YARGITAY 13. Hukuk Dairesi

ESAS: 2013/2390

KARAR: 2013/14391

 

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

 

KARAR

 

Davacılar, dava dışı V...'in davalı bankadan kullanmış olduğu tüketici kredisine kefil olduklarını, asıl borçlunun borcunu ödememesi üzerine davalı bankanın, asıl borçlu ile birlikte kendileri hakkında da icra takibi başlattığını, icra dosyası nedeni ile maaşlarından kesinti yapıldığını ileri sürerek, 4077 SY'nın 10/3. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla maaşlarından yapılan 2.200,00 TL kesintinin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle iadesine, alacağın tamamı olan 25.892,44 TL nın takip tarihinden iitbaren işleyecek yasal faiziyle ve toplamında % 40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemişlerdir.

 

Davalı davanın reddini dilemiştir.

 

Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak davalı bankanın, asıl borçlu V...'ye müracaatla alacağını alamadığına ilişkin herhangi bir delil sunmadığından davacıların dava dışı Veli'nin borçlu olduğu 25.000,00 TL bedelli 16.12.2009 tarihli kredi sözleşmesi nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, takip dosyasında davacı S...'dan tahsil edilen 17.929,34 TL nın, davacı H...'den tahsil olunan 8.420 TL nın kesintilerin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, alacak miktarı olan 25.892,44 TL üzerinden istirdat davası olarak açılan toplam 2.200 TL nın mahsubu ile 23.692,44 TL üzerinden hesaplanan % 40 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı banka tarafından temyiz edilmiştir.

 

1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

 

2-Mahkemece, bozmaya uyulmuş ancak gerekleri yerine getirilmemiştir. 4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Kanunun 10. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesi “tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez” hükmünü düzenlemiştir. Hal böyle olunca mahkemece, davacı kefillerin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldıracak şekilde kredi sözleşmesinden borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

 

3-İİK 67/2 maddesi takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceğini hükme bağlamaktadır. Anılan kanun hükmü uyarınca alacaklı-davalı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için davalı alacaklı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır. Eldeki davada davalı bankanın kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davalının kötü niyetinden söz edilemez ve onun aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilemez. Mahkemece değinilen bu yön göz ardı edilerek davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

 

SONUÇ: 1.bentte açıklanan nedenle davalının 2. ve 3.bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3.bentte açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

Kararara.com