T.C

YARGITAY

15. CEZA DAİRESİ

E: 2014/11378

K: 2014/11593

T: 10.06.2014

 

Dolandırıcılık Suçunun Unsurları

Cezanın Belirlenmesi

 

ÖZETİ: Sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK'nın 321.maddesi uyarınca bozulmasına, karar verildi.

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.

Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucuyalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.

Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği,mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Dolandırıcılık suçunun işlenmesiyle mağdurun mal varlığında bir azalma olduğundan suçun hukuki konusu mal varlığı ve alacaklardır. Dolandırıcılık mala karşı işlenen suçlardan olduğundan mağdurun şahsına zararla dolandırıcılık meydana gelemez. Bu itibarla evliliğin sanığın hileli hareketleri ile meydana geldiği kabul edilecek olsa bile dolandırıcılık suçunun oluşmasının mümkün olmaması, TMK'nın 156 maddesinde de mutlak butlan halinde bile evlenmenin hakim kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurduğunun belirtilmesi karşısında, sanığın, seksenüç yaşındaki mağdurla aracılar vasıtasıyla evlendiği, nikah işlemlerindensonra mağdura 900 TL değerindeiki altın yüzük ve birçift altın küpe aldırdıktan sonra ortadan kaybolduğusomut olayda, resmi evlilik sonrası mağdur tarafından sanığa alınan hediye kapsamındaki ziynet eşyalarının iadesi hususundaki anlaşmazlığın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde yasal olmayan gerekçelerle sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de;

1-Sanık ve katılanın suç tarihinde resmi olarak evli olması, haklarında mahkeme tarafından verilmiş bir ayrılık kararının da bulunmaması karşısında; sanık hakkında TCK'nın 167/1-a maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

2-Sanığın son söz olarak ''taktir mahkemenindir'' demesi karşısında, lehe yasaların uygulanması isteği dikkate alındığında; sanık hakkında, verilen cezanın cins ve miktar olarak kısa süreli hapis cezalarına seçenek yaptırımlara çevrilmesine yasal engel bulunmadığı gözetilmeden "cezanın cins ve miktarı nazara alınarak..." şeklindeki yasal olmayangerekçekısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 5237 sayılı TCK'nun 50. maddesinde öngörülen adli para cezası ve seçenek yaptırımlara çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesi,

3-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece adli para cezasının gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üzerinde 60 gün olarak tayin edilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK'nun 61. maddesine aykırı davranılması,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK'nın 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.