T.C.

YARGITAY

Birinci Hukuk Dairesi

E:2013/1062 K:2013/6596 T: 02.05.2013

·         Muris Muvazaasına Dayalı Tapu İptali ve Pay Oranında Tescil

·         Miras Bırakanın Gerçek İradesi

 

Özet:    Muvazaada, miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte ancak, mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmaya yönelik esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşme ile iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Miras bırakanın mal varlığım, o tarihte mevcut olan mirasçıları arasında paylaştırması, miras bırakanın gerçek amacının mirasçılardan mal kaçırması olarak değerlendirilemez.

Tanık beyanlarıyla, miras bırakan tarafından davalıya yapılan satışın, gerçek satış olduğunun doğrulandığı mahkemece gözetilmelidir.

(4721 s. MK m. 706)

(6098 s. TBK m. 237)

(2644 s. Tapu K. m. 26)

Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.


Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan İsmail'in 2246 parsel ile 38 parsel sayılı taşınmazları ile 2244 parsel sayılı taşınmazdaki 2/3 payını davalı kızı Ayşe'ye, 272 parsel sayılı taşınmazını davalı torunu Nurettin'e, 2197 parsel sayılı taşınmazını ise davalı torunu Ersöz'e satış suretiyle devrettiği, miras bırakanın 27.03.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak 1996 tarihinde evlendiği ikinci eşi Kadriye ile 1984 yılında ölen ilk eşi Hafize'den olma çocukları olan davacılar, davalı Ayşe, dava dışı çocukları Reşat, Firdevs ile kendisinden önce 1987 yılında ölen kızı Ürkuş'un oğlu olan torunu Nurettin'in kaldığı, davalı Ersöz'ün mirasçılardan Reşat'ın oğlu olduğu anlaşılmaktadır.

Davacılar, çekişme konusu taşınmazların davalılara temliklerinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davalılar ise miras bırakanın davacılar ile dava dışı bir kısım mirasçısına da yer verdiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanununun 213. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. maddesi) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul (‘dilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.

Somut olaya gelince, gerek dosyaya yansıyan kayıt ve belgelerden ve gerekse tanık beyanlarından; miras bırakanın eşi Hafize'nin 1984 tarihinde öldüğü, son eşi Kadriye ile 30.10.1996 tarihinde evlendiği, murisin davalı mirasçıları Ayşe ve Nurettin'e temlik ettiği taşınmazlar dışında, dava dışı 21, 738, /40, 1352,1411 ve 1475 parsel sayılı taşınmazlarını 31.08.1984 tarihinde 1/3'er pay olarak ölünceye kadar bakım akti ile davacı çocukları Ali ve Akif ile dava dışı oğlu Reşat'a, yine dava konusu 2244 parsel sayılı taşınmazın dava konusu yapılmayan 2/3 payını 05.08.1993 tarihinde dava dışı kızı Firdevs'e satış suretiyle devrettiği gözetildiğinde, miras bırakanın gerçek amacının mirasçılarından mal kaçırmak olmayıp mal varlığını o tarihte mevcut olan mirasçıları arasında paylaştırmak olduğunun kabulü gerekir.

Öte yandan, tanık olarak dinlenen Halil ile Reşat'ın; miras bırakan tarafından davalı Ersöz'e yapılan satışın gerçek olduğu yönündeki anlatımları dikkate alındığında, torun Ersöz'e devredilen 2197 parselin temlikinin de muvazaalı olmadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Davalılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.