T.C

YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ

 

E: 2014/5178

K: 2015/544

T: 03.02.2015

 

Kooperatif ve Üyesi Arasındaki Uyuşmazlığın Çözüm Yeri 

Ticari Dava

Ticaret Mahkemesi

Tüketici Mahkemesi

 

ÖZETİ: Kooperatif üyeliğine dayalı olarak Tüketici Hakem heyeti kararının kaldırılarak yapı kusurundan (ayıplı imalat )kaynaklanan zararın tazmini istenilmiş ve Tüketici Mahkemesi tarafından yargılamaya devam edilerek davanın reddine ilişkin hüküm tesis edilmiştir. Oysa, dava, kooperatif üyeliğine dayalı olup, 01.07.2012 tarihinden sonra açılan ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 99. maddesi uyarınca ticari dava niteliğini haiz işbu davaya Ticaret Mahkemesince bakılmalıdır. Bu durumda mahkemece, Adana Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek HMK'nın 114 /1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Taraflar arasındaki ayıplı imalatın giderilmesi ve tüketicinin hakem kurulu kararına itirazının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı, Adana Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliğine bağlı SS 7007 ada Konut yapı kooperatifince kendisine teslim edilen dairede ayıplı imalatlar olduğunu, yapının fen ve sanat kurallarına aykırı, eksik, hatalı yapılması nedeniyle meydana gelen değer kaybıve imalat eksiklikleri ve ayıplarının giderilmesi için defalarca davalı kooperatife müracaat etmesine rağmen bir sonuç alınamadığını, aynı hususta Adana Valiliği Tüketici Sorunları Hakem Heyetine yaptığı başvurunun da reddedildiğini ileri sürerek, Hakem Heyetinin 17.12.2012 tarih ve 78 sayılı kararının kaldırılmasını ve mağduriyetinin giderilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davacının Adana Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliğinin üyesi olmadığını, üyesi olduğuSS 7007 ada Konut yapı kooperatifince tahsis edilen dairesini 11 yıl evvel teslim alarak üyelikten ayrıldığını, kooperatif üyelik sıfatı kalmadığından bu davayı açamayacağını, ayrıca kat maliklerinin çatıya güneş enerjisi ve televizyon anteni takarak orijinal halini bozmalarından müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacının dairesini davalı kooperatiften 11 yıl önce teslim aldığı, dava tarihi itibarıyla 4077 sayılı 3. maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, çatıdaki akmayla ilgili şikayetlerinin ise Kat Mülkiyeti Kanunu'na göre yönetim tarafından giderilmesi gerektiği belirtilerek, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı temyiz etmiştir.

Dava, kooperatif üyeliğine dayalı olarak, dairedeki ayıplı imalatın giderilmesi ve Tüketiciİl Hakem Heyeti kararının kaldırılması istemlerine ilişkindir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu, açıklanmış; “ Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de aynen;“Bu Kanun, 1 inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanun'la değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi”; (h) bendinde tüketici işleminin, "mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi"(f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/e maddesine göre tüketici, bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişidir. Bu tanımdan hareketle, her alıcının tüketici olmadığını söylemek mümkündür.

Kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi amaçlarla da alıcı olunabilir. Bir mal veya hizmeti, bu amaçlarla satın alanlar, tüketici sayılmaz.

Ticari veya mesleki amaç, alıcının amacına göre belirlenir. Amaç (saik), işlemin niteliğini belirleyen bir unsurdur.

Tüketilmek üzere piyasaya sunulan ürün ve işleri, bedeli karşılığında, edinmek, kullanmak, bu ürün ve işlerden yararlanmak, bir tüketim işlemidir. Burada özellik objektiftir ve karine, tüketme işlemidir. Tüketici de, bu işlemi yapan kişidir. (İlhan, Cengiz, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun-Şerh, Ankara 2006, 1. Baskı, s.20).

Tüketici işlemi, tüketici ve satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi ifade eder. Ancak her türlü hukuki işlem,tüketim sonucunu doğurmaz. Satış sözleşmesi, mülkiyetidevir gayesi güden sözleşmelerin başında gelir ve tüketim amaçlı düzenlendiği takdirde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalır.

Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.

Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur.

Giderek 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp;üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir.

4077 Sayılı Yasa'nın23. maddesi, "Bu Kanun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır" hükmünü taşımaktadır.

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, kooperatif ile üyesi arasındaki bu davada anılanKanun'un uygulanmasıyla ilgili bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Yasa'nın 23. maddesi hükmü, Yasa'nın uygulanmasıyla ilgili olarak çıkabilecek tüm uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemelerinde bakılmasını öngörmüştür. Başka bir ifadeyle, 4077 sayılı Yasa, bir uyuşmazlığa tüketici mahkemesince bakılmasının tek koşulu olarak, uyuşmazlığın kendisinin uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olmasını aramıştır.

Somut olayda, 3/h bendinde yer alan "tüketici işlemi" 3/c bendi anlamında "hizmet" bulunmamakta olup, Yasada dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri, olağan tüketim işleri kapsama alınmıştır. Anılan sözleşmeden kaynaklanan eldeki davada 4077 sayılı Yasa'nın uygulanması söz konusu olmadığından, olayın çözümünün genel hükümler çerçevesinde yapılması gerekir. Nitekim, aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.2003 tarih, 2003/15-127 E ve 2003/102 K; 10.11.2010 tarih ve 2010-15 E, 589 K; 19.10.2011 tarih ve 2011/13 -538 E, 648 K sayılı ilamlarında da açıklanmış bulunmaktadır.

Öte yandan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleriarasında iş bölümü ilişkisi mevcut iken, 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’un 5. maddesinin 3 ve 4. fıkra hükümlerinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleriarasındakiilişkigörevilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.

Üye ile kooperatif arasındaki uyuşmazlıkların 1163 sayıl Kooperatifler Kanunu'nun 99/1. maddesi uyarınca aynı yasada düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaların, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılacağı belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK'nın 5/1. maddesi uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Somut olayda, kooperatif üyeliğine dayalı olarak Tüketici Hakem heyeti kararının kaldırılarak yapı kusurundan (ayıplı imalat )kaynaklanan zararın tazmini istenilmiş ve Tüketici Mahkemesi tarafından yargılamaya devam edilerek davanın reddine ilişkin hüküm tesis edilmiştir. Oysa, dava, kooperatif üyeliğine dayalı olup, 01.07.2012 tarihinden sonra açılan ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 99. maddesi uyarınca ticari dava niteliğini haiz işbu davaya Ticaret Mahkemesince bakılmalıdır.

Bu durumda mahkemece, Adana Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek HMK'nın 114 /1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.02.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.