T.C

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

 

E: 2014/21237

K: 2014/24391

T: 19.11.2014

 

Vergi Borçlanması

Bağ-Kur Sigortalılığı

İleriye Dönük Ve Şarta Bağlı Biçimde Karar Verilemez

 

ÖZETİ: Mahkemece, davacının 20.04.1982 tarihinden itibaren sigortalılığının kendi nam ve hesabına çalışması ve sigortalılığına esas kayıtlar da nazara alınarak yapılacak araştırma ve değerlendirmeye göre tespitiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik araştırma ve inceleme ile “borçlanma talebinin yerinde bulunmadığına, davacının borcunun davalı kurumca yeniden hesaplanarak davacıya bildirilmesinden itibaren 15 günlük süre içerisinde ödemenin yapılması halinde borçlanmanın geçerli olacağının tespitine” şeklinde şarta bağlı olarak hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.

Dava, vergi borçlanmasının ve bağlı olarak 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.  

1479 sayılı Kanun’un 26'ncı maddesi sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, aynı Kanunun 25'inci maddesi ise, yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağını hüküm altına almıştır. Öte yandan, kanunkoyucu, 26'ncı madde ile sigortalılara, 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak yükümünü getirmiş, tescillerini yaptırmayanlar hakkında ise, Kurumca resen tescil işleminin yapılacağı emredici şekilde kurala bağlanmıştır.

01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı kanunun 24'üncü maddesine göre, bir kimsenin zorunlu Bağ Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekli iken, anılan maddelerde 19.4.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Öte yandan, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun'un 6'ncı maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanunun 24'üncü maddesinde, zorunlu Bağ Kur sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. Yine 22.03.1985 tarihinde 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların Bağ Kur sigortalısı olacağı belirtilmiştir.

619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan KHK’nin Anayasa Mahkemesi’nce iptalinden sonra 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu kez; gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıt olanlar ise talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak Kanun kapsamına alınmışlardır.

Hukuk Genel Kurulu’nun, 03.11.2004 gün ve 2004/10-524-581 sayılı kararında da vurguladığı üzere, Sosyal güvenlik hakkı, temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi sosyal güvenlik haklarına olumlu yansımakla birlikte, kimi zaman bu hakları sınırlayıcı düzenlemelere gidildiği de görülmektedir.

Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur’a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında Bağ-Kur Kanununda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.

1479 sayılı Kanun, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan “esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara” Kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, 26'ncı madde ile sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağını, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Buna karşın, 1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan ilki, “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek-Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.

619 sayılı KHK’nin Geçici 1'inci maddesi hükmünde ise;

“Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” denilmekte olup, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edilmiştir.

4956 sayılı Kanunun 47'nci maddesiyle, Bağ-Kur Kanununa eklenen Geçici 18'inci madde;

“Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49' uncu ve ek 15'inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmünü amirdir.

Tüm bu düzenlemelere göre 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihinden önce Kurum kayıtlarına intikal eden bildirge, prim ödemesi ve sigortalılık talepleri bulunanlar yönünden 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25'inci maddeleri çerçevesinde yapılacak değerlendirme ile 04.10.2000 tarihinden önceki döneme ilişkin sigortalılık nitelikleri belirlenirken, tescilin belirtilen tarihlerden sonra yapılması durumunda, Kanunda tanınan süreler içinde borçlanma hakkının kullananlar borçlanma şartlarına göre 04.10.2000 öncesinde sigortalı sayılacak ancak borçlanma hakkını süresinde kullanmayanlar yönünden artık geriye dönük olarak 04.10.2000 tarihi öncesine ilişkin herhangi bir sigortalılık tespiti ya da borçlanması söz konusu olamayacaktır.

Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297’nci maddesinde; “...taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerektiği gibi, ileriye dönük olarak ve şarta bağlı biçimde karar tesis edilmesi mümkün değildir.

Somut olayda; 01.01.1982 - 14.03.1990, 05.07.1996 - 29.01.2000 ve 29.01.2000 - 20.03.2001 tarihleri arasında vergi, 15.02.1988 - 06.02.2008 tarihleri arasında Şoförler Odası ve 20.02.1989 - 28.09.2011 tarihleri arasında Esnaf Sicil kaydı bulunan davacının, 19.03.2003 tarihinde davalı Kurum kayıtlarına intikal eden giriş bildirgesi ile 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur tescili yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının sigortalılık kayıt ve tescili 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihinden çok önce yapıldığından artık hakkında Geçici 18'inci maddenin uygulanması imkanı bulunmadığından sigortalılığının 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25'inci maddeleri çerçevesinde yapılacak değerlendirmeyle belirlenmesi gerekir. Ne var ki; davalı Kurum tarafından davacının sigortalılığı 04.10.2000 tarihinden başlatılarak hakkında Geçici 18'inci madde uyarınca işlem yapıldığı, 20.04.1982 - 04.10.2000 tarihleri arasındaki kayıtlarına istinaden vergi borçlanması için süre verilerek eksik ödediğinden bahisle borçlanma işleminin iptal edildiği anlaşılmaktadır. Davacı vergi borçlanmasının ve buna bağlı olarak Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının 20.04.1982 tarihinden itibaren sigortalılığının kendi nam ve hesabına çalışması ve sigortalılığına esas kayıtlar da nazara alınarak yapılacak araştırma ve değerlendirmeye göre tespitiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik araştırma ve inceleme ile “borçlanma talebinin yerinde bulunmadığına, davacının borcunun davalı kurumca yeniden hesaplanarak davacıya bildirilmesinden itibaren 15 günlük süre içerisinde ödemenin yapılması halinde borçlanmanın geçerli olacağının tespitine” şeklinde şarta bağlı olarak hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.11.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.