T.C.

YARGITAY

Birinci Hukuk Dairesi

 

E:2015/2557

K:2015/6570

T: 04.05.2015

 

Paydaşların arasında Ecrimisil Davası

Takas

İyi Niyetli Zilyedin Harcamaları

 

Özet:          Davacıların, ortak miras bırakanlarından intikal eden taşınmazın paydaş davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek ecrimisil talep ettikleri davada, davalının takas ve mahsup savunmasının aynı davada değerlendirilebileceği, bu itibarla TBK’nın 139, TMK’nın 994, 995. maddeleri de dikkate alınmak suretiyle davalı tarafından yapılan ödemelerin ecrimisil talep edilen dönemi kapsaması halinde bu ödemelerin mahsup edilmesi, böylelikle hüküm vermeye elverişli ayrıntılı, denetlenebilir rapor alınması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.

 

(4721 s. MK m.994,995)

(6098s. TBK m.139)

 

Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hâkiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.

Davacılar, ortak miras bırakanları Mahmut’dan intikal eden 12 parsel sayılı taşınmazın, miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren davalı tarafından bizzat kullanıldığını ya da kiraya verildiğini, bu kullanım nedeniyle paylarına isabet eden ecrimisil bedelinin ödenmesi için davalıya ihtarname gönderdiklerini ancak sonuç alamadıklarını ileri sürerek, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönemde paylarına düşen şimdilik toplam 9.000,00TL ecrimisil bedelinin tahsilini istemişlerdir.

Davalı, intifadan men şartının yerine getirilmediğini, taşınmazın emlak ve çevre temizlik vergilerini kendisinin ödediğini, miras bırakanın hastalığı ve cenazesi ile ilgili ödemeler yaptığını, bu ödemelerin mahsubunun gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacı Gülcan bakımından davanın açılmamış sayılmasına, diğer davacılar bakımından iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 139. Maddesi gereğince; iki kişi karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her iki tarafın her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Bunun sonunda her iki borç, takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer. Takas borcu sona erdiren işlemlerden olup, takas sonunda karşılıklı borçlar daha azı oranında sona erer. Takasın sözkonusu olması için tarafların birbirlerine karşı aynı zamanda hem alacaklı hem de borçlu olmaları gerekir. Henüz doğmamış alacaklar takas edilemez. Takas beyanında bulunabilmek için takas edenle karşı tarafın birbirlerine karşı sahip oldukları alacak ve borçların özdeş olması gerekir.

Öte yandan; davalı tarafından taşınmaza zorunlu ve faydalı masraflar yapılmışsa iyi veya kötüniyetli olup olmadığına göre 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 994.ve 995.maddelerine göre bir değerlendirme yapılması gerekeceği açıktır. TMK’nın 994.maddesinde “iyiniyetli zilyet geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Gerçekten de, davalının yargılama sırasında böyle bir savunmada bulunmasına mani bir hüküm bulunmadığı gibi, savunma yoluyla getirilen bu isteğin mahkemece değerlendirilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur.

Somut olayda, davalının süresinde sunduğu cevap dilekçesi ile çekişme konusu taşınmaz için yaptığı masrafların takas ve mahsubunu istediği halde, mahkemece takas ve mahsuba konu edilen alacağın ayrı bir davanın konusunu oluşturacağı gerekçesi ile bu isteğin reddedilmesi doğru değildir.

Hal böyle olunca; davalının takas ve mahsup savunmasının aynı davada değerlendirilebileceği gözetilerek, yukarıda belirtilen yasa maddeleri de dikkate alınmak suretiyle davalı tarafından yapılan ödemelerin ecrimisil talep edilen dönemi kapsaması halinde bu ödemelerin mahsup edilmesi, böylelikle hüküm vermeye elverişli ayrıntılı, denetlenebilir rapor alınması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.

Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.