Daire:15 

Tarih:2014 
Esas No:2012/17920 
Karar No:2014/10942 
Kaynak:Kişisel arşiv 
İlgili Maddeler:TCK. 157/1 
İlgili Kavramlar:Evlendirme vaadiyle Dolandırıcılık


Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Somut olayda; sanıklar Hacı ve Mahmut'un, müştekiyi sanık Fatma ile tanıştırdıkları,müştekinin sanık Fatma ile evlenme hususunda anlaşmaları üzerine müştekiden 1000 TL başlık parası ve 3500 TL altın takı aldıktan sonra müştekiyi ekmek alma bahanesi ile araçtan indirip kaçtıkları şeklinde gerçekleşen eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 03/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Somut olayda; sanıklar Hacı ve Mahmut'un, müştekiyi sanık Fatma ile tanıştırdıkları,müştekinin sanık Fatma ile evlenme hususunda anlaşmaları üzerine müştekiden 1000 TL başlık parası ve 3500 TL altın takı aldıktan sonra müştekiyi ekmek alma bahanesi ile araçtan indirip kaçtıkları şeklinde gerçekleşen eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 03/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

Daire:15 
Tarih:2014 
Esas No:2012/17918 
Karar No:2014/10948 
Kaynak:Kişisel Arşiv 
İlgili Maddeler:TCK 157 
İlgili Kavramlar:Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

Somut olayda; sanığın, katılanın torununa kan bulmak için Kızılay Kan Merkezine yürüdüğü esnada yanına yaklaşarak, kendisini Kızılay Kan Merkezi Müdürü olarak tanıtıp aradığı kanı bulabileceğini söyleyerek katılandan 100 TL parayı alıp kanı getireceğim diyerek yanından ayrıldığı şeklinde gerçekleşen eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 03/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Somut olayda; sanığın, katılanın torununa kan bulmak için Kızılay Kan Merkezine yürüdüğü esnada yanına yaklaşarak, kendisini Kızılay Kan Merkezi Müdürü olarak tanıtıp aradığı kanı bulabileceğini söyleyerek katılandan 100 TL parayı alıp kanı getireceğim diyerek yanından ayrıldığı şeklinde gerçekleşen eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 03/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

Daire:15 
Tarih:2014 
Esas No:2012/8966 
Karar No:2014/2960 
Kaynak:uyap 
İlgili Maddeler:5237 SK 158 
İlgili Kavramlar:Dolandırıcılık ticari ilişki
T.C.
YARGITAY
15. Ceza Dairesi

TÜRK MİLLETİ ADINA Y A R G I T A Y İ L A M I

Esas No : 2012/8966
Karar No : 2014/2960
Tebliğname No : 7 - 2010/236682

İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ : Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/03/2010
NUMARASI : 2009/52 (E) ve 2010/62 (K)
SANIK : Recep ÜNAL
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
TEMYİZ EDEN : Sanık müdafii
TEBLİĞNAMEDEKİ DÜŞÜNCE : Bozma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK'nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir.
Türk Ticaret Kanunu Madde 14 de, tacir;
"(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir.
Ticaret şirketleri, aynı yasanın Madde 124 de,
"(1) Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir.
(2) Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu suçun oluşabilmesi için, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Sanık Recep Ünal'ın kendisini yüksek ziraat mühendisi ve kekik tüccarı olarak tanıtıp, Gözler Kasabasında kekik üreticiliği yapan katılanlara bir miktar peşin ödeme yapıp kalan miktar için bono düzenleyip verdiği, bonolarda sanığın "Tarım ve orman ürünleri ticareti-Recep Ünal-Ziraat Yük.Müh.-5427 Sok No:46/1 Çamdibi İzmir" ibareleri bulunan kaşeyi de kullanarak inandırıcılığını pekiştirdiği, müstahsillerden kekiklerini alıp ayrılan sanığın bonoları ödememesi üzerine katılanlar sanığı araştırdıklarında verdiği adresin boş arsa olduğunu anlayarak sanıktan şikayetçi oldukları olayda, sanığın ibraz ettiği evrak arasında bulunan Maliye yoklama fişi, kira sözleşmesi, vergi levhası, İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği kayıt belgesi vb belgelerden sanığın "Ege Tarım ve Orman Ürünleri" ünvanlı işyerinde tarım ve orman ürünleri ticareti ile iştigal ettiğinin belirlenmesi karşısında, mahkemece sanığın atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Katılan Ali Akyola yönelik verilen mahkumiyet hükmünde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamakta ise de, bunun gerekçelerinin gösterilmesi, dayanılan gerekçelerin de yasal olması ve dosya içeriğiyle örtüşmesi gerektiği halde mahkemece adli para cezasının gerekçe gösterilmeksizin alt sınırın üzerinde 660 gün olarak tayin edilmesi suretiyle 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesine aykırı davranılması,
2-Sanığın tekerrüre esas alınan sabıkasının 3167 sayılı Kanunun 16/1. maddesi uyarınca verilmiş para cezası olup, 5941 sayılı Kanunun 03.02.2012 tarih ve 6273 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesinde öngörülen yaptırımın, idari para cezasına dönüşmesi nedeniyle, sanık hakkında bu hüküm dolayısıyla TCK'nın 58. maddesindeki tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı, ancak sanığın İzmir 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 02.04.2004 tarih ve 2000/1432 esas 2004/311 karar sayılı ilamının tekerrüre esas olduğunun gözetilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerden tekerrür uygulaması ile ilgili bentlerde yer alan "...İzmir 20. Asliye Ceza Mahkemesinin 2001/1683 esas 2005/29 karar sayılı ilamı..." cümlesi çıkartılarak yerine "İzmir 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 02.04.2004 tarih ve 2000/1432 esas 2004/311 karar sayılı ilamı" cümlesi eklenmesi ve katılan Ali Akyol'a yönelik verilen mahkumiyet hükümünün ilgili fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “660 gün”, “550 gün ve “11000 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 gün”, “4 gün” ve “80 TL” ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KAYNAK: adalet.org