T.C.

YARGITAY

16. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/426

K. 2013/1112

T. 19.2.2013


ÖZET : Dava, Sermaye şirketlerinde idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimselerin şirketin iflasını istememeleri suçuna ilişkindir. Sanığa isnat edilen suçun oluşup oluşmadığının anlaşılabilmesi için öncelikle, İİK’nun 179 ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 376. ( 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 324 )maddesinde öngörülen koşullarda şirketin aktif ve pasif durumunun belirlenmesini müteakip, şirketin iflasının istenmesi koşullarının bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. Aynı mahkemenin başka dosyasında bulunan bilirkişiye ait rapordan şirkete ait ticari defterler ile bilanço kayıtlarına göre inceleme yapıldığı anlaşılmakta ise de, muavin defteri de dahil ticari defterler, bilançolar ve banka hesapları ile borçlu şirket hakkındaki tüm kesinleşmiş icra takip dosyalarındaki borç miktarları da dikkate alınarak birlikte bilirkişi incelemesine tabi tutulduktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri gerekirken yetersiz ve denetime elverişsiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi isabetsizdir.

DAVA : Sermaye şirketlerinde idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimselerin şirketin iflasını istememeleri suçundan sanık Y. A.'nın İİK'nun 345/a, TCK'nun 50, 52. maddeleri gereğince 500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık müdafii ve müşteki vekilitarafından ayrı ayrı temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

KARAR : Sanığa isnat edilen suçun oluşup oluşmadığının anlaşılabilmesi için öncelikle, İİK’nun 179 ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 376. ( 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 324 )maddesinde öngörülen koşullarda şirketin aktif ve pasif durumunun belirlenmesini müteakip, şirketin iflasının istenmesi koşullarının bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. Aynı mahkemenin 2011/1964 Esas sayılı dosyasında bulunan bilirkişi Erkan Seçen'e ait 31.12.2011 tarihli rapordan şirkete ait ticari defterler ile 31.12.2007 tarihli bilanço kayıtlarına göre inceleme yapıldığı anlaşılmakta ise de, muavin defteri de dahil ticari defterler, bilançolar ve banka hesapları ile borçlu şirket hakkındaki tüm kesinleşmiş icra takip dosyalarındaki borç miktarları da dikkate alınarak ( özellikle bilirkişi raporunda zikredilen 1. İcra Müdürlüğünün 2008/41 Esas sayılı takip dosyası ile diğer kesinleşmiş takip dosyalarının şikayet tarihi itibari ile devam edip etmediği ve alacaklı- borçlu tarafları da belirtilerek ve yine sanık müdafii bilirkişi raporuna itirazına konu şirketin maddi durağan varlıkları ile stokları hakkında yapılan tespitlerin denetimlerine olanak verir tarzda ) birlikte bilirkişi incelemesine tabi tutulduktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri gerekirken yetersiz ve denetime elverişsiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi

Kabule göre de; sermaye şirketlerinde idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimselerin şirketin iflasını istememeleri suçu; aynı iş yeri ile ilgili olarak aynı yetkilisi/yetkilileri tarafından ancak bir kez işlenebilen bir suç olup, temyiz sebebi ile öğrenilen ve aynı borçlu şirketin idare ve temsil yetkilileri farklı sanıklar hakkında aynı müşteki tarafından aynı icra takip dosyalarına dayalı olarak yapılan şikayet nedeniyle açılan ve mahkemenin 2011/1964 Esas, 2012/627 Karar sayılı; 2011/1965 Esas, 2012/626 Karar sayılı ve yine sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde bahsetmiş olduğu aynı mahkemenin 2011/2268 Esas sayılı dava dosyalarının bulunduğunun anlaşılması karşısında, bu dosyanın sanığı ile anılan dosyalarınsanıkları hakkında temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar da göz önünce bulundurularak suçun oluşumundaki temsilcinin belirlenmesi, bunun mümkün olmaması halinde ise haklarında TCK'nun 43. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasının ya da davanın reddinin gerekip gerekmediği hususlarının tartışılması için dava dosyalarının birleştirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsiz olup;

SONUÇ : Temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün istem gibi BOZULMASINA, 19.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.