YARGITAY

3. Hukuk Dairesi

2011/17424 E.N

2012/660 K.N.

16.01.2012 Karar Tarihi.

 

İlgili Kavramlar

 

HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ

KİŞİLİK HAKLARI

MANEVİ TAZMİNAT

ŞİKAYET

 

Özet

KİŞİ, GEREK YARGI MERCİLERİ ÖNÜNDE VE GEREKSE YETKİLİ KURUM VE KURULUŞLARA BAŞVURMAK SURETİYLE KENDİSİNE ZARAR VEREN KİŞİLERE KARŞI, HAKLARININ KORUNMASINI, BUNUN SONUCU OLARAK ZARAR VEREN HAKKINDA YASAL İŞLEM YAPILMASINI VE CEZALAN-DIRILMASINI İSTEME HAK VE YETKİSİNE SAHİPTİR. KİŞİLİK HAKLARINA YAPILAN SALDIRILAR DA DAVA YOLU İLE KORUNUR. ANCAK, HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ, TÜM ÖZGÜRLÜKLERDE OLDUĞU GİBİ SINIRSIZ DEĞİLDİR. KİŞİ, İSTEDİĞİ BİÇİM VE KOŞULDA VE SALT BAŞKASINI CEZALANDIRMAK İÇİN BU HAKKI KULLANAMAZ. BU HAKKIN HUKUKEN KORUNABİLMESİ VE YERİNDE KULLANILDIĞININ KABUL EDİLEBİLMESİ İÇİN, ŞİKAYETİ HAKLI GÖSTERECEK BAZI EMARE VE OLGULARIN ZAYIF VE DOLAYLI DA OLSA VARLIĞI YETERLİDİR. BU OLGU VE EMAREYE DAYANILARAK, BAŞKALARININ DA BÖYLE BİR OLAY KARŞISINDA, DAVALI GİBİ HAREKET ETMESİNİN UYGUN GÖRÜLECEĞİ DURUMLARDA, BU ÇERÇEVENİN İÇİNDE KALAN ŞİKAYET HAKKININ YERİNDE KULLANILDIĞI KABUL EDİLMELİDİR. AKSİ HALDE ŞİKAYETİN HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ SINIRLARI AŞILARAK KULLANILDIĞI VE ŞİKAYET EDİLENİN KİŞİLİK DEĞERLERİNE SALDIRI OLUŞTURDUĞU SONUCUNA VARILMALIDIR.

 

 

İçtihat Metni

 

Dava dilekçesinde 4.000,00 TL manevi tazminatın masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü.

 

Davada, davacı öğretmenler tarafından öğrenciler ile birlikte hazırlanan "K… D…" adlı tiyatro eserinin gösterime sunulduğu, davalının 14.05.2010 tarihli dilekçe ile "oyunun dine ve din adamlarına karşı hakaret içerdiği, onları aşağıladığı, izleyici ve oyuncuları olumsuz düşüncelere ittiği ve dişe dokunur mesaj içermediği gibi oyunu hazırlayan öğretmenlerin taşıdıkları illegal zihniyet ve ulaşmak istedikleri kötü emellerin" soruşturulmasını istediği, ancak C.Savcılığı'nca suç unsuruna rastlanmadığı için kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ileri sürülerek haksız şikayet nedeniyle her bir davacı için 2000,00'er TL manevi tazminatın tahsili istenilmiştir.

 

Davalı vekili 18 yaşın altında bulunan çocukların zihinlerini karıştıracağını, buna göre şikayet ettiğini, şikayet hakkının anayasal bir hak olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

 

Mahkemece, davacılar aleyhine her ne kadar kovuşturmaya yer olmadığına karar verilse de haksız şikayet nedeniyle şahsiyet hakkının hukuka aykırı tecavüze uğramış olması manevi tazminat için yeterli görülerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

 

Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa'nın Hakların Korunması ile İlgili Hükümler başlığı altında ve 36. maddesinde; herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu şekli ile yer almıştır. Bu düzenleniş biçimi itibariyle kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. İşte bundan dolayıdır ki kişi, gerek yargı mercileri önünde ve gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendisine zarar veren kişilere karşı, haklarının korunmasını, bunun sonucu olarak zarar veren hakkında yasal işlem yapılmasını ve bu bağlamda cezalandırılmasını isteme hak ve yetkisine sahiptir.

 

Anayasa'nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa'nın Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği başlığını taşıyan 12. maddesinde de herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Medeni Kanun'un 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. Aynı Yasa'nın 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK'nın 49. maddesinde de saldırının yaptırımı düzenleme altına alınmıştır. Böylece, Anayasa'da ve yasalarda kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır. Ancak, hak arama özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya gelmiş olması durumunda sorun bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Bir taraftan kişinin hak arama özgürlüğü güvence altına alınmışken, diğer taraftan kişilik hakları da anayasal ve yasal güvence altına alınmıştır.

 

Ancak; hak arama özgürlüğünün, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmadığı, diğer bir anlatımla kişi, istediği biçim ve koşulda ve salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamayacağı, aksi halde bu hakkı kötüye kullanmış sayılacağı kabul edilerek, Anayasa ve yasaların öngördüğü güvenceden yararlanamayacaktır.

 

Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olması zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği, diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve bu çerçevenin içinde kalan şikayet hakkını yerinde kullanıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikayet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

 

Dava konusu olayda, davalının şikayet dilekçesini dayandırdığı oyun sergilenmek ve herkes tarafından seyredilmek suretiyle kamuya mal olmuştur. Bu oyundaki bazı sahnelerin, oynayanlar ile izleyenlerin yaşına ve inancına uygun olmadığı ileri sürülerek şikayet edilmiştir. Kaldı ki, davalının şikayet dilekçesinde davacıların isminin açık olarak ifade edilmediği gibi davacılar bu olay nedeniyle ifade dahi vermemişlerdir. Böylelikle de, davalının yasal şikayet hakkını kullandığı, davacıların kişilik haklarını ihlal eden bir durumun gerçekleşmediği anlaşılmıştır.

 

Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

 

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davalının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

karara.com