T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

E: 2012/10-1615

K: 2013/777

T: 29.05.2013

 

             İş Mahkemelerinde Yetki Kuralı

             İtirazın İptali

 

Özet: İş Mahkemelerinde açılacak her davaya, açıldığı tarihte dava olunanın, Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Buna aykırı sözleşmeler geçerli değildir.

Davalının yaptığı geçersiz bildirim nedeniyle sigortalıya yapılan giderlerin tahsili amacı ile Sosyal Güvenlik Kurumu ta-rafından başlatılan icra takibine itirazın kaldırılması davasında, icra dairesinin yetkisine yönelik bir yetki itirazı bulunmadığı gibi, re’sen gözetilecek bir yetki kuralı da olmadığından, 5510 sayılı Kanun ’un 101 ve 5521 sayılı Kanun ’un 15. maddesi gereğince,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yetkiyi düzenleyen hükümleri uygulanmalıdır.

(5521 s. İMK m. 5, 15)

(5510 s. SSGSSK m. 101)

(6100 s. HMK m. 6)

 

Taraflar arasındaki "İtirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Turgutlu 1. Asliye Hukuk (İş Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesince davanın usul yönünden reddine dair verilen 10.12.2010 gün ve 2009/33 E.-2010/935 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 05.04.2012 gün ve 2011/1864 E.-2012/6763 K. sayılı ilamı ile;

(...5521 sayılı Yasa'nın 7. maddesine göre; iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Aynı Yasanın 15. maddesinde ise; bu Yasada açıklık bulunmayan hususlarda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 478. maddesinde, sözlü usulde ilk itirazların herhalde ilk oturumda bildirilmesinin gerekli olduğu, bu konuda hakimin taraflara önel tanımasına ve dolayısıyla yasa gereğince kesin olan süreyi bertaraf etmesine olanak olmadığı düzenlenmiştir. Yetkisizlik itirazı ilk itirazlardan olup, mahkemece re'sen dikkate alınamaz.

Somut olayda; dava dilekçesi, davalı tarafa tebliğinden sonra, davalı süresinde yetki itirazında bulunmamıştır. Uyuşmazlık itirazın iptali olup, icra dosyasında da davalı tarafça sadece borca itiraz edildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafça süresinde ve usulüne uygun yetkisizlik itirazı ileri sürülmediği ve icra dosyasına ibraz edilen borca itiraz dilekçesi de dikkate alınmadan, davanın esasını incelemek yerine yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili, Kurum sigortalısı davalıya ait, tornacı işyerinden bildirimi yapılan Muammer'in, bu işyerinde çalışmadığının tespit edildiğini, yapılan tedavi giderleri nedeniyle kurumun toplam 4.122,08 TL. alacağı bulunduğunu beyanla; Manisa 3. İcra Müdürlüğünün 2008/3861 sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, takip konusu alacağın %40'dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava edilmiştir.

Mahkemece; itirazın iptali davalarında yetkili mahkemenin yetkili icra müdürlüğünün bulunduğu yerdeki mahkeme olduğu, bir mahkemenin ancak yargı sınırları içerisinde yapılan icra takibine yapılan itirazlara bakabileceği, Turgutlu İcra Müdürlüğü'nde açılmış usulüne uygun bir takip olmadığı gerekçesiyle davanın usul yönünden reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz itirazı üzerine, Özel Dairece; yukarıda belirtilen gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmektedir.

Uyuşmazlık, Sosyal Güvenlik Kurumunun açtığı itirazın iptali ile takibin devamı istemli davada, yetkili mahkemenin belirlenmesi ve bu yetkinin kamu düzenine ilişkin olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Konuyla ilgili yasal düzenlemelere bakıldığında;

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 101. maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği, Kanunun 88. maddesinin 19. fıkrasında Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun, uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesinin yetkili olduğu düzenlenmiştir. Bu düzenleme dışında, 5510 sayılı Kanunda mahkemelerin yetkisi ile ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesinde, İş mahkemelerinde açılacak her davaya, açıldığı tarihte dava olunanın, Türk Medeni Kanunu gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabileceği, bunlara aykırı sözleşme muteber sayılmayacağı, aynı Yasanın 15. maddesinde de, bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanacağı düzenlemesi bulunmaktadır.

İş mahkemelerinde yetki kuralı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yetki kurallarına uygun olup, buna ek olarak işçinin işinin yapıldığı yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesinin gerekçesinde "gerek işçi gerek işveren veya vekili tarafından bu kanuna göre iş mahkemesinde açılacak davalarda hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu göstermek üzere tedvinine lüzum görülen bu madde, Hükümet tasarısında derbiş edilmemiş olan bir ihtiyacı karşılamaya matuf bulunmaktadır. Bilhassa işçilerin içinde bulundukları şartlar bakımından, dava olunanın ikametgahı mahkemesinde dava açmaya mecbur kalmalarından doğabilecek güçlüklerin önlenmesi maksadıyla, bu davaların, dava olunanın medeni Kanun gereğince ikametgahı sayılan yer mahkemesinde açılabileceği gibi işçinin işini yaptığı iş yeri için yetkili yer mahkemesinde de görülebileceği esası konulmuş, kamu intizamı bakımından konulmuş bu yetki hükmünün hilafına mukavele yapılamayacağı da tashih edilmek suretiyle İşverenlerin işçiler tarafından aleyhlerine dava açılmasını güçleştirmek üzere iş mukavelelerinde veya işyeri dahili talimatnamelerinde başka yargı merci tayin etmeleri önlenmiştir" denilmektedir.

5521 sayılı Kanunun 5. maddesinin kamu düzeni etkisinin ilke olarak, işverene karşı ve yalnız işçinin yararına olduğu, burada işçinin değil işverenin sözleşme serbestisinin kısıtlandığı, bu nedenle anılan maddenin yetki ile ilgili genel hükümleri kaldırmadığı, sadece genel hükümlerle birlikte öngörmüş olduğu, iş yeri esasına dayanan yetkiyi bertaraf edecek anlaşmaları geçersiz kılacağı, geçersizliğin sadece işvereni hedef tuttuğu anlaşılmaktadır (Çemberci M.: İş Mahkemeleri Kanunu Şerhi, Güzel İstanbul Matbaası, Ankara 1969, s 69-71).

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesindeki düzenleme ile kanun koyucu, anılan Kanunu'nun 1. maddesi gereğince görevli bulunan iş mahkemelerinin, yer itibariyle yetkisini saptamaktadır. Bu maddenin kapsamı, sadece İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesine göre açılacak davalarla sınırlı bulunmaktadır. Diğer Kanunlar bakımından, örneğin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu'na göre açılacak davalar, bu maddenin kapsamına dahil değildir (Uygur T.: İş ve sosyal Güvenlik Hukukunda Temel Kavramlar, Olgaç matbaası, 1980, s.412)

Bu aşamada, genel ve özel yetki kurallarının açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahı mahkemesidir. Eş deyişle, her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür (HMK md.6, HUMK.md.9/1). Bundan ayrı, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Bu istisnai nitelikteki yetki kurallarına "özel yetki" kuralları denilmektedir. İlke olarak; özel, yetki kuralları genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Ancak istisna olarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılması öngörülmüştür ki, bu halde kesin yetki söz konusudur. Kesin yetki halleri, genel yetkiye istisnadır. Bunun dışında, bir dava için özel yetki kuralı bulunsa bile, davacının genel yetki ile özel yetki arasında bir seçim hakkı vardır. Özel yetki kuralları ilke olarak kamu düzenine ilişkin değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.07.2009 gün 2009/10-236-345 sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

İş Mahkemelerince verilen, borçlu olmadığının tespiti ve alacak istemine ilişkin davalarda, mahkemenin yetkisinin, İİK'nın 41. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 72. maddesi uyarınca belirlenmesi gerektiği, bu nedenle yetki itirazının ilk itiraz olarak süresinde ileri sürülmesi gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.07.2009 gün 2009/10-236-345 sayılı kararı ile kabul edilmiştir.

Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; kamu düzenine ilişkin yetki kuralını düzenleyen 5521 sayılı Kanunun 5. maddesinin, işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan alacak ve hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarına uygulanacağı kabul edilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.2013 gün 2012/10- 1153 E., 2013/245 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Davalının yaptığı geçersiz bildirim nedeniyle sigortalıya yapılan giderlerinin tahsili amacı ile Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından başlatılan icra takibine, İtirazın kaldırılması talepli eldeki davada, 5510 sayılı Kanunun 101 ve 5521 sayılı Kanunun 15. maddesi gereğince, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (mülga HUMK) yetkiyi düzenleyen hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekir.

Öte yandan, Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın İptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması bu sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuku mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı İnceleyerek, kesin olarak sonuçlandırmalıdır (Hukuk Genel Kurulunun 28.3.2001 gün ve 2001/19-267-311 sayılı; 20.3.2002 gün ve 2002/13-241-208 sayılı; 11. H.D.nin 08.11.1999 gün ve 1999/6901-8904 sayılı; 19. H.D.nin 04.04.1997 gün ve 1996/7286-1997/3995 sayılı kararları). Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, 6. Bası, İstanbul 1995, s. 101-102; H.G.K.20.3.2002 gün 2002/13-241-208 sayılı kararı).

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; icra dairesinin yetkisine yönelik yapılmış bir yetki itirazı bulunmadığı gibi, re'sen gözetilecek bir yetki kuralı bulunmamaktadır. O halde mahkemenin, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyması gerekirken önceki kararda direnmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 5521 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.05.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.