YARGITAY 10.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/13440

Karar: 2009/18970

 

İşkazası sonucu ölen sigortalının haksahiplerine bağlanan peşin sermaye değerli gelirler ile yapılan ödemenin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazmini davasının yapılan yargılaması sonucunda; ilamda yazılı nedenlerle,

 

Mahkemece, işkazasının % 100 kaçınılmaz olduğu ve davalı işverene yüklenecek kusur bulunmadığı gerekçesinden hareketle, davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı Avukatınca istenilmesi üzerine, dosya incelenerek işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22/12/2009 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davacı adına Av.... ile karşı taraf adına Av.... geldiler. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

 

Yer altı maden işçisi olarak çalışan sigortalı, olay günü kazı ve tahkimat işi yapmak üzere görevlendirildiği ekiple birlikte çalışırken, başyukarı arınının akmasıyla birlikte ortaya çıkan metan gazının ortamı kaplaması sonucunda, ekipteki beş çalışma arkadaşıyla birlikte ölmesi biçiminde gerçekleşen işkazası nedeniyle açılan rücu davasında; haksahipleri tarafından açılan tazminat davası sürecinde elde edilmiş olup, olayın % 100 oranında kaçınılmaz olduğu sonucuna varan bilirkişi raporundaki değerlendirme esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

506 sayılı Yasanın 26. maddesinde düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; sigortalı veya haksahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında bağlayıcı nitelikte bulunmamakta; 506 sayılı Yasanın 26. maddesi çerçevesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir.

 

Öte yandan, “kaçınılmazlık, sosyal sigortalar uygulamasında, hukuksal ve teknik anlamda, olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları anlatan bir kavram…” (Prof.Dr. A. Can Tuncay, Kurumun işverene Rücuu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 185) olup; bu halin kabulünün koşulu, “…vuku bulan olaya karşı koyulmazlık hali ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen gerçekleşmesi önlenemeyen ve objektif bir kaçınılmazlık durumunun söz konusu olmasıdır. Umulmadık bir hal kaçınılmazlık olarak nitelenemeyecektir. Ummamak ummayı düşünmemek ve zarar verici olay ile karşılaşmak, kaçınılmazlık olarak değerlendirilemez.”(Prof.Dr. Berin Engin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İşverene Rücuya Nasıl Bakıyor?, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 139)

 

Dava konusu edilen gelirlerin bağlanmasına neden olan işkazası, çalışılan alana metan gazı yayılması sonucu, birden fazla işçinin ölümüne neden olacak biçimde gerçekleşmiştir. Olay nedeniyle, iş güvenliği müfettişi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenmiş bulunan 31.08.2005 tarihli raporda, metan drenajıyla ilgili çalışmaların yetersiz olduğu; 25 metrelik kontrol sondajları yapılması gerektiği halde buna ilişkin teknik donanımın sağlanmadığı ve sondaj boylarının en iyi koşulda 11-12 metre arasında kaldığı; otomatik gaz ölçüm cihazı ayarının düşük tutulması sonucu, tahliye öncesinde havalandırma pervanesinin durmasına neden olunduğu; ocak denetimi ve güvenlik organizasyonunun yetersiz olduğu tespitlerine yer verilip; işverenin işkazasının gerçekleşmesi nedeniyle % 100 oranında kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır. Haksahipleri tarafından açılan dava sürecinde elde edilerek, eldeki davada da hükme dayanak alınan bilirkişi raporları ise, “Kaza ani gaz ve kömür püskürmesi sonucu oluşmuştur. Yer altı madenciliğindeki ağır çalışma koşullarından kaynaklanan belirsizlikler ve olayın karmaşık yapısı nedeniyle...” kazanın oluşumunda % 100 oranında kaçınılmazlığın etkili olduğu belirtilmiştir.

 

“Anayasanın 17. maddesinde “yaşama hakkı” güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde, iş ve sosyal güvenlik mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesi ile koruyucu bir takım hükümler getirilmiştir.

 

Kamu düzeni düşüncesi ile oluşturulan işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat hükümleri; işyerleri ve eklerinde bulunması gereken sağlık şartlarını, kullanılacak alet, makineler ve hammaddeler yüzünden çıkabilecek hastalıklara engel olarak alınacak tedbirleri, aynı şekilde işyerinde işkazalarını önlemek üzere bulundurulması gerekli araçların ve alınacak güvenlik tedbirlerinin neler olduğunu belirtmektedir. Burada amaçlanan… yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin vücut tamlığı ve yaşama hakkının önündeki tüm engellerin giderilmesidir.

 

Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına neden olmuş hareketinin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir.

 

Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş , fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı (=işverenin koruma tedbiri alma ödevi), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı (=işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır.

 

Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini göz önünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir…

 

İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin eğitimi, bir kısım mevzuat hükümlerini içerir belgelerin kendilerine verilmesini değil, eylemli olarak, bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılması ile sağlanabilir. Eğitimden sonraki aşama ise, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerin alındığının ve uygulandığının denetlenmesidir.

 

İşverenlerce, iş güvenliği açısından hayati öneme haiz bulunan araç ve gereçlerin anılan kazalı tarafından kullanılması sağlandığında, kazalanma olasılığının tamamen ortadan kaldırılabileceği yadsınamaz bir gerçektir...”(YHGK 16.06.2004 t., 2004/21-365 E., 2004/369 K.)

 

İş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile işçi sağlığı ve işgüvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan, yukarıda sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yapılacak incelemeyle; arına uzaklıkları 8 metre ile 30 metre arasında değişen altı işçinin, bir kısmının üzerinde hiç posta bulunmadığı halde yine de çalışma alanını terkedememiş olmalarının uyarı ve havalandırma sistemi konusunda belirlenen eksiklerden kaynaklanıp kaynaklanmadığı yönünü de aydınlatacak içerikte; mevzuat uyarınca hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı yönlerinin yargısal denetime elverir biçimde irdelendiği çelişkiden uzak rapor alınması gereği üzerinde durulmaksızın, kusur aidiyeti konusunda eksik incelemeyle sonuca varılması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma

nedenidir.

 

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.

 

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı avukatı yararına takdir edilen 625.00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, 22/12/2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

kararara.com