir sene kadar da dosyayı Yargıtay’da bekledik.

Nihayet karar geldi. Her avukat gibi kararın direk sonuç satırlarını okudum önce… Kararı görünce bu davadaki ikinci sürprizi yaşadım; Yargıtay, eski içtihadına geri dönmüştü. Bankanın basiretli bir tacir gibi davranmadığı, davanın kabulü ile ipoteğin kaldırılması gerekirken, reddinin usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle bozulmasına… karar verilmişti. Bankanın avukatının kararı neredeyse 2 yıl tebliğe çıkarmaması, geçen sürede Yargıtay’ın içtihat değiştirmesi, en azından benim için çok sık rastlanan bir durum değildi. Yargıtay’ın bu git gelleri avukatların da böyle yüreğini hoplatıyor işte… Bazen aleyhimize, Bazen de benim yaşadığım örnekteki gibi lehimize…

 

Kaynak Linki : http://hukukitavsiyeler.com/2015/08/yargitayin-yurek-hoplatan-ictihat-degisiklikleri/