Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. 

Davacı vekili, davalı kooperatifin müvekkili aleyhine ... İcra Müdürlüğü'nün 2010/500 Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, takibe konu 5548 no'lu senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, imzanın sahte olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin davalı kooperatife takibe konu 5548 no'lu senet nedeni ile 2.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine, %40'tan aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; takibe konu kredi borç senedindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, gerek davalı kooperatifin, kooperatif yetkilileri hakkında devam eden ağır ceza mahkemesindeki imza incelemesinin ve davanın sonucunu beklemeden davacı hakkında icra takibi başlatmış olması, gerekse takip tarihi itibariyle dosya kapsamından işleyecek faiz miktarı nazara alındığında yapılan takibin bu aşamada haksız ve kötü niyetli olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, davacının takibe konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine, davacı yararına kötüniyet tazminatına karar verilmiştir. 

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 

2)Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. İİK'nın 72/5. maddesi uyarınca, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa, borçlunun talebi üzerine, takip konusu alacağın yüzde kırkından az olmayacak şekilde, uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Diğer anlatımla, borçlu davacı yararına kötüniyet tazminatına hükmedebilmek için, alacaklı davalının takibinde haksız olması yeterli olmayıp, kötüniyetli olduğunun da ispatı gereklidir. Davalı alacaklının kötüniyetli sayılabilmesi için de, haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olması gerekir. Bu hususun ispat yükü de, davacı borçludadır. (Bkz. Prof. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, sayfa 173 vd. ayrıca Dairemiz'in 19.01.2012 tarih ve 2011/2342 E, 2012/239 K sayılı ilamı da aynı yöndedir.)

Somut uyuşmazlıkta ise takip, imzalı senede dayalı olarak var olduğu düşünülen hakkın kullanılması amacına dayalı olup, yargılama sonunda senetteki imzanın davacıya ait olmadığı ve yapılan takibin haksızlığı belirlenmiş ise de, salt buna dayalı olarak davalı alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak başlattığının kabulü doğru değildir. İcra takibi başlatılmadan önce sonuçlanan ve kesinleşen bir hukuk ya da ceza davasında imzanın davacıya ait olmadığının belirlenmesine rağmen, takibin başlatılması halinde takibin kötüniyetli olduğu kabul edilebilir ise de, ceza davasının sonucu beklenilmeden senet üzerinde yer alan görünüşteki imzaya dayalı takibe girişilmesi takibin kötüniyetli olduğunu göstermez. Bu itibarla, mahkemece, koşullarının oluşmadığının kabulü ile kötüniyet tazminatı istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda (1) no'lu bette açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) no'lu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kararara.com