T.C. 
YARGITAY 
Yirminci Hukuk Dairesi

E:2014/6275 
K:2014/7372 
T: 09.09.2014

Hâkimin Davadan Çekilmesi Ret Sebepleri
Vekâlette Özel Yetki Verilmesini Gerektiren Hâller

Özet: Çekilme sebebi, davanın tarafları ile hâkim arasındadır. Vekil, davanın tarafı değildir, tarafın yasal temsilcisidir ve onun adına hareket eder. Davanın tarafının kendisini başka bir vekil ile de temsil ettirebilmesi mümkün olduğundan vekilden kaynaklı nedenler çekilme sebebi olarak kabul edilemez.

Vekil tarafından reddi hâkim isteminde bulunulabilmesi için vekâletnamede özel yetki bulunmalıdır.

Çekilme kararı verebilmesi; ancak hâkimin, reddini gerektiren sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür. Mahkeme hakimi tarafından davacı vekili hakkında suç duyurusunda bulunulması “hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebep” olarak düşünülemez.

(6100 s. HMK. m. 36, 37, 42, 74)

Taraflar arasında görülen dava sırasında davacı vekili tarafından reddi hâkim yoluna başvurulmuştur.

Red talebini inceleyen merci tarafından verilen kararın Yargıtayca incelenmesi kısıtlı adayı vekili tarafından istenilmiş olmakla, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:

Taraflar arasında görülen dava sırasında davacı vekili tarafından 26.03.2014 tarihli dilekçe ile özetle; "...keşif yapılmasına ilişkin önceden verilmiş bir ara karar bulunmadığı halde 07.03.2014 tarihinde keşif yapıldığı, keşfin UYAP ortamında yapılmış gözükmesine rağmen kısıtlı adayının imza ve ifadesine ait tutanağın UYAP'a kaydedilmediği, keşif zaptının önceden hazırlandığı ve ilgililere imzalatıldığı şüphesinin doğduğundan hâkimin tarafsız bulunmadığı ve hâkim hakkında HSYK'ya şikayette bulunulduğundan husumet oluştuğu..." gerekçesiyle reddi hâkim yoluna başvurulmuştur.

Reddedilen Hâkim Ümran'ın, "davacı vekilinin özel yetkisinin bulunmadığı ve ret sebeplerinin gerçek dışı olduğundan reddinin gerektiği, ancak davacı vekili hakkında iftira suçundan suç duyurusunda bulunulduğundan husumet oluştuğu" gerekçesiyle çekilinmesi gerektiği yönündeki görüşü üzerine, dosyayı inceleyen merci tarafından reddi hâkim talebine ilişkin olarak davacı vekilinin özel yetkisinin bulunmadığından reddine, ret sebebine göre davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına, hâkim Ümran'ın çekilme talebinin kabulüne ve davaya bakacak hâkimin belirlenmesi için B... İlk Derece Mahkemeleri Adalet Komisyonu Başkanlığı'na yazı yazılmasına ilişkin verilen karar, kısıtlı adayı vekili Av. İhsan tarafından disiplin para cezası verilmemesi ve çekilme istemi yönünden temyiz edilmiştir.

1) Reddi hâkim istemine ilişkin verilen kararın temyiz incelemesi yönünden; incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve davacı vekilinin vekaletnamesinde reddi hâkim yetkisinin bulunmadığı, HMK'nın 74. maddesi uyarınca vekil tarafından reddi hâkim isteminde bulunulabilmesi için özel yetkinin bulunması gerektiği, HMK.'nın 42/3. maddesi uyarınca ret isteminin esastan reddedilmesi ve ret isteminde bulunan tarafın kötüniyetli olması halinde disiplin para cezasına hükmedilebileceği, merci tarafından ret isteminin esası hakkında karar verilmediği, usûlî eksiklik nedeniyle istem reddedildiğine göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan ret istemi hakkındaki merci kararının ONANMASINA,

2) Hâkimin çekilmesine ilişkin verilen kararın temyiz incelemesine gelince;
Duruşma hâkiminin davadan çekilmesi, HMK'nın 36. maddesi anlamında kendi kendini reddetmesi manasındadır. Çünkü hâkimin çekilme kararı verebilmesi, ancak HMK'nın 36. maddesindeki hallerden birinin varlığı halinde mümkündür. Dava, dosyasındaki bilgi ve belgelerden, HMK'nın 36. maddesindeki anlamda ve hâkimin çekilmesini gerektirecek şekilde bir bulguya rastlanmadığı gibi, hâkimin kendi kendisini reddetmesine ilişkin kararını yerinde bulan merci kararında da, hukukça korunabilecek bir neden veya delile dayanılmadığı görülmüştür.
Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır (Anayasa mad. 9). Hâkimler görevlerinde bağımsızlardır. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Bu nedenle, hâkimler önüne gelen uyuşmazlıkları kanunî çerçevesinde çözmek zorundadırlar. Bu işlemi yaparken hâkim, bir olayla ilgili kuracağı hükümle, tarafların adalet duygusunu zayıflatacağını değil, güçlendireceğini düşünüp, hedefleyerek çalışmalı, kanunlardan aldığı güçle hareket etmelidir. Hâkim, tarafların geçerli ve kanunî delillere dayanmayan soyut iddiaları karşısında başkalarına ve kendisine yabancı kalarak, hukukun ne dediğini söyleme yetkisini kullanıp, yargılama işlemi ile yargı kararlarının kişisel görüş, inanç ve duyguların aracı olamayacağını, aksine hâkimlerin, yansız ve kanunlardan aldığı güçle adaleti sağlamaya çalıştığını davanın taraflarına inandırmalıdır. Ayrıca, yargılama sürerken taraflardan birinin mahkeme hâkimi hakkında şikayette bulunması veya aleyhine dava açması veya mahkeme hâkiminin davanın taraflarından biri hakkında şikayette bulunması (suç duyurusunda bulunması), HMK'nın 36/1-d maddesindeki "Davalı olmak" anlamında yorumlanamaz. Suç duyurusunda bulunulması hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebep olarak da düşünülemez. Belirtilen olgular ışığında davacı vekili hakkında suç duyurusunda bulunulduğu gösterilerek hâkimlerin davadan çekinmeleri adaletin gecikmesine ve tabii hâkim ilkesinin zedelenmesine yol açacağı gibi çekilme sebebinin davanın tarafları ile hâkim arasında bulunması gerektiği, vekilin davanın tarafı olmadığı, yalnızca davada vekili bulunduğu tarafın yasal temsilcisi sıfatında olarak onun adına hareket ettiği, davanın tarafının kendisini başka bir vekil ile de temsil ettirebileceğinden, vekilden kaynaklı nedenler çekilme sebebi olarak kabul edilemez. Bu nedenle, kısıtlı adayı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mercinin hâkimin çekilmesi yönünden verdiği kararın (BOZULMASINA) 09.09.2014 günü oybirliği ile karar verildi.