T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

 

E: 2012/17-1629

K: 2013/700

T: 15.05.2013

 

İstihkak Davası

Dosyanın İşlemden Kaldırılması

Davanın Açılmamış Sayılması

Yeni Yasa Uygulaması

 

Özet: 6100 sayılı HMK’da usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan davanın ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı belirtilmiştir.

Dava, mülga 1086 sayılı HUMK döneminde açılmış olup, HUMK'nın 409. maddesindeki düzenlemeler davacı tarafın lehine ise de, 6100 sayılı HMK’da tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla bu kanunun derhal uygulanacağı belirtildiğinden, davacının açtığı davasını ilk kez takipsiz bıraktıktan sonra ikinci kez takipsiz bırakması nedeniyle, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir.

 

(2004 s. İİK m. 96)

(1086 s. HUMK m. 409)

(6100 s. HMK m. 150, 320)

 

Taraflar arasındaki "istihkak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. İcra Hukuk Mahkemesi'nce açılmamış sayılmasına dair verilen 06.12.2011 gün ve 2011/475 E., 2011/1202 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 09.04.2012 gün ve 2012/1011 E., 2012/5252 K. sayılı ilamı ile;

 

(...Davacı (üçüncü kişi) vekili, Ankara 8. İcra Müdürlüğü'nün 2011/799 sayılı takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, Ayaş İcra Müdürlüğü'nün 2011/70 sayılı talimat dosyasında yapılan 21.04.2011 günlü hacze konu buhar makinesi dışındaki menkullerin davacı üçüncü kişi şirkete ait olduğunu, had/ miminin ve menkullerin borçlu İle ilgisinin bulunmadığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

 

Davalı (alacaklı) vekili, takip borçlusunun iş yerinde 08.02.2011’de haciz yapıldığını, aynı adrese birden fazla kez gidildiğini, borçlunun ödeme yapmadığını, bu nedenle tekrar hacze gidildiğinde önceki hacze konu malların yerinde olmadığını görerek, bunların üçüncü kişinin iş yerinde olduğunu tespit ettiklerini, bu nedenle dava konusu haczin yapıldığını, faturaların alacaklıdan mal kaçırmak için sonradan düzenlendiğini belirterek davanın reddine ve tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

 

Davalı (borçlu), usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.

 

Mahkemece toplanan delillere göre: "davacının 27.04.2011'de açtığı istihkak davasını 04.10.2011'de ilk kez takipsiz bıraktıktan sonra 06.12.2011'de ikinci kez takipsiz bıraktığı, bu koşullarda 6100 sayılı HMK'nın 320/4. maddesinin uygulanarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği" gerekçesi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

Dava, üçüncü kişinin İİK'nın 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı "istihkak" davası niteliğindedir.

 

Dava 24.04.2011'de 1086 sayılı HMK'nın yürürlükte olduğu dönemde açılmış, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 'den sonra ilk kez müracaata kalmış, Mahkeme davanın müracaata bırakılması ile ilgili eski HUMK hükümleri yerine 6100 sayılı HMK uygulanmıştır.

1086 sayılı HUMK'nın 409/1, 3, 5, 6.maddesinde: "Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir...

 

Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir...

 

İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve «ıııırndtin yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır." düzenlemesi yer almaktadır.

 

Anılan madde kapsamında ilk defa işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava (bu) ilk yenilemeden sonra birden fazla takipsiz bırakılamaz. Bir diğer anlatımla 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde bir dava en fazla iki kez takipsiz bırakılabilir.

 

6100 sayılı HMK'nın 320/4. maddeside ise: "...(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır." düzenlemesi yer almaktadır. Böylece yeni HMK ile basit yargılama usulüne tabi davalarda davanın müracaata bırakılması sayısını kısıtlayan bir düzenleme getirilmiştir.

 

İstihkak davaları da İİK'nın 97/11. maddesi uyarınca genel hükümler dahilinde basit yargılama usulüne tabidir.

 

Bu nedenle somut olayda istihkak davasının eski Kanun zamanında açılması kadısında 6100 sayılı HMK'nın 320/4. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı üzerinde durulmalıdır.

 

Bunun için de konu ile ilgili hukukun temel ilkelerinden yola çıkılarak bir değerlendirme yapılması uygun olacaktır.

 

Bu sırada dikkate alınması gereken ilk ilke hukuki güvenlik ilkesidir. Türk hukukunda belirli bir maddede düzenlenmemiş olmakla birlikte genel olarak Anayasa'nın tamamında egemen olan bir ilke olduğu söylenebilir. Nitekim hem öğretide hem de birçok yargı kararında hukuk devletinin unsurlarından birisi olarak da kabul görmektedir. Genel olarak hukuk kurallarında sık sık yapılan değişikliklerle hukuki istikrarı ortadan kaldıran kuralların getirilemeyeceğine ilişkindir. Geriye yürümezlik ilkesinin istisnası oluşturan hallerde, yani geriye yürüyen kuralların uygulanması sırasında kazanılmış haklara dokunulmamasını, böylece temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını amaçlamaktadır.

 

Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ne var ki hukuki güvenlik ilkesinin bir gereği olarak hem öğretide ve hem de yargı kararlarında özel hukuk ve kamu hukuku alanında kural olarak her Kanunun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanacağı kabul edilmektedir. İstisnai olarak ileride kazanılacağı umulan hakların, kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kuralların ve yargılama hukukunu düzenleyen kanunların geçmişe etkili olması gerektiği belirtilmektedir.

(Prof. Dr. Necip Bilge, Hukuk Başlangıcı, 14. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2000, sh: 193-194; HGK 13.10.2004 T., 2004/10-528, E., 2004/533 K.)

Ne var ki geriye yürümezlik ilkesinin istisnalarının uygulanabilmesi için de hukukun bir diğer genel ilkesi olan kazanılmış haklara saygı ilkesine uyulması gerekmektedir.

 

Kazanılmış hakkın tanımı, bu konudaki yargı kararlarına ve öğretideki açıklamalara göre "kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş hak olarak belirtilebilir. 1086 sayılı HUMK'nın 578. maddesinde bu konuda açık bir düzenlemeye yer verilerek, kazanılmış hakları ihlal etmemek kaydı ile bu kanun hükümlerinin geriye yönelik uygulanabileceği açıkça belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK'nda bu konu ile ilgili düzenleme 448. maddesinde yer almaktadır ve bununla, yeni kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydı ile derhal uygulanacağı öngörülmüştür.

 

Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, eski HUMK zamanında açılan davalarda davacı sıfatının kazanılması ile birlikte davayı iki kez müracaata bırakabilme konusunda usuli kazanılmış bir hakkın da doğduğunu, böylece müracaata bırakma süresini kısıtlayan yeni düzenlemenin geriye uygulanamayacağını kabul etmek gerekir. Bu sonuç, Anayasa'nın 36. maddesi ile teminat altına alınan ve 18.05.1954 tarihinde ana metnini imzalayıp, 25.09.1989 tarih, 89/14563 sayılı kararnameyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bağlayıcı yetkisini tanıyan Ülkemizde de geçerlilik kazanmış bulunan AİHS'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına da uygun olacaktır.

 

Öyleyse somut olayda davacı üçüncü kişinin ilk kez müracaata bırakmadan sonra bir kez daha davayı müracaata bırakma hakkının bulunduğunun kabulü ile 1086 sayılı HUMK'nın 409. maddesindeki prosedürün uygulanması gerekirken 6100 sayılı HMK'nın 320/4. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olmuştur...)

 

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

 

Davacı (üçüncü kişi) vekili, Ankara 8.İcra Müdürlüğü'nün 2011/799 sayılı takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, Ayaş İcra Müdürlüğü'nün 2011/70 sayılı talimat dosyasında yapılan 21.04.2011 günlü hacze konu buhar makinesi dışındaki menkullerin, davacı üçüncü kişi şirkete ait olduğunu, haciz adresinin ve menkullerin borçlu ile ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek, istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

 

Davalı (alacaklı) vekili, takip borçlusunun iş yerinde 08.02.2011 tarihinde haciz yapıldığını, aynı adrese birden fazla gidildiğini, borçlunun ödeme yapmadığını, tekrar hacze gidildiğinde önceki hacze konu malların yerinde olmadığını görerek, bunların üçüncü kişinin iş yerinde olduğunu tespit ettiklerini, bu nedenle dava konusu haczin yapıldığını, faturaların alacaklıdan mal kaçırmak için sonradan düzenlendiğini bildirerek, davanın reddine ve tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

 

Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 320/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece, yukarıya metni alınan gerekçe ile bozulmuştur. Mahkeme önceki kararda direnmiştir. Hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.

 

Dava, üçüncü kişinin İİK'nın 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı "istihkak" istemine ilişkin olup, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 97/2.maddesi uyarınca istihkak davalarında basit yargılama usulü uygulanır.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davanın 27.04.2011 tarihinde açıldığı, mahkemece 04.10.2011 tarihinde ilk kez dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı tarafından 18.10.2011 tarihli dilekçe ile davanın yenilendiği ve duruşmanın 06.12.2011 tarihine bırakıldığı, anılan celsede de davacı vekilinin duruşmaya gelmediği ve davalı yanın davayı takip etmek istemediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.

 

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409.maddesi;

 

"Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

 

Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.

 

Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe İle başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağrı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.

 

Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.

 

İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

 

Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır." hükmünü içermektedir.

 

Öte yandan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun konu ile ilgili 150. maddesi ise; " (1) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir...

(6) İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır...." şeklinde düzenlenmiştir.

Bunun yanı sıra 6100 sayılı HMK'nın 320.maddesi, basit yargılama usulüne tabi davalarda özel bir düzenlemeye yer vermiştir. Anılan madde hükmüne göre,

 

"...(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır." denilmek suretiyle, basit yargılama usulü uygulanan davalarda (Kıvanın birden fazla takipsiz bırakılamayacağı hususu düzenlenmiştir.

 

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 1086 sayılı Hukuk Usule Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde açılan davada; yeni 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 04.10.2011 günlü celsede ilk kez davanın takipsiz bırakılmış olması nedeniyle işlemden kaldırılmasına karar verildikten sonra, tekrar 06.12.2011 günlü celsede de takipsiz bırakılması üzerine HMK'nın 320/4.maddesi uygulanarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasının isabetli bulunup bulunmadığı, eldeki davaya 1086 sayılı HUMK hükümlerinin mi, yoksa 6100 sayılı HMK hükümlerinin mi uygulanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Bir usul hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra bir dava açılırsa, bu davaya yeni usul kurallarının uygulanması esastır. Dava konusu işlemin daha önce yapıldığı ileri sürülerek, o sırada geçerli kuralların uygulanması istenemez. Ancak yeni hükümlerin ne zaman yürürlüğe gireceği açıkça düzenlenmişse, bu düzenleme dikkate alınacaktır. Buna ilişkin hüküm yoksa, usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığına bakılması gerekir. Eğer bir usul işlemi tamamlandıktan sonra yeni kural yürürlüğe girerse o işlem geçerli olarak kalır. Buna karşılık bir usul işlemi henüz tamamlanmamış veya başlamamış ise ,yeni kanun, kural olarak hemen yürürlüğe girecektir. Çünkü genel olarak kanunlar hemen etkili olur ve uygulanırlar. (Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2000, syf 47 vd.)

 

Mülga 1086 sayılı HUMK'nın hangi hükümlerinin uygulanmaya devam edeceği hususu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda aşağıdaki maddelerde düzenlenmiştir:

 

6100 sayılı HMK'nın Geçici 1. maddesi; "(1) Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz.

 

(2) Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz.";

 

Geçici 3.madde de " (1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

(2)   Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

 

(3)   Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır." denilmek suretiyle 1086 sayılı HUMK'nın uygulanacağı haller belirtilmekle beraber, anılan maddelerde 1086 sayılı HUMK'nın 409. maddesine değinilmemiştir.

 

(4)    

Somut olayda dava, 27.04.2011 tarihinde henüz 6100 sayılı yeni HMK yürürlüğe girmeden açılmış, mahkemece dava ilk olarak 04.10.2011 tarihinde, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra işlemden kaldırılmıştır.

 

Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında davanın mülga 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığı, anılan Yasanın 409. maddesindeki düzenlemelerin davacı yanın lehine olduğu ve kazanılmış hak teşkil edeceği görüşü ileri sürülmüş ise de, aşağıdaki gerekçe ile bu görüş azınlıkta kalmıştır.

 

1086 sayılı HUMK 578. maddesinde "İşbu kanun müktesep hakları ihlal etmemek şartiyle makabline şamildir." hükmünü içerse de; 6100 sayılı HMKnın zaman bakımından uygulanma başlığını taşıyan 448. maddesinde" (1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır." denilmek suretiyle usul hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık ilkesi benimsenmiş olup, somut olayda dosya, yeni 6100 sayılı yasa döneminde ilk kez işlemden kaldırıldığına ve mülga 1086 sayılı yasa döneminde henüz bir işlemden kaldırma kararı verilmediğine göre kazanılmış bir haktan da söz edilemeyecektir.

 

O halde, mahkemece 6100 sayılı HMK'nın 320/4.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerinde olup, direnme kararı onanmalıdır.

 

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.05.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.