T.C

YARGITAY

Birinci Hukuk Dairesi

 

E: 2011/8023

K: 2011/10250

T: 13.10.2011

 

·         Tapu İptali Ve Tescil

·         Muvazaa

·         Mehir Sözleşmesi

 

Özet: Muvazaa, irade ile beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk olup, taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak, aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar. Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler. Her iki halde de görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşme de tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.

            Muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da iptali gerekir.

           Çekişme konusu taşınmazın davacı tarafından eski eşi olan davalıya satış suretiyle temlik edildiği, davacının taşınmazı evlilik birliğini sağlamak amacıyla bedelsiz devrettiği davacı tarafından ibraz edilen yazılı sözleşmenin muvazaalı işlemin belgesi olmayıp taşınmazın evliliğin temini için davalıya mehir olarak verildiğine dair düzenlenen bir belge olduğu ve boşanma davasında da bu yönde değerlendirildiği anlaşılmıştır. Mehir sözleşmeleri bu gün için de geçerlidir. Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği yazılı olma koşuluna bağlıdır. Taşınmazın sicil kaydı da davalıya intikal ettirilmiştir. Temlikin gerçekleştirilme nedeninin mehir olduğu, davanın iradeyi sakatlayan bir sebebe dayalı açılmadığı, muvazaaya ilişkin iddianın da yazılı belge ile kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.

(4721 s. MK m. 6,1025)

(1086 s. HUMK m. 288,290,293)

(818 s. BK m. 110, 238)

 

T.C

YARGITAY

Birinci Hukuk Dairesi

 

E: 2011/12330

K: 2012/1947

T: 27.02.2012

 

·         Tapu İptali Ve Tescil

·         Köy Yerleşme Alanındaki Taşınmazlar

·         Tüzel Kişiliğini Kaybeden Köyler

 

Özet: Köy yerleşim alanında bulunan ve davalıya devredilen taşınmaz üzerinde beş yıl içerisinde bina yapılmaması ve köyün tüzel kişiliğini kaybederek bir başka belediyenin mahallesine dönüşmesi karşısında, Köy Kanunu’nun 6111 sayılı Yasa ile eklenen geçici 1.madde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

(442 s. Köy K. ek m. 13, geçici m.1)

T.C

YARGITAY

İkinci Hukuk Dairesi

 

E: 2012/14566

K: 2012/21053

T: 12.09.2012

 

·         Boşanma

·         Yabancı Mahkeme Kararı-Tanıma

·         Tedbir-Yoksulluk-İştirak Nafakası

·         Manevi Tazminat

 

Özet: Boşanma davası devam ederken kesinleşen yabancı mahkeme boşanma kararı, tanıma kararı ile kesinleştiği andan itibaren kesin hüküm ifade eder.

     Tedbir nafakasına ise boşanma veya aykırılık davasının devamı süresince hükmolunabilir. Evliliğin sona ermesinden sonra tedbir nafakasına hükmedilmez. Tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşandıkları dikkate alınarak, davacı yararına dava tarihinden bu tarihe kadar geçerli olacak şekilde tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir.

     Uzun yıllar İsviçre’de çalışıp emekli olan, düzenli ve geçimine yeterli emeklilik geliri bulunan davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği kabul edilemeyeceğinden yoksulluk nafakası istediğinin kabulü isabetsizdir.

       Çocuk üzerindeki velayet hakkı çocuğun ergin olmasıyla sona ermiş olan annenin, babadan çocuk adına nafaka talep etmesi yasal olarak mümkün değildir. Özürlü olduğu iddia edilse de dosyada buna ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı gibi, çocuk tarafından açılmış bağımsız bir nafaka davası da bulunmadığından tarafların ergin olan çocuğu için dava tarihinden itibaren tedbir, kararın kesinleşmesinden sonra da iştirak nafakasına hükmedilmesi isabetli değildir.

       Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktadır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir.

(4721 s. MK m. 169, 175,328,364)

(5718 s. MÖHUK m. 58,59)

T.C

YARGITAY

Üçüncü Hukuk Dairesi

 

E: 2012/12635

K: 2012/18907

T: 17.09.2012

 

·         Alacağın Tahsili

·         Dava Şartı

·         Vekâletnameye Türkiye Barolar Birliği Pulunun Yapıştırılmaması

 

Özet: Vekil aracılığıyla takip edilen işlerde, geçerli bir vekâletname bulunması ve bunun mahkemeye verilmesi dava şartı olduğu halde, mahkemece verilen 10 günlük süre içinde Türkiye Barolar Birliği pulunun vekâletnameye yapıştırılmaması veya pul eksikliğinin tamamlanmaması bir dava şartı olmadığından mahkemece, müvekkili bu durumdan ve doğabilecek hukuksal sonuçlardan haberdar ederek, davayı bizzat takip veya başka bir avukat görevlendirmek suretiyle mevcut usuli sorunu ortadan kaldırabileceği ya da pul eksikliğini bizzat giderebileceği veya uygun göreceği başka bir yolla, tarafı olduğu davada usul hukuku açısından aleyhine ortaya çıkması muhtemel sonuçları bertaraf edebileceği kendisine açıklayıp, bu yönlerden karar almasına ve tutum belirlenmesine yetecek uygun bir süre vererek, ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde karar vermek gerekirken, müvekkil durumdan haberdar edilmeksizin davanın reddi isabetsizdir.

(6100 s. HMK m. 115/2, 77/1, 114/f)

(1086 s. HUMK m. 67, 409, 193)

(1136 s. Av. K. m. 27)

(492 s. Harçlar K. m.32)

T.C

YARGITAY

Üçüncü Hukuk Dairesi

 

E: 2012/14745

K: 2012/19825

T: 25.09.2012

 

·         Manevi Tazminat

·         Araçların Davalılar Adına Tescili

·         Dava Ehliyeti-Taraf Ehliyeti

·         Kısıtlılık Hali

 

Özet: Kısıtlanmayı gerektiren bir durumu bulunan kimse mahkeme kararı ile kısıtlanarak, kendisine bir vasi atanır. Kısıtlının tek başına dava açması mümkün olmayıp, yasal temsilcisi olan vasisi tarafından temsil edilmesi gerekir.

    Kamu düzenine ilişkin olan dava ve taraf ehliyeti dava şartlarından olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece res’en gözetilmesi gerekir. Mahkemece davacının gerçekten taraf sıfatına sahip olduğu tespit edildikten sonra dava konusu hakkın esasına ilişkin inceleme yapılabilir. Taraf ehliyeti davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Davacı veya davalı olma sıfatı bulunmadığından sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen karar, davanın dinlenemeyeceğine ilişkin bir karar olmayıp, taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden esasa ilişkin bir karardır.

    Davacı hakkındaki vasi tayini kararının devam etmesi halinde, vasi tayin edilen kişi tespit edilerek duruşma günü tebliğ edilip, vasi tayin edilen kişi adına dava açılabilmesi için vesayet makamından izin kararı alıp ibraz etmesi için süre verilmeli, bu eksikliklerin tamamlanmasından sonra, davacının makul süre içinde adil yargılanma hakkının şartlarının oluşması ile ve sunulan delillere göre yargılama yapılıp hüküm kurulmalıdır.

(4721 s. MK m. 403, 396, 462/8, 8, 48)

(1086 s. HUMK m. 38, 77)

(6100 s. HMK m. 27,31)

YARIN 5 KARAR DAHA YAYINLAYACAĞIZ