11. Ceza Dairesi 2011/4113 E., 2011/3029 K.

 

LEHE KANUN UYGULANMASI

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK

TESELSÜL

 

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre hükümlü müdafiinin sair temyiz İtirazlarının reddine; ancak:

 

Tanzim tarihleri ve ödeme günleri farklı, borçlusu aynı olan suça konu beş adet sahte senedin, bankaya olan borcun teminatı olarak verildiğinin iddia ve kabul olunmasına göre; 5237 Sayılı TCK.nun 43. maddesindeki teselsül hükmünün, "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda...." denilmek suretiyle 765 sayılı TCK.nun 80. maddesinden farklı düzenlenmiş olması karşısında;

 

5237 sayılı TCK.nun 43. maddesinin uygulama koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti yönünden suça konu senetlerin bankaya aynı anda verilip verilmediği araştırılıp, aynı anda verildiğinin anlaşılması halinde 5237 sayılı TCK.nun 43. maddenin uygulanma koşulları oluşmayacağı da dikkate alınarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri uyarınca; 765 sayılı TCK ile 5327 sayılı TCK.nun olaya ilişkin tüm hükümleri uygulanıp, cezalar kişiselleştirilerek sonuç cezaların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasanın belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, 5237 sayılı TCK.nun 43. maddesindeki artırım oranının 765 sayılı TCK.nun 80. maddesindeki artırım oranından fazla olması nedeniyle aleyhe olduğunun kabulüyle yazılı şekilde uygulama yapılması,

 

Yasaya aykırı, hükümlü müdafiin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUY.nin 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 05.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi

 

11. Ceza Dairesi 2009/13318 E., 2011/75 K.

 

HAKSIZ MENFAAT

DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİ ÖDEMELERİ

 

1-Sanık hakkında düzenlenen 17.02.2006 ve 04.10.2006 tarihli iddianamelerde 1990 yılında vefat eden babası adına kayıtlı taşınmazlarla ilgili düzenlediği başvuru evraklarına ekli muvafakatnamelere babası yerine imza atarak babasına ait yerleri beyan ederek 2003 ve 2004 yıllarında DGD ödemesi ve mazot desteği ödemelerini haksız surette alarak dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia olunması,sanığın soruşturma aşamasında babasının ölümünden sonra arazileri diğer mirasçılarla haricen taksim ettiklerini,beyan ettiği babasına ait taşınmazlarda kendisinin çiftçilikle uğraştığını savunması,savunmada geçen mirasçıların beyanlarına başvurulmadığının anlaşılmasına göre gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenebilmesi bakımından;öncelikle sanığın babasının diğer mirasçıları duruşmada dinlenip sanığın beyan ettiği murislerine ait taşınmazlarla ilgili aralarında rızai taksim bulunup bulunmadığı,sanık tarafından kullanılmasına rıza gösterip göstermedikleri sorulmadan,dava konusu edilen ve sanığın babasına ait taşınmazlarda tarımsal faaliyette bulunup bulunmadığının saptanması bakımından arazi bilgilerini düzenleyen muhtar ve azalar dinlenip olay mahallinde keşif icrası ile suç tarihlerinde tarımsal faaliyetinin bulunup bulunmadığı,fazladan beyan edilen yer olup olmadığı,aynı yerlerle ilgili diğer köylülerin müracaatının olup olmadığı araştırılmadan eksik soruşturma sonucu mahkumiyet hükümleri kurulması,

 

2-Kabul ve uygulamaya göre de;

 

A-Sağlanan haksız menfaat miktarları pek fahiş kabul olunarak cezalarda artırım yapılmış olması karşısında;suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK. nu ile suç tarihinden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK. nun ilgili bütün hükümleri 5252 Sayılı Yasanın 9/3. maddesine uygun olarak kararın gerekçe bölümünde eylemlere ayrı ayrı uygulanıp elde edilecek sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe olan yasanın tespiti gerekirken,somut uygulama yapılmadan uygulama maddeleri gösterilerek soyut ifadelerle lehe hükmün belirlenmesi,

 

B-Sanığın müşterek muris babasına ait yerlerde tarımsal faaliyetinin bulunduğunun ve diğer mirasçıların muvafakatinin bulunmadığının saptanması halinde kendi hissesine düşen kısım itibariyle alınan destekleme primlerinin haksız olmadığı gözetilmeden ödenen tüm prim miktarı esas alınarak cezaların tayini,

 

C-Haksız DGD ödemelerinde suçun sanık adına açılan hesaba tahakkuk ettirilen paraların aktarılması ile oluşacağı nazara alınarak paraların hesaba aktarım tarihi araştırılıp gerekçeli karar başlığında da bu tarihlerin suç tarihi olarak yazılması gerekirken başvuru tarihlerinin suç tarihi olarak yazılması ve suç yerinin gösterilmemesi,

 

Yasaya aykırı,sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.01.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

11. Ceza Dairesi 2011/5886 E., 2011/7488 K.

 

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK

SUÇUN UNSURLARI

 

I- Sanık müdafiinin, katılan Cemal'e yönelik dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyizi üzerine yapılan incelemede;

 

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığa yüklenen "dolandırıcılık" suçundan sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve dereceleri takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık müdafiinin suçun sabit olmadığına ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle katılan Cemal'e karşı işlenen dolandırıcılık suçunun mahkumiyetine ilişkin hükmün (ONANMASINA),

 

II- O yer C. Savcısı ile sanık müdafiinin "resmi belgede sahtecilik" ve katılanlar İbrahim, Mehmet Erkan, Gülten, Nedim, Mustafa, Ali, Derviş, Halil Bülent, Erol, Orhan Cahit ve Cüneyt Sadi'ye karşı işlenen dolandırıcılık suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyizlerine gelince;

 

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre o yer C. Savcısı ile sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:

 

1- Resmi belgede sahtecilik suçunun oluşabilmesi için sahte belgenin usulüne uygun biçimde düzenlenmesi, buna göre de belgeyi düzenleyen kurumun ismi, kaşesi, mühür ve yetkili memurun imzası gibi bulunması zorunlu olan öğeleri içermesi yanında hukuki sonuç doğurmaya elverişli olması da gerekmektedir.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü Anadolu 2, Bölge Müdür Yardımcılığına bağlı Adalar Mezarlıklarında koruculuk görevi yapan sanığın, katılanlara "... eğer bu belgeleri almazsanız mezarlarınız yıkılacak..", veya "mezarlıktan yararlanmak istiyorsanız mezarlık kullanım belgesi almak zorundasınız, almazsanız mezarlıktan istifade edemezsiniz..." gibi hileli sözler söyleyerek onları kandırarak "mezar yeri kullanım belgesi" almaları konusunda İkna ettiği ve suç tarihlerinden önceki yıllarda kullanılan ancak daha sonra seri numaralı ve güvenlik kodu içerecek şekilde yenileri basıldığı için bir süredir kullanımda olmayan "mezar yeri kullanım belgelerini" bir şekilde ele geçirip bunları sahte olarak düzenleyerek katılanlara verdiği, onlardan aldığı paralar karşılığında da, yine önceki yıllarda kullanılan ancak yenileri basıldığı için kul-lanımdan kaldırılmış olan "tahsildar makbuzlarını" el yazısı ile düzenleyip katılanlara vermek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçlarının İşlediğinin iddia ve kabul olunması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi amacıyla sanık tarafından düzenlenen ve sahte olduğundan kuşku bu-lunmayan suça konu mezar yeri kullanım belgelerinin hukuksal sonuç doğurmaya elverişli nitelikte olup olmadığının ve buna göre somut olayda sahtecilik suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının tespiti için, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğünden, vatandaşların mezar yeri kullanım belgesi almasına dair prosedürünün ne şekilde olduğu, bu belgelerin kayıtlarının tutulduğu "sicil" ya da "kütük" gibi bir kaydının bulunup bulunmadığı, defin sırasında mezar yeri kullanım belgesinin ibrazının gerekip gerekmediği, gerekiyorsa kime ibraz edildiği ve ibraz edilen belgenin sicil ya da kütükte kaydının bulunup bulunmadığının mutaden kontrol edilip edilmediği, mezar yeri kullanma belgesi bulunmayan müteveffaların özellikle Adalar Mezarlığına defninin mümkün olup olmadığı, mezar yeri kullanım belgesinin basımına hangi merciin, neye göre karar verdiği hususlarının araştırılmasından sonra, sahte olarak düzenlenen suça konu mezar yeri kullanım belgelerinin hukuksal sonuç doğurmaya elverişli olup olmadığı ve buna göre resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturmayla yazılı şekilde karar verilmesi,

 

2- Adli emanette bulunan suça konu mezar yeri kullanım belgesi ile tahsildar makbuzunun denetime olanak verecek biçimde dosyada bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

 

3- Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 15.02.2005 gün ve 2005/6-16-14 sayılı kararında açıklandığı üzere sanığın her bir katılana karşı işlediği dolandırıcılık suçu nedeniyle ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden katılanlar İbrahim, Mehmet Erkan, Gülten, Nedim, Mustafa, Ali, Derviş, Halil Bülent, Erol, Orhan Cahit ve Cüneyt Sadi'ye karşı işlenen dolandırıcılık suçları nedeniyle 5237 sayılı TCK.nun 158/1-d, 62 ve 52/2 maddelerinin 11 kez uygulanmasına karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK.nun 230-232 maddelerine muhalefet edilerek toplu hüküm kurulması,

 

Yasaya aykırı, o yer C. Savcısı ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyannca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 11.07.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

11. Ceza Dairesi 2011/543 E., 2011/7483 K.

 

SAHTE FATURA

SANIĞIN GEÇMİŞİ

SUÇUN İŞLENİŞ BİÇİMİ

 

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:

 

1) Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Dairemizin yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, yasa metninin tekrarı gerekçe olmadığı gibi yasalarda yer alan hükümler uygulanırken gösterilen gerekçelerde çelişkiye, zafiyete düşülmemesi gerekir. Sanık hakkında ceza alt sınırdan belirlenirken "suçun işleniş biçimi" şeklindeki gerekçe ile cezanın arttırılmasına gerek görülmemiş, geçmişteki hali lehine değerlendirilerek TCK.nun 59.maddesi ile cezasından indirim yapılmış ancak, CMK.nun 231.maddesi ile erteleme hükmünün uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken "suçun işleniş biçimi" ile "sanığın geçmişi" bu defa sanık aleyhine değerlendirilerek çelişkiye düşülmüştür.

 

Sabıkasız olan ve dosyaya yansıyan hiçbir olumsuzluğu bulunmayan sanık hakkında, temel cezanın belirlenmesi sırasında olumlu olarak değerlendirilen "suçun işleniş biçimi" ile takdiri indirim hükmün uygulanması sırasında lehe değerlendirileren "sanığın geçmişteki halinin" erteleme hükmünün uygulanmaması sırasında bu kez aleyhe değerlendirilmesi ve dosyaya yansıyan herhangi bir olumsuzluğu bulunmayan sanığın suç işlemeye eğilimli olduğuna ilişkin delillerin neler olduğu karar yerinde açıklanıp gösterilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde uygulama yapılması,

 

2) Bir takvim yılının değişik dönemlerinde birden fazla sahte fatura kullanarak vergi ziyaına sebebiyet veren sanık hakkında suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK.nun 80.maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeyerek eksik ceza tayini,

 

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, sonuç ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın saklı tutulmasına 11.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

11. Ceza Dairesi 2010/12190 E., 2011/5607 K.

 

ADLİ SİCİL ARŞİV KAYDININ SİLİNMESİ

SAHTECİLİK

SİLİNME KOŞULLARININ OLUŞMAMASI

 

Resmi belgenin düzenlenmesinde memura yalan beyanda bulunmak suçundan sanık Hüseyin'in, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 343/1, 59, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 4 ve 6. maddeleri gereğince 355.914.000 Türk Lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair, (Muş Asliye Ceza Mahkemesi)'nin 12.02.2002 tarihli ve 2001/647 Esas, 2002/ 630 sayılı kararını müteakip, hükümlünün 05.08.2008 tarihli dilekçesi ile arşiv kaydının silinmesi kararı verilmesi talebi üzerine, adli sicil kaydının Mülga 3682 Adli Sicil Kanunu'nun 8/b ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nun geçici 2/2. maddesi gereğince silinmesine ilişkin, (Denizli Birinci Asliye Ceza Mah-kemesi)'nin 13.03.2009 tarihli ve 2010/57 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın ortadan kaldırılmasına ve arşiv kaydı silinmesine yönelik talebin reddine dair (Denizli Birinci Ağır Ceza Mahkemesi)'nin 31.03.2009 tarihli ve 2009/288 değişik iş sayılı kararın tüm dosya kapsamına göre:

 

5252 sayılı Adli Sicil Kanunu'nun geçici 2. maddesi 2. fıkrasında "Birinci fıkra gereğince işlem yapılarak arşive alınan kayıtlar hakkında, 3682 sayılı Kanun'un 8. maddesinde öngörülen sürelerin dolduğu veya ertelenmiş olan hükmün esasen vaki olmamış sayıldığı hallerde bu tarih esas alınarak, Anayasa'nın 76. maddesi ve özel kanunlarda sayılan suç ve mahkumiyetler dışındaki kayıtlar için ilgilinin, Cumhuriyet Başsavcılığının veya Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün talebi üzerine hükmü veren mahkemece veya talep edenin bulunduğu yer asliye ceza mahkemesince arşiv kaydının silinmesine karar verilir" şeklindeki düzenleme karşısında, resmi belgenin tanziminde yalan beyanda bulunma suçunun Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Ammenin İtimadı Aleyhine Cürümler başlıklı altıncı babının üçüncü fasih olan evrakta sahtecilik adı altında 343. madde olarak düzenlendiği halde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Kamu Güvenine Karşı Suçlar başlıklı dördüncü bölümünde sahtecilik suçlarının ayrı ayrı maddelendirildiği, ayrı bir fasıl açılmadığı, anılan Kanun'un 206. maddesinde de resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun ayrıca düzenlendiği, 3682 sayılı Kanun'un 8/b ve Anayasa'nın 76. maddesi belirtilen suçların istisnai olup sayma suretiyle belirlendiği ve istisnaların dar yorumlanması gerektiği gibi ceza hukukunda kıyas yasağı ve sanık lehine yorum ilkeleri birlikte düşünüldüğünde sanığın eyleminin sahtecilik suçu kapsamında mütalaa edilemeyeceği cihetle, 3682 sayılı Kanun'un 8 ve 5252 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca mahkumiyet hükmünün arşiv kaydından çıkarılmasının mümkün olduğu gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 10.07.2010 gün ve 2009/-8422/46035 sayılı kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavcılığı'nın 22.07.2010 gün ve KYB.2010175682 sayılı ihbarnamesiyle Daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenip gereği görüşüldü:

 

İncelenen dosya içeriğine göre mahkemece, hükümlünün fikir ve eylem birliği içinde diğer hükümlü Sinan tarafından düzenlenmiş bulunan, ancak mahkemece iğfal kabiliyetine haiz olmadığı kabul edilen sahte nüfus cüzdanı ve ÖSYM giriş kartı ile hükümlü Sinan'ın yerine girdiği sınavın başlangıcında sınav kağıdının cevaplarının bitirilmesinden önce durumun anlaşılması üzerine yakalandığının kabul edilmesi karşısında; eylemin uygun bulunduğu ve suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK'nın 345. maddesi yerine aynı Kanun'un İkinci Kitabının, "Ammenin İtimadı Aleyhine Cürümler" başlıklı Altıncı Bab'ının Üçüncü faslı olan "Evrakta Sahtekarlık" başlığı altındaki 343/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir.

 

Hükümlünün eyleminin uygun bulunduğu özel belgede sahtecilik veya hükümlünün cezasına konu resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun, 765 sayılı TCK'daki düzenlemeden ayrı olarak, 5237 sayılı TCK'nın "Özel Hükümler" başlıklı İkinci Kitabın "Kamu Güvenine Karşı Suçlar" başlıklı Dördüncü Bölümünde parada sahtecilik, kıymetli damgada sahtecilik, mühürde sahtecilik, mühür bozma, resmi ve özel belgelerde sahtecilik, resmi veya özel belgeleri bozmak, yok etmek veya gizlemek, açığa imzanın kötüye kullanılması gibi suçlarla birlikte düzenlenmiştir.

 

Bir suçun Anayasa'nın 76. maddesindeki suçlardan olup olmadığını belirlemek için, ceza yasalarında düzenlendiği yerlerle birlikte suç tipine de bakılması gerekir. Örneğin; zimmet suçu 5237 sayılı TCK'nın 247 ve devamı maddelerinde düzenlenmesine karşın, benzeri hükümlerin öngörüldüğü ve ceza hukukunda bankacılık zimmeti olarak adlandırılan fiilin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 160. maddesinde düzenlendiği ortadadır. Öte yandan 5237 sayılı TCK'nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun madde gerekçesinde bu suçun doktrinde fikri sahtecilik olarak adlandırıldığı belirtilmektedir.

 

Bu açıklamalar karşısında, hükümlünün sabıka kaydını oluşturan suçun Anayasa'nın 76. maddesinde sayılan "sahtecilik" suçu kapsamında olup, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu'nun 12. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmemesi halinde arşiv kaydının silinemeyeceğinden Denizli Birinci Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13.03.2009 gün ve 2009/57 değişik iş sayılı kararına yönelik vaki itirazın kabulü ile anılan kararın ortadan kaldırılmasına ve arşiv kaydının silinmesine yönelik talebin reddine dair Denizli Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nin 31.03.2009 gün ve 2009/288 değişik iş sayılı kararında bir isabetsizlik bulunmadığı cihetle, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden CMK'nın 309. maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 08.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

11. Ceza Dairesi 2010/16483 E., 2011/4571 K.

 

SAHTE FATURA KULLANMAK

VERGİ USUL KANUNU'NA AYKIRILIK

YASAL VE YETERLİ OLMAYAN GEREKÇE

 

1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7 ve 5349 sayılı Kanun'la değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Ka-nun'un 9, maddeleri hükümleri karşısında; sanığa yüklenen "2002 takvim yılında sahte fatura kullanmak" suçunun, son fatura tarihinin 12.12.2002 olup KDV indiriminde kullanılması nedeniyle suç tarihinin 26.01.2003 olacağı ve bu halde yasanın gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu 765 sayılı TCK'nın 102/4. maddesinde öngörülen asli dava zamanaşımının, suç tarihinden iddianamenin düzenlendiği 27.03.2008 tarihine kadar gerçekleştiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması,

 

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri İncelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aynı Yasa'nın 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK.nun 102/4. maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

 

2- Sanık hakkında 2004 takvim yılında sahte fatura kullanmak suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik müdafiin temyiz itirazlarına gelince:

 

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafisinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:

 

Sabıkası bulunmaması nedeniyle geçmişteki hali olumlu sayılması gereken 1924 doğumlu olup yargılama aşamasında mahkeme ile yüz yüze gelmeyen ve suç işleme eğilimine ilişkin olumsuz bir yönü de dosyaya yansımayan sanığın, suç işleme hususundaki eğilimi ve kişiliği ile pişmanlık duymayacağı kanaatini uyandıran nedenler açıklanmadan, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden, hakkında takdiri indirime ve cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,

 

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 07.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

11. Ceza Dairesi 2011/6137 E., 2011/4570 K.

 

İDDİANAMEDE GÖSTERİLEN SUÇ DIŞINDA CEZA VERME

SAHTE FATURA DÜZENLEMEK

SAHTE FATURA KULLANMAK

 

Sahte fatura düzenlemek ve sahte fatura kullanmak suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olduğu, 5271 sayılı CMK.nun 225. maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, kamu davasının "sahte fatura kullanmak" suçundan açıldığı gözetilmeden dava konusu yapılmayan "sahte fatura düzenlemek" suçunu işlediğinden bahisle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,

 

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.07.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

11. Ceza Dairesi 2011/2575 E., 2011/4061 K.

 

DAVA ZAMAN AŞIMI NEDENİYLE KAMU DAVASININ ORTADAN KALDIRILMASI

SAHTE FATURA KULLANMA

 

Karar başlığına yanlış yazılan suç tarihlerinin 2002 takvim yılı için 01.05.2003 ve 2003 takvim yılı için 01.05.2004 olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.

 

I-Sanık A…… C…… hakkında 2003 yılında sahte fatura kullanmak suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanık ve müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

 

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,

 

II-Sanık A…… C…… hakkında 2002 yılında sahte fatura kullanmak suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanık ve müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

 

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri karşısında; sanığa yüklenen 2002 takvim yılında "sahte fatura kullanmak" suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2 maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suçun işlendiği 01.05.2003 tarihinden, temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK.nun 102/4. ve 104/2 maddeleri uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

 

III_Sanık M…… A…… hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık ve müdafiinin temyizine gelince:

 

Dosya içerisinde bulunan Gelirler Genel Müdürlüğü Adana Bölge Müdürlüğü'nün 27.01.2005 gün ve 2004-200-T/10/551 sayılı mütalaasının münhasıran, sanık A…… C……'e ilişkin olup diğer sanık M… A…… hakkında 213 sayılı Yasanın 367. maddesi uyarınca dava şartı olan ilgili vergi dairesinin bağlı bulunduğu vergi dairesi başkanlığının veya defterdarlığın mütalaasının bulunmaması karşısında 213 sayılı Yasanın 367. maddesi uyarınca dava şartı olan mütalaanın alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,

 

Yasaya aykırı, sanık M…… A…… müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.07.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

11. Ceza Dairesi 2011/5028 E., 2011/4033 K.

 

DEFTER VE BELGELERİ İBRAZ ETMEMEK

SAHTE FATURA DÜZENLEME

 

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen kanıtlara, gerekçe ve takdire göre katılan vekili ile sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak

 

I-Sanık hakkında, 11/11/2005 tarihli Vergi Dairesi Başkanlığı mütalaasıyla 16.09.2005 tarihli vergi suçu raporuna göre 2004 takvim yılında sahte fatura düzenlemek ve aynı yıla ilişkin defter ve belgeleri ibraz etmemek suçlarını işlediğinden bahisle ihbarda bulunulması üzerine Adana C.Başsavcılığı'nın 17.04.2006 tarihli iddianamesiyle, 2004 takvim yılında sahte fatura düzenlemek ile defter ve belgeleri ibraz etmemek suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açılması karşısında, yüklenen suçların birbirinden bağımsız ve ayrı suçlar olduğu, birinin diğerinin unsuru yada ağırlatıcı nedeni olarak düzenlenmediği gözetilmeden hangi belgelerin sahte olduğu somut olarak belirtilmediğinden tek suç sayılması gerektiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması,

 

II-Kabule göre de;

 

1-Defter ve belgelerin ibrazına ilişkin yazının 28/07/2005 tarihinde tebliğ edilmesine göre suç tarihinin 13/08/2005 olacağı ve bu tarih itibariyle yürürlükte olmayan, 5275 sayılı yasayla mülga 647 sayılı CİK'nun 6. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

 

2-Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346-25 ve 03.02.2009 gün ve 250-13 sayılı kararlarında açıklandığı üzere; 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanabilmesi için diğer şartların yanında, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi de gerekmektedir. Burada, uğranılan zararlardan kast edilen maddi zararlar olup, manevi zararlar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Maddi zararın bizzat sanık tarafından yerine getirilmesi gerekmeyip, sanık adına onun bilgisi ve rızası tahtında üçüncü kişiler tarafından da tazmin, aynen iade veya eski hale getirme suretiyle giderilmesi de olanaklıdır. Ancak, herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden bu koşul aranmayacaktır. Zararın belirlenmesinde hâkim, ceza yargılamasında şahsi hak davasına yer verilmediği gerçeğini de gözönünde bulundurmak koşuluyla, kanaat verici basit bir araştırma yapmalı, hukuk hâkimi gibi gerçek zararı tam anlamıyla saptamaya çalışmamalıdır. Zira 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesindeki düzenleme, kişinin ileride hukuk mahkemesinde şahsi hak davası açmasına ve giderilmediğini düşündüğü gerçek zararının saptanarak kalan kısmına da hükmedilmesini isteme yönünden bir engel oluşturmamaktadır. Öte yandan yine ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 22.05.2001 gün ve 99/104 sayılı kararında açıklandığı üzere; defter ve belgelerin gizlenmesi halinde, sağlıklı bir vergi incelemesi yapılamayacağı açıktır. Vergi denetimi olanağını kaldıran bu halde artık somut bir vergi ziyaının tespiti olanağı da ortadan kalkmaktadır. O halde, mükellefin sorumluluğunu kaldıracak olan ve 213 sayılı Yasanın 13. maddesinde düzenlenen durumlarda veya kastı ortadan kaldıran diğer hallerin kanıtlanması dışında, vergi ziyaının varlığının kabulü de zorunludur. Bir başka anlatımla yukarıda değinilen haller dışında mefruz (soyut) vergi ziyaı bulunduğu kabul edilmeli, müspet (somut) vergi ziyaının varlığı aranmamalıdır. Kaldı ki, 29.07.1998 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4369 sayılı Yasa ile 213 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ile vergi kaçakçılığı suçlarında "vergi ziyaının varlığı" suçun unsuru olmaktan çıkarılmış ve defter ve belgeleri gizleme halinde, suçun oluştuğu hükme bağlanmıştır.

 

İncelenen dosya içeriğine göre; 2004 takvim yılına ilişkin defter ve belgelerini vergi incelemesine esas olmak üzere vaki istem üzerine merciine teslim etmediğinden bahisle eylemine uyan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359/a-2. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılan sanık hakkında düzenlenen vergi inceleme raporlarında somut bir zarara yer verilmediği, ancak defter ve belgelerin incelemeye ibraz edilmemesinden dolayı, geçmiş dönemlere ilişkin gelir vergisi ile katma değer vergisi beyanları yeniden hesaplanmak suretiyle, bu vergiler tarh edilerek, bunlara bağlı bir kısım cezalara hükmedildiği, bir başka ifade ile tarh edilen bu vergi ve cezaların eylemden doğan zarar niteliğinde bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Şu halde sanığın vaki eylemi nedeniyle CMK'nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasına engel oluşturabilecek somut bir zararın meydana geldiğinin kanıtlanamadığı gözetilmeden sanığın halen vergi borcunu ödememesi nedeniyle koşulları bulunmadığından bahisle yazılı şekilde CMK'nun 231. maddesinin uygulanmaması,

 

Yasaya aykırı, sanık ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

11. Ceza Dairesi 2011/7126 E., 2011/2820 K.

 

RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK

ZİNCİRLEME SUÇ

 

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık Sabahattin'in ve diğer sanıklar mü-dafilerinin suç unsurlarının oluşmadığına, zamanaşımının gerçekleştiğine ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:

 

1- Sanık F.Sibel'in kardeşi mağdur Mehmet adına tescilli olan taşınmazı, şikayetçi Durmuş'a satışını gerçekleştirme amacına yönelik olarak, diğer sanıklardan yardım istemesi, fotoğrafı sanık Burhanettin'e ait ve fakat nüfus bilgileri mağdur Mehmet'e ait olan 08.06.2000 tarihinde "kayıptan verilme" nüfus idaresine sahte düzenlettirilmiş nüfus cüzdanı ile aynı gün Beyoğlu Birinci Noterliği'nde "taşınmaz satış yetkisini" havi sahte vekaletnamenin sanık F.Sibel lehine düzenlettirilmesi, 09.06.2000 tarihinde ise bu sahte belgelerle Üsküdar Tapu Sicil Müdürlüğü'nde taşınmazın satışının yapılması için sanık F.Sibel'in başvuruda bulunması, ancak tapu görevlilerinin tapu senedindeki malik Mehmet'in fotoğrafı ile kendilerine işlemlerin ikmali için sunulan nüfus cüzdanındaki fotoğrafın farklı olduğunu farketmeleri üzerine yapılan araştırma sonucu durumun ortaya çıkması şeklinde gerçekleşen somut olayda; sanıklara yüklenen "sahtecilik" eylemlerinin bir bütün halinde "zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik" suçunu oluşturacağı ve tek mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde sahtecilik suçlarından ayrı ayrı karar verilmesi suretiyle sanıklara fazla ceza tayini,

 

2- Sanık Sabahattin'in "fiili birlikte gerçekleştiren-asli fail" olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm tesisi,

 

3- Mahkum edilmiş olanlara, sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinin ayrı ayrı yükletileceğine dair CMK'nın 3262. maddesindeki emredici hükme muhalefet edilmesi,

 

Yasaya aykırı, sanık Sabahattin ile diğer sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa'nın 81. maddeleri uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), sanık Sabahattin açısından kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 28.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kararara.com