T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

 

E. 2015/8508

K. 2015/12061

T. 9.6.2015

 

DAVA : Davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Davacı kadın tarafından boşandığı eşine karşı açılan davada, boşandıktan sonra bekarlık soyadının yanında boşandığı eşinin soyadını kullanmak istemiş davalının da muvafakat etmesi üzerine mahkemece davanın kabulüne karar verilerek davacının bekarlık soyadı "ATA" ile birlikte boşandığı eşinin soyadı olan "YALÇ1NTEPE" soyadını kullanmasına izin verilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin " özel aile hayatına saygı hakkı" 8.maddesinde, " 1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2.Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir." şeklinde düzenleme yer almıştır.

Öte yandan; cinsiyetler arası eşitlik ve cinsiyete dayalı ayrımcılıkla ilgili hususlar, insan hakları ile ilgili diğer bir takım uluslararası hukuk belgelerinde de yer almaktadır. Türkiye'nin 4/6/2003 tarihinde onayladığı, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 23. maddesinin 4. fıkrasında taraf devletlerin, eşlerin evlenirken, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olmalarını sağlamak için gerekli tedbirleri alacakları, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme'nin 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) bendinde ise yine taraf devletlerin kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayrımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacakları ve özellikle kadın erkek eşitliğine dayanılarak aile adı, meslek ve iş seçimi dahil her iki eş için geçerli, eşit kişisel haklar sağlayacakları düzenlemesine yer verilmiştir.

Anayasa'nın “uluslararası andlaşmaları uygun bulma” kenar başlıklı 90. maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:

"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmalar kanun hükmündedir. Hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz (Ek cümle. 7/5/2004-5170/7 md.). Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası andlaşma hükümleri esas alınır."

Belirtilen düzenlemeyle, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası andlaşmalarda yer alan düzenlemelerin kanun hükmünde olduğu belirtilerek, 7/5/2004 tarihinde yapılan değişiklikle fıkraya eklenen son cümle ile, hukukumuzda kanunlar ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası andlaşmalar arasında bir çeşit hiyerarşi ihdas edilmiş ve aralarında uyuşmazlık bulunması halinde andlaşmalara öncelik tanınacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme uyarınca, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası bir andlaşma ile bir kanun hükmünün çatışması halinde,

uluslararası andlaşma hükmünün öncelikle uygulanması gerekir. Bu durumda başta yargı mercileri olmak üzere, birbiriyle çatışan temel hak ve özürlüklere ilişkin bir uluslararası andlaşma hükmü ile bir kanun hükmünü önlerindeki olaya uygulamak durumunda olan uygulayıcıların, kanunu göz ardı ederek uluslararası andlaşmayı uygulama yükümlülükleri vardır.

Belirtilen düzenleme uyarınca, uluslararası insan hakları hukukunun temel belgelerinden olan ve Türkiye'nin usulüne uygun olarak onaylayıp taraf olduğu sözleşme iç hukukta doğrudan uygulanma kabiliyetini haizdir. Anılan sözleşme'nin 8. maddesi özel hayata ve aile hayatına saygıyı ifade ederken. 14. maddesi cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kişinin soyadını özel hayat kapsamında değerlendirerek, evli kadının eşenin soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul ettiği birçok kararında, soyadı kullanımı ile ilgili başvurular, Sözleşme'nin 8. maddesinde yer alan “ özel hayatın ve aile hayatının korunması ilkesi kapsamında incelenmiş ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, Sözleşme'nin özel hayatın gizliliğini öngören 8. maddesiyle bağlantılı olarak, ayrımcılığı yasaklayan 14. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

Anayasa'nın 90. maddenin beşinci fıkrası uyarınca, sözleşmeler hukuk sistemimizin bir parçası olup, kanunlar gibi uygulanma özelliğine sahiptir. Yine aynı fıkraya göre, uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde, sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur. Bu kural bir zımni ilga kuralı olup, temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi'de 19.12.2013 tarih ve 2013/2187 sayılı kararında, evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğuna dair Türk Medeni Kanununun 187. maddesi kapsamında yapılan uygulamanın, hak ihlali olduğuna dair karar vermiştir.

Kanun yararına bozmaya konu eldeki dava dosyasında, kanun yararına bozma başvurusunun Soyadı Nizamnamesi'nin 6. maddesi ile Nüfus Hizmetleri Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeli'ğin 59. maddesi gereğince yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, yukarıda yer verilen tespitler ışığında, ilgili Nizamname ile Yönetmelik hükümlerinin sözü edilen Sözleşme hükümleri ile çatıştığı görülmektedir. İlgili sözleşme hükümleri ile yürürlükteki kanun hükümlerinin çatışması halinde Anayasa'nın 90. maddesinin 5. fıkrası gereğince sözleşme hükümleri esas alındığına göre, adı geçen Nizamname ve Yönetmelik hükümlerinin çatışması halinde, Sözleşme hükümlerinin uygulanacağında duraksama bulunmamaktadır. Öte yandan "Boşanma hâlinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir.

Kadının, boşandığı kocasının soyadığın kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir.

Koca, koşulların değişmesi hâlinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir" (TMK.m.173).

O halde, yerel mahkemenin, kadının bekarlık soyadı ile birlikte boşandığı eşine ait soyadını kullanması isteminin kabulüne ilişkin hükmü hukuka uygun kabul edilmelidir. Gerçekleşen bu durum karşısında kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ :  Yukarda gösterilen sebeplerle kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, oybirliğiyle karar verildi. 09.06.2015(Salı)