T.C

YARGITAY 23.HUKUK DAİRESİ

 

E: 2014/1674

K: 2014/6301

T: 15.10.2014

 

Sıra Cetvelinin İtiraz

Davaların Birleştirilmesi

 

ÖZETİ: Mahkemece, anılan dava dosyası getirtilip davanın derdest olup olmadığının ve hangi davanın önce açıldığının belirlenmesi, derdest ise HMK'nın 166/4. maddesi uyarınca işbu dava ile bağlantılı olduğunun kabul edilmesi, şayet önce esas kaydı yapılan işbu dava dosyası ise, bu dosya üzerinde 166/1. maddesi uyarınca o davanın sonraki davanın açıldığı o mahkemece birleştirilmesi gerektiğinin o mahkemeye bildirilmesi ve birleştirmenin beklenmesi, o mahkemece birleştirme kararı verilmemesi halinde davanın sonuçlanmasının beklenmesi, şayet o davanın önce açıldığının tespiti halinde, işbu davaya bakan mahkemece, birleştirme kararı verilmesi, şayet o dava derdest olmayıp, sonuçlanmış ise o davanın sonucunun ve o davada kesinleşecek olguların dikkate alınması ve oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı vekili, müvekkilinin 14.05.2012 tarihli çekten dolayı takip borçlusu M. Z...'den alacaklı olduğunu, bu çeke dayalı olarak borçlu hakkında 15.05.2012 tarihinde icra takibi başlatıldığını ve borçlunun taşınmazı üzerine haciz konulduğunu, taşınmazın satışı üzerine düzenlenen sıra cetvelinde satış bedelinin davalı M. Ş...'in alacaklı olduğu icra dosyasına ödenmesine karar verildiğini, davalının, müvekkili tarafından başlatılan icra takibi üzerine, bonoya dayalı alacağı için aynı gün takip borçlusu hakkında ihtiyati haciz kararı aldığını ve takip başlattığını, bononun tek başına alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli olmadığını, davalının alacağının gerçek bir borç ilişkisine dayandığını kanıtlamak zorunda olduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinden davalının çıkarılmasını ve davalıya ayrılan payın müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının takip borçlusunun ortağının yeğeni olduğunu, öncelikle kendi alacağının varlığını ispat etmesi gerektiğini, herhangi bir mesleği ve geliri bulunmayan davacının takip borçlusundan 130.000,00 TL bedelli çek almış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin alacağının davacının alacağından önce doğduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacının alacağının 14.05.2012 keşide tarihli 130.000,00 TL bedelli çeke dayandığı, bu çekin aynı tarihte bankaya ibraz edildiği ve ödenmemesi üzerine davacının takip borçlusu hakkında 15.05.2012 tarihinde icra takibi başlattığı, davalının ise 10.01.2012 tanzim ve 10.05.2012 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak 15.05.2012 tarihinde takip borçlusu hakkında ihtiyati haciz kararı aldığı ve 17.05.2012 tarihinde icra takibi başlattığı, bononun tek başına alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli olmadığı, davalının, alacağının varlığını kanıtlamaya elverişli deliller sunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, sıra cetvelinde 1. sırada yer alan davalıya isabet eden paydan, öncelikle bu davaya ilişkin yargılama giderleri de dahil olmak üzere davacıya ödeme yapılmasına, artan bedel olursa davalıya tahsisine karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-Dava, muvazaa nedenine dayalı olarak s��ra cetvelinin iptali istemine ilişkindir.

Bir sıra cetveli için muhtelif alacaklılar tarafından farklı tarihlerde, farklı alacaklılara husumet yöneltilerek dava açılmış olsa dahi, tüm davaların birlikte incelenerek varılacak uygun sonuç çerçevesinde tek bir kararla sonuçlandırılması; birbiriyle çelişik hükümlerin engellenmesi gereğinden, bir dosyada verilen kararın diğer dosyanın sonucunu etkileme olasılığından ve sıra cetveline ilişkin özel usul hükümlerinden kaynaklanan bir zorunluluktur.

Aynı sıra cetveline yönelik farklı davalarda hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması, kararların infazında da şüphe ve tereddütlere neden olarak uyuşmazlıkların uzun süre devam etmesi ihtimalini doğurabilir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 14.02.1992 tarih ve 1991/3 E, 1992/2 K sayılı kararında, bir yargı çevresinde aynı düzeyde bulunan birden fazla mahkemenin, davaların birleştirilmesi açısından aynı mahkeme sayılacağı belirtilmiştir.

Somut olayda, Hatay 3. İcra Müdürlüğü'nün 2012/4358 E sayılı dosyasında düzenlenen dava konusu 04.06.2013 tarihli sıra cetvelinde, satış bedelinin 1. sırada yer alan davalı M. Ş... ile 2. sırada yer alan dava dışı A. arasında garameten paylaştırılmasına karar verildiği anlaşılmış, mahkeme gerekçesinde davacının 2. sırada yer alan A.'ye karşı da Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2013/354 Esas sayılı dosyasında dava açtığı ve açılan bu davanın halen derdest olduğu belirtilmiştir. Bu durumda, mahkemece, anılan dava dosyası getirtilip davanın derdest olup olmadığının ve hangi davanın önce açıldığının belirlenmesi, derdest ise HMK'nın 166/4. maddesi uyarınca işbu dava ile bağlantılı olduğunun kabul edilmesi, şayet önce esas kaydı yapılan işbu dava dosyası ise, bu dosya üzerinde 166/1. maddesi uyarınca o davanın sonraki davanın açıldığı o mahkemece birleştirilmesi gerektiğinin o mahkemeye bildirilmesi ve birleştirmenin beklenmesi, o mahkemece birleştirme kararı verilmemesi halinde davanın sonuçlanmasının beklenmesi, şayet o davanın önce açıldığının tespiti halinde, işbu davaya bakan mahkemece, birleştirme kararı verilmesi, şayet o dava derdest olmayıp, sonuçlanmış ise o davanın sonucunun ve o davada kesinleşecek olguların dikkate alınması ve oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.10.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.