ÖZETİ: Akit kural olarak sözleşmede öngörülen süre hitamında sona erer ve mecurun kira parası hakkında taraflar arasında anlaşmazlık bulunması durumunda kira akdinin asli unsurlarından olan kira bedeli konusundaki uyuşmazlık nedeniyle artık devam eden bir kira sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Ortada devam ettiğinden söz edilebilecek bir kira akdi bulunmadığına göre musakkaf olmayan kiralananlara yönelik açılan kira tespit davasında görev genel kurala göre belirlenir. Yapılan keşif sonucu mahkemece taşınmazın konut ve çatılı işyeri kirası hükümlerine tabi olmadığı belirlendiği halde Hukuk Genel Kurulunun ilgili kararında da belirtildiği üzere ecrimisil saptanması gerektiği gözetilerek davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekir.

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan kira bedelinin tespiti davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava, kira bedelinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde, son dönem kira bedelinin aylık 50 TL olarak ödendiğini belirterek dava tarihinden itibaren aylık kira bedelinin 350 TL olarak tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Taraflar arasında düzenlenen 31.12.1987 başlangıç tarihli 31.08.1988 bitiş tarihli kira sözleşmesi hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunda kiralananın gayri musakkaf nitelikte olduğu belirtilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.05.1994 gün ve 1994/3-174-336 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, dava konusu taşınmazın niteliği, olayda Borçlar Kanunu'nun adi kiraya ilişkin hükümlerinin mi yoksa konut ve çatılı iş yeri kiralarına ilişkin hükümlerinin mi uygulanacağı yönünden önem taşımaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; kira parası, Borçlar Kanunu'nun 248. (TBK 299) maddesinde yer alan, kira akdinin esaslı unsurlarındandır. Yine, kiralanan taşınmazın, niteliği itibarı ile 6570 sayılı Yasanın uygulama alanı içinde bulunması durumunda (TBK konut ve çatılı işyeri kirası) aslolan, kira müddetinin sonunda da kira akdinin devam etmesidir. Ancak, kira parasına ilişkin olarak, tarafların ihtilafa düşmeleri halinde sözleşmede doğan bu boşluk, 18.11.1964 tarih 2/4 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı uyarınca hakim tarafından doldurulur. Borçlar Kanununa tabi olan yerlerde ise, akit kural olarak sözleşmede öngörülen süre hitamında sona erer ve mecurun kira parası hakkında taraflar arasında anlaşmazlık bulunması durumunda kira akdinin asli unsurlarından olan kira bedeli konusundaki uyuşmazlık nedeniyle artık devam eden bir kira sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Ortada devam ettiğinden söz edilebilecek bir kira akdi bulunmadığına göre musakkaf olmayan kiralananlara yönelik açılan kira tespit davasında görev genel kurala göre belirlenir.

Yapılan keşif sonucu mahkemece taşınmazın konut ve çatılı işyeri kirası hükümlerine tabi olmadığı belirlendiği halde Hukuk Genel Kurulunun ilgili kararında da belirtildiği üzere ecrimisil saptanması gerektiği gözetilerek davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 26.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.