Dini kurallara bağlı olanların önem verdiği değerlerin, dini inançların aldatma aracı olarak kötüye kullanılarak haksız yarar sağlanmasını nitelikli dolandırıcılık kabul eden Yargıtay, yerel mahkemenin suçu sadece dolandırıcılık kapsamında değerlendirmesini bozma gerekçesi saydı. Dikkat edilmesi gereken hususun dinin bir aldatma aracı olarak kullanılması olduğunu belirten Yargıtay, bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğünü, terbiyesini aldığını, ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunduğunu vurguladı. 
Hatay'da, kendilerini hoca olarak tanıtan sanıklar, bir aileye, evlerinde muska olduğu için kızlarının bahtının kapalı olduğunu belirtti. Çeşitli dualar okuyan sanıklar, aileyi kızlarının elbisesinden muska çıktığına inandırdı. Bu muskayı bozup yeni muska yaptıklarını belirten sanıklar, aileden muskaların karşılığında para aldı. Ayrıca evlerinin bahçesinde bir küp altın olduğu, bu altını çıkarmak için çeşitli dualar ve törenler yapıp getirdiği ilaçla küp içerisindeki maddeyi altına çevirecekleri vaadinde bulunan sanıklar, aileden bu işin karşılığında aldıkları altın ve paralarla kaçtı. Olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra sanıkların dolandırıcı olduğunu anlayan aile, şikayetçi oldu. Sanıklar hakkında Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Yapılan yargılama sonucunda sanıklar dolandırıcılık suçundan hapis cezasına çarptırıldı. Karara itiraz edilence dosya Yargıtay'ın gündemine geldi. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesi, sanığa verilen cezayı az bularak, yerel mahkemenin kararını bozdu. 

-DUYGULARIN İSTİSMARIYLA İŞLENEN SUÇ DAHA AĞIR CEZA GEREKTİRİR- 

Kendisini hoca olarak tanıtan sanıklara nitelikli dolandırıcılıktan ve zincirleme suçtan ceza verilmesi gerektiğine dikkat çeken Daire, dolandırıcılık suçunun, dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesinin, daha ağır bir cezayla cezalandırılmayı gerektirdiğini belirtti. Somut olayda dikkat edilmesi gereken hususun dinin bir aldatma aracı olarak kullanılması olduğunu vurgulayan Daire, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerektiğini belirtti. Gerekçeli kararında, hilenin, nitelikli bir yalan olduğunun altını çizen Daire, sanık tarafından yapılan hileli davranışın belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması gerektiğinin altını çizdi. Kararda, dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesinin, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olduğunu belirtti. 

-DİN BİR ALDATMACA ARACI OLARAK KULLANILDI- 

Mevcut olayda dikkat edilmesi gereken hususun, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılması olduğunun vurgulandığı gerekçeli kararda, "Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı, ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır" denildi. Somut olayda sanıkların suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilmesiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğunu belirten Daire, sanıkların değişik zamanlarda kısa aralıklarla aynı suçun birden fazla işlediklerine ve verilecek cezanın zincirleme suç hükümlerine göre artırılması gerektiğine hükmetti. (ANKA)
(YE/ORH)