T.C.

YARGITAY

Dördüncü Ceza Dairesi

 

E: 2014/40817

K: 2015/26677

T: 09.04.2015

 

Temel Cezanın Belirlenmesi

Ek Savunma Hakkı

Seçimlik Ceza

Tehdit

 

 Özet: Sair tehdit suçunun düzenlendiği TCK'nın 106/1-2cümlesinde yaptırım olarak, altı aya kadar hapis veya adli para cezası şeklinde seçimlik ceza öngörülmüş olup, hapis cezasının alt sınırı belirtilmediğinden bu sınırın TCK'nın 49/1. maddesi uyarınca bir ay olarak belirlenmesi gerekirken, cezanın alt sınırının altı ay olarak belirlenmesi hukuka aykırıdır.

 

İddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi veya cezanın arttırılmasını ya da cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirir durumların ilk kez duruşma sırasında ortaya çıkması halinde, sanığa veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi gerekmekte olup, suçun hukuki niteliği değişmeden daha az cezayı gerektiren aynı suç ve sevk maddesinden hüküm verildiği takdirde ek savunma hakkı verilmesi gerekmediğinden savunma hakkının kısıtlanmasından söz edilemeyecektir.

(5271 s. CMK m. 226)

 (5237 s. TCK m. 49, 106/1, 106/1-2. cümle)

 Tehdit suçundan sanık Cemil'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-son cümle, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Gaziantep 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2012 tarihli ve 2012/96 esas, 2012/987 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.09.2014 gün ve 313095 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:

İstem yazısında: "Dosya kapsamına göre,

1-    Sanık hakkında tehdit suçundan 6 ay hapis cezasına hükmedilmiş ise de; kararın gerekçe bölümünde sanığın üzerine atılı suçun sair tehdit olarak nitelendirildiği, hüküm kısmında ise 5237 sayılı Kanun'un 106/1-son cümle maddesi gereğince takdiren alt sınırdan ceza tayin edildiğinin belirtilmiş bulunulması karşısında, 5237 sayılı Kanun'un 49/1. maddesi uyarınca 106/1-son cümlesince suçun alt sınırının 1 ay hapis cezası olması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde fazla ceza tayin olunmasında,

 2-   Sanık hakkında müştekiye yönelik ölümle tehditte bulunduğunda* bahisle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-1. cümle maddesi ile cezalandırılması için iddianameyle kamu davası açıldığı hâlde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınmadan, sanığın iddianamede belirtilmeyen "bu yerin camını çerçevesini indiririm" dediğinden bahisle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-2. cümle maddesi gereğine mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir.

 

I-      Olay:

 Tehdit suçundan sanık Cemil hakkında yapılan yargılama sonucunda, Gaziantep 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2012 tarihli kararı ile, 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği, yoklukta verilen kararın bu sanık yönünden temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında hapis cezasının alt sınırının fazla belirlendiği iddiasıyla, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

 II-     Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

 a- Seçimlik cezanın öngörüldüğü, TCK'nın 106/1-2. (cümle) maddesinde yer alan sair tehdit suçunda, müeyyide olarak hapis cezası seçildiğinde, cezanın alt sınırının nasıl belirlenmesi gerektiğine,

 b- Sanık hakkında TCK'nın 106/1. maddesi uyarınca dava açılmasına karşın, ek savunma hakkı verilmeden aynı Kanun'un 106/1-2. (cümle) maddesi uyarınca hüküm kurulmasına ilişkindir.

 III-   Hukuksal Değerlendirme:

 1- Seçimlik cezanın öngörüldüğü sair tehdit suçunda hapis cezasının alt sınırının belirlenmesi,

 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesinin 1. fıkrasında "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur." hükmüne yer verildiği,

 Aynı Kanun'un 49. maddesinin 1. fıkrasında ise: "Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz." hükmü düzenlenmiştir.

 İnceleme konusu somut olayda; mahkemece sanığın, müştekiye "Bu yerin camını çerçevesini indiririm" diyerek tehdit ettiği kabul edilerek, TCK'nın 106/1-ikinci cümlesi uyarınca takdiren alt sınırdan denilmek suretiyle, 6 ay hapis cezası verilmiştir.

 Sair tehdit suçunun düzenlendiği TCK'nın 106/1-ikinci cümlesinde yaptırım olarak, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası şeklinde seçimlik cezanın öngörüldüğü, hapis cezasının alt sınırı belirtilmediğinden, bu sınırın TCK'nın 49/1. maddesi uyarınca 1 ay olarak belirlenmesi gerekirken, cezanın alt sınırının 6 ay olarak uygulanması hukuka aykırıdır.

 2-   Ek savunma hakkı verilmeden TCK'nın 106/1-2. cümlesinin uygulanması,

 5271 sayılı CMK'nın "Suçun niteliğinin değişmesi" başlıklı 226. maddesinde; "1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

 2)   Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

 3)  Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

 4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır" düzenlemelerine yer verilmiştir.

 Maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması halinde, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir.

 İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında düzenlenen 25.10.2011 tarihli iddianamede ve görevsizlik kararında, tehdit suçundan TCK'nın 106/1. maddesinin uygulanması talep edilmesine karşın, mahkemece eylem sair tehdit olarak kabul edilerek, daha az cezayı içeren TCK'nın 106/1-2. (cümle) uygulanarak mahkûmiyet kararı verilmiştir.

 Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK'nın 226. maddesinde öngörüldüğü biçimde suçun hukuki niteliği değişmemiş, cezanın artırılmasını gerektiren başka bir durum da ilk kez duruşmada ortaya çıkmamıştır. Sanık hakkında düzenlenen iddianamede ve görevsizlik kararında tehdit suçundan TCK'nın 106/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talep edilmiş, yapılan yargılama sonucunda aynı suç ve sevk maddesi tatbik edilerek, daha az ceza içeren (ikinci cümle) ile uygulama yapılmıştır. Bu itibarla, somut olayda savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından (2) nolu kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.

 IV- Sonuç ve Karar:

 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden,

 1-                   Tehdit suçundan sanık Cemil hakkında, Gaziantep 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2012 tarihli ve 2012/96 esas, 2012/987 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca (BOZULMASINA),

 2-                   Karardaki hukuka aykırılık sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca, mahkemece cezanın alt sınırdan takdir edildiği de gözetilerek, sanığın TCK'nın 106/1-ikinci cümlesi uyarınca, 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına,

 3-                   TCK'nın 50/3. maddesindeki zorunluluk göz önünde bulundurularak, TCK'nın 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca, hapis cezasının günlüğü takdiren 20 TL'den paraya çevrilerek sanığın, 600 TL adli para cezasıyla (CEZALANDIRILMASINA),

 4-                   Sonuç cezanın niteliğine göre, TCK'nın 53. ve 58. maddelerinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin karardan (ÇIKARILMASINA), infazın bu miktar üzerinden yapılmasına,

 5-                   (2) nolu kanun yararına bozma isteminin reddine, bozulan kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, 09.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.