YARGITAY          

Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2011/1-392

Karar No: 2012/133

 

HAKİM İSMİNİN YANLIŞ YAZILMASI NEDENİYLE KARARIN BOZULAMAYACAĞI

 

Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanık K. E.’ün, 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son, 29/1, 31/3, 62/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.12.2010 gün ve 1..-3.. sayılı hükmün o yer Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.09.2011 gün ve 5544-5175 sayı ile;

“Hükmün tefhim edildiği 02.12.2010 tarihli oturuma ait duruşma tutanağının başlık kısmında oturuma Üye Hakim olarak B...(3...) katıldığı yazılı olduğu halde, duruşma tutanağının Üye Hakim C... (1...) tarafından imzalanması suretiyle CMK’nun 220. maddesine muhalefet edilmesi” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.10.2011 gün ve 105388 sayı ile;

“02.12.2010 tarihli son duruşmada, oturum tutanağı başlığında Üye Hakim ... adı yazılı olduğu halde, 119104 sicil numaralı üye Hakim C...tarafından imzalandığı görülmüş, sanık savunmanı tarafından, belirtilen durum için herhangi bir sahtecilik iddiası da görülmemiştir. Uyap üzerinden alınan duruşma tutanağında da, Üye Hakim C...'nin adı, sicili ve imzasının olduğu görülmüştür.

CMK'nun 219 (1). maddesinde; ‘Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır’,

220 (l)-c. maddesinde; ‘Hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin adı ve soyadı belirtilir’,

222 (1). maddesinde; Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir’. 

288 (1). maddesinde; ‘Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır’.

288 (2) maddesinde; ‘Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır’.

289 (1). maddesinde; ‘Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır.

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.

b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.

c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.

e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması’

294 (1). maddesinde; ‘Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır’.

294 (2). maddesinde; ‘Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir’.

301 (1). maddesinde; ‘Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar’.

302 (2). maddesinde; ‘Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir’.

302 (4). maddesinde; ‘Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur’ .

304 (2). maddesinde; ‘Yargıtay, dosyayı 303 üncü maddede belirtilenlerin dışında kalan hâllerde yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan bölge adliye mahkemesine veya diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderir’ şeklindedir.

Belirtilen hükümler incelendiğinde, öncelikle, duruşma tutanaklarının ancak sahteliğinin iddia edilebileceği hususu gözden kaçırılmamalıdır. Esasen, temyiz incelemesinde bir sahtecilik iddiası da bulunmamaktadır. Sadece hukuki yönün temyize konu edilebileceğine dair CMK’nun 294/2. maddesi esas alındığında, sahtecilik iddiasının bulunmaması halinde, duruşma tutanağının şekline ilişkin itirazlara temyiz incelemesi sırasında bakılmaması gerektiği düşünülmektedir. Zira bozma kararı verilmesi halinde, itirazlara konu olgulara ilişkin yeni işlemlerin yapılabilir olması gerekir. Yargıtay, CMK’nun 302/2. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, temyiz edilen hükmü, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozmalıdır. Yoksa CMK’nun 304/2. maddesinin uygulanma olanağı bulunmayacaktır. Gerçekten de, CMK’nun 304/2. maddesi uyarınca, bozma sonrasında mahkemece yeniden inceleme yapılması ve yeniden hüküm verilmesi gerekmektedir. O halde Yargıtay, öncelikle fark edilen belirtilen nitelikteki şekli içerikli eksiklik ve yanlışlıklar için, öncelikle eksikliğin giderilmesini istemelidir. Yani, duruşmada bulunan hakim üyenin yerine başka hakim üyenin imza attığı fark edilmiş, duruşma tutanağı başlığındaki ad-soyad, sicil numarası ile tutanağın altındaki belirtilen bilgilerin birbirine uymaması veya imzalar arasında duraksamaya yol açabilecek şekilde bariz farklılıklar tespit edilmiş olması halinde, öncelikle bu yanlışlığa ilişkin gerçek durum yerel mahkemeden sorularak, gerektiğinde elektronik imza ile yapılan işlemler da kontrol edilerek, tespitler tutanağa bağlanmalıdır. Yoksa bu şekli yanlışlıklar bozma konusu yapılmamalıdır.

Öte yandan, temyiz incelemesinin ancak hukuka aykırılık hallerine özgü olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. CMK’nun 288. maddesine göre hukuka aykırılık, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanmasıdır. Bozma konusu duruşma işlemi incelendiğinde, CMK’nun 289. madde uyarınca mahkeme doğru şekilde oluşturulmuş, sadece tutanaktaki şekli unsurlarda bir uyumsuzluk meydana gelmiştir.

Sonuç itibariyle, belirtilen hükümler muvacehesinde, Yargıtay temyiz incelemesinin hukuka aykırılıklara özgülendiği, yeniden incelenmesi gereken bir durumun söz konusu olmaması halinde, şekli eksiklikler nedeniyle hükmün bozulmaması ve eksiklikler giderildikten veya duraksamaya yol açan yanlışlıklar açıklanıp tutanağa bağlandıktan sonra esastan karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir. Maddi gerçekliği esas alan ceza hukukunda, bir üyenin veya kâtibin adının veya sicil numarasının yanlış yazılması, tutanağın altındaki bilgilerle başlığındaki bilgilerin birbiriyle uyumlu olmaması, duruşmaya gerçekte iştirak etmeyen üyenin yanlışlıkla duruşma tutanağına imza atması, maddi gerçekliği değiştirmez. Belirtilen işlemler, sadece yapılan işlem yönünden sakat işlem olarak kalırlar. Esas olan, adı yanlış yazılsa da, mahkemenin hukuka uygun olarak oluşturulması olmalıdır. O halde, duruşma tutanağının şekline ait eksiklik ve aksaklıklar, maddi gerçekliği değiştirmediği cihetle, ancak yanlışlıkların düzeltilmesine konu edinebilirler. Gerçekten de, yapılmış bir duruşmada ileri sürülen deliller, sırf hâkimin adının yanlış yazılması nedeniyle yenilenemeyecektir. Sonraki duruşma, başka bir duruşma olacaktır. Oysa sakat olduğu iddia edilen ilk duruşmada her şey usulüne uygun olarak yapılmış, duruşma tutanağı sonlandırılırken istenmeden bir yanlışlık yapılmıştır. Bu yanlışlık, yapılan duruşmayı hukuka aykırı kılmamalıdır. Yine belirtilen, belki de bariz bir şekilde anlaşılan şekli eksiklikler nedeniyle, kamu davalarının zamanaşımına uğrama olasılığı da artacaktır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.    

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün verildiği 02.12.2010 tarihli oturuma ait duruşma tutanağının başlık kısmında, oturuma Üye Hakim olarak B... (3...)’ın katıldığının yazılmasına karşın, duruşma tutanağının Üye Hakim C...(1...) tarafından imzalanması hususunun bozma nedeni yapılmasında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Yerel mahkemece hükmün verildiği 02.12.2010 tarihli oturuma ait tutanağın başlığında duruşmaya katılan Üye Hakimler olarak B... ve ...’ın isminin yazılı olduğu, tutanağın son kısmında ise Üye Hakimler ... ve C... sicilinin yazıldığı, iki sayfadan ibaret tutanağın her iki sayfasının da Üye Hakimler ... ve C... tarafından imzalandığı, gerekçeli kararın başlığında ... ve C...’nin isminin yazılı olduğu, kararın sonunda da yine aynı hakimlerin sicil numaralarının yazıldığı ve beş sayfalık gerekçeli kararın tüm sayfalarının adı geçen hakimler tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır.

5271 sayılı CYY.nın 219. maddesinin 1. fıkrasındaki; “Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt katibi tarafından imzalanır”,

220/1-c maddesindeki; "Duruşma tutanağının başlığında …Hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin adı ve soyadı… belirtilir”,

232/1-b maddesindeki; “Hükmün başına…hükmü veren mahkeme başkanı ve üyelerinin.. adı ve soyadı…yazılır”,

232/4. maddesindeki; “Karar ve hükümler bunlara katılan hakimler tarafından imzalanır” şeklindeki düzenlemeler göz önüne alındığında, duruşma tutanağının ve gerekçeli kararın başlığına, duruşmaya ve karara katılan hakimlerin isimlerinin yazılması gerektiği konusunda duraksama bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, duruşmaya katılan bir üye hâkimin yerine, oturum başlığına sehven başka bir hâkimin isminin yazılması 5271 sayılı CYY'nın 220/1-c maddesine aykırı ise de, her hukuka aykırılık bozma nedeni oluşturmamaktadır. 1412 sayılı CYUY'nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308. maddesinde sayılan hukuka mutlak aykırılık halleri dışındaki aykırılıkların bozma nedeni yapılabilmesi için esasa etkili olması gerekir. Esasa yani yerel mahkemece verilen hükme etkisi olmayan nisbi hukuka aykırılık halleri ise bozma nedeni oluşturmayacaktır.

Diğer taraftan, Anayasamızın 141/4. maddesinde; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuç¬landırılmasının yargının görevi olduğu belirtilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesinde de, davaların makul bir süre içinde bitirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde;

Kısa kararın verildiği oturumun başlığına duruşmaya katılan Üye Hâkim C...isminin yerine Üye Hâkim B...’ın isminin sehven yazılmış olduğu hususu, gerek aynı oturuma ait tutanağın altına, gerekçeli kararın başlığına ve son kısmına Üye Hâkim C...ismi ve sicil numarasının yazılması ve gerekse bahse konu oturuma ait tutanak ile gerekçeli kararın tüm sayfalarının yine Hâkim C...tarafından imzalanmış olmasından açıkça anlaşılmaktadır.

Nitekim duruşmaya, Üye Hâkim C...katılmadığına ilişkin dosyada hiçbir bilgi bulunmadığı gibi, gerek sanık müdafii gerekse Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçelerinde bu hususta bir iddia da yer almamaktadır.

Bu nedenle, duruşma tutanağının başlığına duruşmaya katılan üye hakimlerden birinin isminin yerine yanılgı sonucu başka bir üye hakimin isminin yazılması hususunun bozma nedeni yapılmasında isabet bulunmamaktadır.

Bu itibarla, itirazın kabulü ile Özel Dairenin diğer yönler incelenmeksizin verdiği bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın esastan temyiz incelemesi yapılabilmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; “itirazın reddi gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2-Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 15.09.2011 gün ve 5544-5175 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın esastan temyiz incelemesi yapılabilmesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.04.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.