YARGITAY 13. Hukuk Dairesi
ESAS: 2014/14628 
KARAR: 2015/5959

VEKALET ÜCRETİ, 
AVUKATIN AZLİNİN HAKLI OLUP OLMADIĞININ ARAŞTIRILMASI GEREKTİĞİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davalı vekili avukat ... ile davacı vekili avukat ...'nın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı avukat olduğunu, davalının eşinin trafik kazası sonucu ölümü ile ilgili olarak kusurlulara karşı açılacak tazminat davası için davalı ile avukatlık ücret sözleşmesi imzaladığını, tazminat davasının kabulle sonuçlandığını, karar gereği hükmedilen tazminatın tahsili için icra takibi başlattığını, bu aşamada davalı tarafından haksız azledildiğini, avukatlık görevini özenle yerine getirdiğini, avukatlık ücretinin tahsili için başlatılan icra takibine de haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %40'dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.

Davalı, azilnamede ayrıntıları ile izah edilen nedenlerle davacıyı vekillik görevinden haklı olarak azlettiğini, davacının ücret talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile ...6.İcra Müdürlüğü'nün 2012/4013 takip sayılı dosyasındaki asıl alacak miktarı 29.235,00-TL kabul edilerek bu bedele ilişkin davalı borçlunun itirazının iptaline, takibin bu bedel üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, dava yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak Davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanunu'nun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. 

Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir.Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. 

Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı avukatın, davalı tarafından verilen 14.02.2007 tarihli vekaletname ile davalı adına tazminat davası açtığı ve icra takibi başlattığı, taraflar arasında 12.09.2007 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi imzalandığı, vekalet ilişkisinin, 07.03.2012 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, davalar hakkında yeterli bilgi vermediğini, 07.03.2012 tarihli azilnamade açıklanan nedenlerle azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. 

Hukukçu bilirkişi tarafından düzenlenen 21.10.2013 tarihli raporda, sözleşmenin geçerli olduğu, davacının Sözleşmede kararlaştırılan şekilde vekalet ücretine hak kazandığı ancak davacının yanlış takip ve davalar açarak ...5.İcra Müdürlüğü'nün 2011/3981 sayılı dosyasında davalının gereksiz yere 16.969-TL ödemesine sebebiyet verdiği, bu miktarın alacaktan mahsup edilmesi gerektiği bildirilmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davalının davacıyı azlinin aralarındaki avukatlık ücret sözleşmesi gereği tahakkuk eden vekalet ücretlerinin avukat tarafından alınmasına engel teşkil etmeyeceği, raporla da belirlendiği üzere davalı tarafın gereksiz ödemesine sebebiyet verildiği belirtilen ödemeyle ilgili davalı tarafın karşı davasının da bulunmadığı, bu bedele ilişkin konunun ayrı bir yargılama konusu yapılabileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, mahkemece, davalının yargılama sırasında ileri sürdüğü ve azilnamede açıkça belirttiği azil nedenleri üzerinde durulmamış, davacının azlinin haklı olup olmadığı tartışılmamış ve davacının yanlış takip ve davalar açarak davalıyı zarara uğrattığı tespit edilmesine rağmen davacı hakkında vekalet ücreti hesabı yapılan çelişkili bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca, mahkemece, davalının savunmasında ve azilnamesinde bildirmiş olduğu azil nedenleri ile ilgili ayrı ayrı inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle azlin haklı olup olmadığı irdelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.2.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


kararara.com