T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

 

E. 2014/1-270

K. 2015/12

T. 24.2.2015

 

Kasten Öldürmeye Teşebbüs/Kasten Yaralama Suçu Ayrımı

Suça Teşebbüs

Kast

 

 

5237/m. 53,62,86/1-3-e,87/1-d

 

ÖZET : Kasten yaralama suçundan sanık hakkındaki yargılamada; C.G.K. çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesi noktasındadır.Sanığa ait taşınmaz üzerindeki inşaatın mimarı durumundaki maktul ile yaralanan kardeşi katılan V.O, aralarında bulunan anlaşmazlığı gidermek için sanığın bürosuna gittikleri ve büroda çıkan tartışma ve kavga sonrası sanığın hedef alarak başına doğru ateş ettiği, mağdurun sakınması üzerine merminin tavanla duvarın birleştiği yere isabet ettiği, sanık Bektaş'ın bu kez mağdurun kasık bölgesine ateş ederek femoral ven yaralanmasına sebebiyet verip yaşamsal tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığını belirtmiştir.Bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.Katılanın mimar olan maktul ağabeyinin yanında çalıştığı, sanık B.'ın arsasında yapılacak inşaatın projesinde değişiklik yapmak istemesi nedeniyle olay öncesi sanık B. ile maktul arasında tartışmalar yaşandığı, olay günü de sanık B.'ın maktulü arayarak hakaretlerde bulunması üzerine katılanı da yanına alan maktulün sanıkla görüşmek için sanığın işyerine geldiği, burada başlayan tartışma ve küfürleşmenin kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında sanık B.'ın tabancayla katılanı hedef alarak ateş ettiği, katılanın sakınması üzerine merminin tavanla duvarın birleştiği yere isabet ettiği, bu kez katılanın kasık bölgesine ateş ederek femoral ven yaralanmasına sebebiyet verip hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı, yere düşen katılanı bırakarak maktul Y.S.'in göğüs, kalça ve ayak bölgelerine üç el ateş ederek öldürdüğü, akabinde işyeri kapısı önünde durup "öldü mü bu o... çocukları" diye bağırdığı olayda; katılanın aşamalardaki anlatımının dosyadaki delillerle uyumlu olması, kullanılan vasıtanın elverişliliği, hedef alınan vücut bölgeleri, yaranın niteliği, katılanın yere düşmesi üzerine onun yönünden istediği sonucu aldığını düşünen sanığın katılanın ağabeyi olan maktule de üç el ateş ederek öldürmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğunun kabulü gerekir.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmü yerinde değildir.

 

DAVA : Kasten yaralama suçundan sanık B.Y.'ın 5237 sayılı TCK'nun 86/1-3-e, 87/1-d, 62 ve 53. maddeleri gereğince 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.03.2011 gün ve 196-36 sayılı hükmün, sanık müdafii, katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 19.09.2012 gün ve 2011/7493-6660 sayı ile;

 

"... Oluşa ve dosya kapsamına göre; mağdur V.O.'un ağabeyi maktul Y.S.'in, arsa sahibi sanık B., müteahhidi tanık M. olan arazide yapılacak inşaatın mimarı olduğu, sanık B.'ın, maktulün çizdiği projenin bazı kısımlarında tadilat istediği, ancak maktulün mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle değişikliği kabul etmediği, telefonla yaptıkları görüşmelerde sanığın maktule hakaret ve tehditlerde bulunduğu, olay günü durumu konuşmak için maktulü İzmir'den Manisa'ya çağırdığı, maktulün yanına kardeşi V.O.'u da alarak Manisa'ya hareket ettiği, yoldaki telefon görüşmelerinde sanık Bektaş'ın hakaretlerini sürdürdüğü, sanığın bürosuna varan maktul ve mağdur ile sanık Bektaş ve oğulları sanıklar Rahmi ve Aytaç arasında başlayan karşılıklı tartışma ve küfürleşmenin kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında sanık Bektaş'ın tabancayla V.O.'u hedef alarak başına doğru ateş ettiği, mağdurun sakınması üzerine merminin tavanla duvarın birleştiği yere isabet ettiği, sanık Bektaş'ın bu kez mağdurun kasık bölgesine ateş ederek femoral ven yaralanmasına sebebiyet verip yaşamsal tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı, yine maktul Y.S.'in göğüs, kalça ve ayak bölgelerine üç el ateş ederek öldürdüğü olayda; kullanılan vasıtanın elverişliliği, hedef alınan vücut bölgeleri, yaranın niteliği, aynı kavga ortamında mağdurun ağabeyi maktulü de 3 el ateş ederek öldürmüş olması dikkate alındığında, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu halde, öldürmeye teşebbüs yerine, suç vasfında hataya düşülerek yaralama suçundan hüküm kurulmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi...”,

 

İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

 

Yerel mahkeme ise 06.03.2013 gün ve 270-58 sayı ile;

 

"... Dosyadaki iddianame, savcılık mütalaası, Yargıtay C.Başsavcılığı tebliğnamesi ve Yargıtay bozma ilamında olayın kabul ve anlatılış şekli itibarıyla katılan V.O. B.'un anlatımına ağırlık verilerek sonuca gidildiği ve değerlendirme yapıldığı görülmektedir.

 

... Tanık anlatımlarından açıkça anlaşılacağı üzere sanık B., tabanca ile ilk kez ateş ettiğinde tanıklar A. ve A. tarafların yanında ve olay yerindedirler. Ancak sanık B.'ın ilk atışta katılan V.O.'un anlatımında geçtiği şekilde V.O.'a hedef alarak ateş ettiğini görmemişlerdir. Tanık Ayşen tabancanın havaya doğru olduğunu belirtmiştir. İlk atıştan sonra her iki tanık tuvaletin içine saklanmışlardır. Sanık Bektaş'ın olaydan sonra sıcağı sıcağına verdiği kolluk ifadesi de kısmen tanık anlatımlarına benzerdir ve sanık ilk ateşinde havaya ateş ettiğini belirtmektedir. Olay yeri krokisi ve fotoğraflarına göre iş yerinin duvarının tavana bitiştiği yerde bir adet mermi deliği yine tavanda mermi sekme izi bulunmaktadır. Sonuçta çok da büyük olmayan bu iş yerinde sanık Bektaş'ın ayakta iken katılan V.O.'un kafasına ateş edip de merminin iş yerinin duvarlarına değil de tavana isabet etmesi yine çıkan mermiden katılanın eğilmek suretiyle kendisini kurtarması, hayatın olağan akışı ve fizik kuralları ile uyumlu gözükmemektedir.

 

Katılan V.O. kolluktaki ilk ifadesinde sanık B.'ın ağabeyine A. ile boğuşurken ateş ettiğini söylemişken duruşmada ağabeyinin kapıdan kaçmak isterken 1 metre mesafeden ateş ettiğini belirtmiştir. Alınan otopsi ve İzmir KPL raporlarına göre maktulun ölümüne yol açan atışlar uzak atıştır. Ancak düzenlenen İzmir KPL raporunda maktulün her iki elinde de atış artıkları bulunmaktadır. Katılan V.O.'un beyanına itibar edilecek olursa maktule isabet eden atışların hem uzak atış olması, hem de maktulün ellerindeki atış artıklarının bulunması birlikte açıklanamaz hale gelmektedir. Oysa atışların uzak atış olması, elde atış artığı bulunması, sanık B.'ın elbiselerindeki yırtıklar, kopan düğmeler ve maktuldeki isabet yerleri birlikte değerlendirildiğinde, sanık Bektaş'ın maktul Y.S.'i ilk ifadesinde belirttiği üzere kendisi ile kavga ettiği sırada ateş etmek suretiyle öldürdüğü anlaşılmaktadır.

 

... Mahkememizin ilk kararında açıklanıp vurgulandığı üzere sanık Bektaş, katılan V.O.'a yönelik olarak bir el ateş etmiş ve onu kasığından yaralamıştır. Sanık B. tarafından yapılan ilk atışın katılan V.O.'a mı yoksa havaya doğru mu olduğu hususunda ilk kararın gerekçesinde belirtildiği üzere sanığın savunması doğrultusunda havaya ateş ettiği kanaati mahkememizde ağırlık kazanmıştır. Sanık olay sürecinde halâ tabancasında yeterli mermi olup katılana karşı silahla ateş etmeye devam edip onu öldürme imkanı varken bu yola başvurmamıştır. Sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini gösteren her tür şüpheden uzak kesin ve yeterli delil elde edilememiştir.

 

Sonuç olarak mağdurdaki yaranın yeri, yara sayısı, silahla bir kez ateş edilmiş olması, sanığın tabancasında olay sonrası 6 merminin daha bulunması, birden fazla atış imkânı varken ateş edilmemiş olması, hareketli kavga ortamında katılanın isabet alıp yaralanması, toplanan deliller itibarıyle sanığın katılana karşı öldürme kastıyla hareket ettiğinin kesin olarak tespit edilememesi ve ortaya çıkan şüphenin sanık lehine yorumlanması ilkesi karşısında sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kanaatine varılmış ve Yargıtay bozma ilamına uyulmamıştır...",

 

Gerekçesiyle direnerek ilk hükümde olduğu gibi sanığın kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir.

 

Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının 25.04.2014 gün ve 177096 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

 

KARAR : Sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

 

İncelenen dosya kapsamından;

 

Üniversite öğrencisi olan katılan V.O.'un mimar olan ağabeyi maktul Y.S.'in yanında çalıştığı, sanık B.'ın müteahhit olan tanık M. ile arsasında inşaat ile ilgili anlaşma yaptıkları, maktulün de bu inşaatın mimarı olduğu, sanık B.'ın maktulün çizdiği projenin bazı kısımlarında tadilât yapılmasını istediği, ancak maktulün mevzuata aykırı olduğu gerekçesiyle değişiklik talebini kabul etmediği, telefonla yaptıkları görüşmelerde sanığın maktule hakaretlerde bulunduğu, olay günü de konuşmak için maktulü İzmir'den Manisa'ya çağırdığı, maktulün yanına kardeşi katılan V.O.'u alarak Manisa'ya hareket ettiği, yoldaki telefon görüşmelerinde de sanık B.'ın hakaretlerini sürdürdüğü, sanığın bürosuna gelen maktul ve katılan ile sanık Bektaş ve oğulları olan sanıklar R.ve A. arasında başlayan tartışma ve küfürleşmenin kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında sanık B.'ın, tabancayla katılan V.O.'a ateş ettiği, katılanın sakınması üzerine merminin tavanla duvarın birleştiği yere isabet ettiği, katılana bir kez daha ateş ederek kasık bölgesinden femoral ven yaralanmasına sebebiyet verip hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı, katılanın yere düşmesi üzerine Y.S.'in göğüs, kalça ve ayak bölgelerine üç el ateş ederek öldürdüğü, daha sonra dışarı çıkarak gelen polislere teslim olduğu,

 

Yakalama tutanağında, ihbar üzerine olay yerine gelindiğinde işyerinin önünde bulunan sanık B.'ın belinden çıkardığı taşıma ruhsatlı tabancasını kolluk görevlilerine teslim ettiği, tabancada altı adet mermi olduğunun belirtildiği,

 

Olay yeri inceleme raporunda, olayın Y... inşaat adlı işyerinde meydana geldiği, içeride maktulün hareketsiz, katılan V.O.'un ise yaralı olarak yerde yattığı, masa üzerinde bir adet kapalı maket bıçağı, 4 adet 9 mm boş kovan, 1 adet deforme olmuş mermi çekirdeği ve 1 adet mermi çekirdeği gömleği ele geçirildiğinin yazıldığı,

 

Otopsi raporuna göre; maktulün göğüs, kalça ve ayak bölgesine aldığı ateşli silah yaralanmasına bağlı iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama neticesinde öldüğü,

 

Katılan V.O.'a ait raporda, sağ inguinal bölgede mermi giriş deliği, sol kalçadan çıkış deliği olduğu, her iki testiste hematoma ve femoral arterde yaralanmaya ve hayati tehlike geçirmesine neden olduğunun belirtildiği,

 

Ekspertiz raporlarında, ele geçen kovanlar ile mermi çekirdeklerinin sanığın teslim ettiği tabancadan atıldığı, mağdur ve maktule yönelik atışların uzak atış mesafesinden yapıldığı bilgilerine yer verildiği,

 

Anlaşılmaktadır.

 

Katılan V.O.; ağabeyi olan Y.S.'e ait Mimarlık ve Mühendislik Şirketinde çalıştığını, dört veya beş ay kadar önce Y... İnşaatın A... Sitesi isimli inşaatının proje ve mimarlık işlerini üstlendiklerini, işin tamamını bitirdiklerini, ancak Y... İnşaatın sahibi B.'ın projede usulsüzlük yaparak metraj alanda büyüme paylarını arttırmak istediğini, ağabeyi Y.S.'in B.'a ikazda bulunarak imarda usulsüzlük yapamayacaklarını, gerekirse işi bırakacaklarını söylediğini, bu olayın yaklaşık bir aydır bu şekilde devam ettiğini, B.'ın projede değişiklik yaptıramayacağını anlayınca ağabeyi Y.S.'i gerek telefonla, gerekse yüz yüze ölümle ve her şeylerini ellerinden almakla tehdit etmeye başladığını, olay günü ağabeyinin kendisini cep telefonundan arayarak "Bektaş beni cep telefonumdan aradı, projede değişiklik yapmadığım için öldürmekle, bir yaşındaki kızımı kaçırmakla tehdit etti, gel beraber Manisa'ya bu adamların işyerine gidelim, sözleşmeyi iptal edip alacağımızdan vazgeçip işi bırakalım, sen nerdesin gelip seni alayım" dediğini, on onbeş dakika geçtikten sonra ağabeyinin aracıyla beraber Manisa'ya doğru yola çıktıklarını, yolda Bektaş'ın ağabeyini cep telefonundan arayarak "nerde kaldın lan o...çoçuğu senin her şeyini elinden alacam seni geberteceğim" dediğini, ağabeyinin de "ağabey yeter artık küfür etme geliyorum" diyerek telefonu kapattığını, saat 15.00 sıralarında Y... inşaata ait yazıhane önüne gelerek içeri girdiklerini, içeridekilere selam verdikten sonra soldaki çiftli koltuğa oturduğunu, ağabeyinin ise yine solda bulunan Bektaş'ın oturduğu masanın solundaki tekli koltuğa A.'ın karşısına oturduğunu, B.'ın aniden ayağa kalkarak projeyi ağabeyinin suratına fırlatıp "adam olacaksın o... çocuğu projeyi isteğim gibi yapacaksın eğer yapmazsan eşinin karnındaki bebeği sinkaf ederim" demesi üzerine ayağa kalktıklarını, ağabeyinin Bektaş'a; "yeter abi artık haddini aştın, bana böyle hakaret edip tehdit edemezsin” dediğini, bu sırada ağabeyinin karşısında oturan A.'ın ayağa kalkarak eliyle ağabeyine vurmak için hamle yaptığını, kendisinin de bu şahsın elini tutarak ağabeyine vurmasını engellediğini, yanında oturan R.'nin ise yüzüne yumruk vurmaya başladığını, A.'ın da yumruk attığını, bu şahıslarla boğuşurken ağabeyinin "kardeşime vurmayın yapmayın etmeyin" diyerek kendisine vuran A. ve R.'yi ayırmaya çalıştığını, ağabeyi ve A.'ın boğuşarak sekreter masasının yanına kadar gittiklerini, kendisinin ikili koltuğun yanında Rahmi ile boğuşmaya devam ettiğini, bu sırada Bektaş'ın "R. çekil aradan" diye bağırdığını duyması üzerine Bektaş'a baktığında masanın arkasında elindeki tabancayı kendisine doğrulttuğunu gördüğünü, Rahmi'nin önünden kaçınca B.'ın kafasına doğru bir el ateş ettiğini, eğilmesi nedeniyle kurşun isabet etmeden geçtiğini, arkasından iki el daha ateş ederek kasığından yaraladığını, yere düştüğünü, Bektaş'ın masanın ön tarafına gelerek sağ taraftaki sekreter masasının yanında A. ile boğuşan ağabeyine doğru dört el ateş ettiğini, ağabeyinin de yaralanarak yanına düştüğünü, kendinden geçer gibi olunca şahısların öldüğünü sanarak birlikte dükkândan dışarı kaçtığını, dışarı çıkan Bektaş'ın elinde bulunan tabancayla tekrar işyeri kapısı önüne geldiğini "öldü mü bu o... çocukları" diye bağırdığını, Rahmi'nin ise babasını tutarak "zaten biri düştü yeter kaçalım" dediğini, A. ve sekreter A.'in de olay anında içeride olduklarını, ancak olaya müdahale ettiklerini görmediğini söylemiş,

 

Tanık A. kollukta; Y... inşaat isimli işyerinde sekreter olarak çalıştığını, olay günü saat 15.30 sıralarında B.'ın cep telefonuyla bir şahısla konuşurken “olacaksa olsun, olmayacaksa olmasın, sinkaf ol git” dediğini, yarım saat sonra bir otomobilin işyerinin önüne hızlı bir şekilde gelip durduğunu, içeriye isimlerini sonradan öğrendiği Y.S., V.O. ve A. isimli üç şahsın girdiğini, Y.S.'in patronu olan Bektaş'ın oturduğu masanın önüne gelerek “sen bana nasıl sinkaf ol git dersin” diye bağırarak üzerine yürüdüğünü, B.'a yumrukla vurmak için hamle yaptığı sırada Bektaş'ın oğulları Rahmi ve Aytaç'ın araya girerek ayırmaya çalıştığını, bu sırada V.O. isimli şahsın da araya girdiğini, itişmeye başladıklarını, ayırmak için Arkın'ın da araya girdiğini, bu esnada Bektaş'ın elinde tabanca gördüğünü, çok kısa süre sonra patlama sesi duyduğunu ve korkarak yan tarafta bulunan tuvalete kaçtığını, birkaç dakika sonra Arkın'ın da tuvalete geldiğini, silah sesi kesildikten sonra V.O.'un "ambulans çağırın" diye bağırdığını duyarak tuvaletten çıktığını söylemiş, duruşmada ise, aynı beyanlarını tekrarlamakla birlikte kargaşa esnasında Bektaş'ın eli havada iken tabancayla ateş ettiğini görünce tuvalete kaçtığını beyan etmiş,

 

Tanık A.; inşaat mühendisliği yaptığını, Y.S. ile dört yıldan beri iş arkadaşlığı olduğunu, olay günü saat 14.30 sıralarında Y.S.'in telefonla aradığını ve B. ile telefonda tartıştığını, kendisine küfür ettiğini, bu duruma kızdığını, B. ile görüşmek için Manisa'ya gitmek üzere yola çıktığını söylediğini, kendisinin de çıkabilecek bir olayı önlemek amacıyla Bektaş'ın ofisinin bulunduğu yere gittiğini, işyerine girdiğinde Y.S. ile B.'ın küfürleşme ile ilgili tartıştıklarını, birbirlerini bastırmaya çalıştıklarını, V.O.'un ağabeyinin yanında beklediğini, B.'ın oğulları A. ve R.'nin de oturduğunu, tartışma esnasında B.'ın oğullarının ayağa kalktığını görünce kendilerine "oturup konuşalım" dediğini, birkaç saniye içinde tarafların itişerek birbirlerine yumrukla vurmaya başladıklarını, kavgayı kimin başlattığını hatırlamadığını, kavga devam ettiği esnada tabanca sesi duyunca ofisin arka tarafında bulunan tuvalete girdiğini, tuvalette sekreter A.'in de olduğunu, bir süre tuvalette bekledikten ve silah sesi kesildikten sonra V.O.'un "ambulans çağırın" diye bağırması üzerine tuvaletten çıktığını, kimsenin elinde tabanca görmediğini söylemiş,

 

Tanık E.; ölen Y.S.'in eşi olduğunu, İzmir ve Manisa'da iş yaptığını, Manisa'da sanık B.'ın arsasının üzerine konut projesi çizdirmek için eşi ile anlaştıklarını, B.'ın inşaatı yapacak olan müteahhit ile bazı konularda anlaşamadığını, bunun üzerine projenin defalarca değiştiğini, en sonunda 2009 yılının Aralık ayında projenin belediyeden geçtiğini, ancak B.'ın taleplerinin yine bitmediğini, projede değişiklik istediğini, istenen değişiklikler imar planına ve yönetmeliklere uygun olmadığı için eşinin bunu kabul etmediğini, ancak çözüm bulmaya da çalıştığını, olay günü eşiyle bürodayken Bektaş'ın telefonla aradığını, neler söylediğini duyamadığını, ancak telefonu kapattığında eşinin çok şaşkın ve üzgün olduğunu, bu kez eşinin Bektaş'ı telefonla aradığını, eşinin Bektaş'ın yanına gitmesini istemediğini, buna rağmen eşinin Bektaş'ın bürosuna gittiğini, daha sonra büroda Bektaş'ın tabanca ile eşini öldürdüğünü öğrendiğini dile getirmiş,

 

Haklarında verilen hükümler kesinleşen sanıklar A. ve R.; olay günü babalarının bürosuna uğradıklarını, beş dakika sonra hızlıca gelen bir aracın durduğunu, iki kardeş ve arkalarından da mühendis olduğunu bildikleri Arkın'ın içeriye girdiğini, Y.S.'in babalarının masasını yumruklayarak "sen kimsin beni sinkaf ediyorsun" diye ağız dalaşına girdiğini, kendisini sakinleştirmeye çalıştıklarını, ancak Y.S.'in babalarının üzerine atladığını, V.O.'un elinde bir falçata gördüklerini, V.O.'un elinden falçatayı almaya çalıştıklarını, bu sırada babalarının kapıya doğru kaçmaya başladığını, şahısların babalarını yakalamaya çalıştığını, babalarının yere düşerek şahısların altında kaldığını, bir fırsatını bulup şahısların altından kalkınca elindeki silahla havaya doğru bir el ateş ettiğini, V.O.'un babalarının üzerine atladığını, bundan sonra da babalarının silahla bir kaç el daha ateş ettiğini, olayın şokuyla kime doğru ne amaçla ateş ettiğini anlamadıklarını söylemiş,

 

Kollukta susma hakkını kullanan sanık B. savcılıkta; ölen Y.S.'i üç yıldan beri tanıdığını, kardeşi V.O.'u ise tanımadığını, olay tarihinden yaklaşık 10 ay önce oğullarına ait Manisa'daki arsada Mehmet adlı şahıs ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, inşaatın mimari işlerinin Y.S.'e çizdirildiğini, ancak müteahhitin sözleşmeye aykırı davrandığını gördüğü için ihtarname gönderdiğini, bu konuda kendisiyle sürekli görüşen Y.S. olduğundan kendisi ile bir kaç kez görüştüğünü, ancak hep olumsuz cevap verdiğini, olaydan yarım saat önce yine maktulü aradığını ve telefonda tartıştıklarını, bir süre sonra işyerinde oğulları A., R. ve sekreteri olan A. ile birlikte otururken Y.S., kardeşi V.O. ve mühendis olarak tanıdığı A.'ın geldiğini, içeri girer girmez Y.S.'in yakasından tutarak yumruk salladığını, kardeşi V.O.'un da R.'nin kafasına doğru yumrukla vurmaya başladığını, Y.S.'den kaçarak masanın arkasına gittiğini, peşinden de Y.S. ve kardeşi V.O.'un üzerine atladığını, taşıma ruhsatlı silahı çekip bir el havaya doğru ateş ettiğini, iki kardeşin üzerine yüklendiğini, V.O.'un elinde falçata olduğunu, bundan sonra şuurunu kaybettiğini, silahla kaç el ve kime doğru ateş ettiğini hatırlamadığını beyan etmiş,

 

Mahkemede benzer anlatımlarda bulunmakla birlikte; ikisi de üzerine atlayınca tabancayı çıkartarak havaya doğru bir el ateş ettiğini, kaçmak için kapıya doğru yöneldiği esnada Y.S.'in yakasından tutup altına aldığını, boğuşurken silahın kaç el patladığını bilemediğini, kasten ateş etmediğini, boğuşma esnasında 2-3 sefer yuvarlandıklarını, bu sırada silahın patladığını, üzerinde olan Y.S.'in hareketsiz kaldığını, alttan kalkmaya çalışırken V.O. da üzerine atlayınca silahın bir kez daha patladığını savunmuştur.

 

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.

 

Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.

 

Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna sübjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. ( İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315. )

 

Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK'nun yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup, kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK'nun teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 gün ve 101-156 sayılı kararında da; “teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.

 

Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.

 

5237 sayılı TCK'nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.

 

İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 08.07.2003 gün ve 196-212, 30.09.2003 gün ve 226-229, 08.07.2008 gün ve 88-184, 31.03.2009 gün ve 248-82 ile 18.02.2014 gün 325-73 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.

 

Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.

 

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

 

Katılanın mimar olan ağabeyi Y.S.'in yanında çalıştığı, sanık B.'ın arsasında yapılacak inşaatın projesinde değişiklik yapmak istemesi nedeniyle olay öncesi sanık B. ile maktul arasında tartışmalar yaşandığı, olay günü de sanık B.'ın maktulü arayarak hakaretlerde bulunması üzerine katılanı da yanına alan maktulün sanıkla görüşmek için sanığın işyerine geldiği, burada başlayan tartışma ve küfürleşmenin kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında sanık B.'ın tabancayla katılanı hedef alarak ateş ettiği, katılanın sakınması üzerine merminin tavanla duvarın birleştiği yere isabet ettiği, bu kez katılanın kasık bölgesine ateş ederek femoral ven yaralanmasına sebebiyet verip hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı, yere düşen katılanı bırakarak maktul Y.S.'in göğüs, kalça ve ayak bölgelerine üç el ateş ederek öldürdüğü, akabinde işyeri kapısı önünde durup "öldü mü bu o... çocukları" diye bağırdığı olayda; katılanın aşamalardaki anlatımının dosyadaki delillerle uyumlu olması, kullanılan vasıtanın elverişliliği, hedef alınan vücut bölgeleri, yaranın niteliği, katılanın yere düşmesi üzerine onun yönünden istediği sonucu aldığını düşünen sanığın katılanın ağabeyi olan maktule de üç el ateş ederek öldürmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.

 

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, eylemin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

 

1- ) Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.03.2013 gün ve 270-58 sayılı direnme hükmünün, sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğu gözetilmeden, kasten yaralama suçundan hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,

 

2- ) Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.02.2015 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.