Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun cemevi yaptırmak üzere dernek kurulabileceğine dair kararının ardından Yargıtay 3. Hukuk Dairesi de AİHM kararına dayanarak “Cemevi ibadethanedir. Aydınlatma giderleri ödenmelidir” kararı verdi. Bu karar üzerine cemevleri, cami, sinagog, havra gibi ‘ibadethane’ statüsüne girdi. Yargıtay'ın bu kararını Cem Vakfı avukatı Erhan Aslaner Hukuk Ajansı için değerlendirdi.

Cem vakfı için 2006 yılında, artık elektrik borçlarını ödemeyeceğimize dair karar aldık. Elektrik Piyasası Kanunu’na göre ‘toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen yerlerin aydınlanma giderlerinin Diyanet bütçesinden karşılanması’ gerekmektedir. Biz de bunu gerekçe göstererek ‘ibadet yerinin elektrik borçlarını ödemeyeceğiz’ şeklinde karar aldık. Elektrik borcu birikince elektrik idaresi, borcu tahsil etmek amacıyla bizim aleyhimizde icra takibi başlattı. Biz de bu icra takibine itiraz ettik. İcra takibine itiraz edince takipler durdu ve duran takibin devam etmesi için mahkemenin bir karar vermesi gerekti.

"Türkiye’deki iç hukuk yolları bitmişti..." 

İlk açılan davada mahkeme Diyanet’e görüş sordu, “Cemevleri ibadethane mi, değil mi?” şeklinde. Diyanet, ‘ibadethane değil’ deyince, mahkeme de ona uygun bir karar verdi. Biz mahkemenin, “Cem Vakfı’nın ibadethane olmadığını, dolayısıyla elektrik yardımından faydalanamaz,” şeklindeki kararına itiraz ettik. Sonra dava Yargıtay’a gitti. Yargıtay da bu kararı onadı, bizim için Türkiye’deki iç hukuk yolları bitti ve biz, bu dosyadan mahkum olduk. Daha sonra AİHM’e, insan haklarına aykırı 
olduğuna dair başvuruda bulunduk.

AİHM, din, vicdan ve inanç özgürlüğüne aykırılık ve ayrımcılık yaptığına dair Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. ve 10. maddelerine dayanarak Türkiye’yi mahkum etti. Bu süreç devam ederken biz yine faturaları ödemedik ve yaklaşık 6-7 dava daha açıldı. Bakırköy’de açılan dava yine bizim aleyhimize sonuçlandı fakat biz temyiz ettikten sonra AİHM kararları geldi. AİHM’nin bu kararını biz Yargıtay’a sunduk. Yargıtay da AİHM’e uygun bir karar verdi. Yargıtay kararında, AİHM’nin Cemevlerini ibadethane sayan kararına ve anayasanın uluslararası anlaşmaların iç hukuk normu sayıldığına ilişkin düzenlemesiyle eşitlik, din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin maddelerine atıf yapıldı. Kararda özetle şöyle denildi: "Cemevlerinin ‘ibadethane’ olduğunu, bunun ibadet olup olmadığını ancak grubun mensupları karar verebilir."

"Kanun düzenlemesine bile gerek yok"  

Mahkeme kararlarında yasal düzenleme olursa iyi olur ve idare daha rahat eder. Eskiden, belediyeler Cemevlerine dolaylı yardımda bulunuyordu, yer tahsisi yapamıyorlardı bazı yasal durumlar gerekliydi ve sorun oluyordu. Artık bu durum mahkeme kararları ile ortadan kalktı. Bunun için bir kanun düzenlemesine bile gerek yok.

Son olarak benim için en nemli şey şudur; İnanç, ibadet yerlerinin tanımını o inanç mensuplarına bırakılmasını, bunun üçüncü kişiler tarafından yapılamaması. Aleviler bu kadar ayrımcılığa rağmen meşru yollarla, şiddete başvurmadılar. İnciten ve incitmeme felsefesine derinden bağlılar ve böyle bir yöntem izliyorlar.


Yargıtay'dan 'cemevi' kararı



Kaynak : Meryem KARADAĞ/HUKUK AJANSI