T.C

YARGITAY

10.HUKUK DAİRESİ

 

E: 2013/2725

K: 2014/3862

T: 27.02.2014

 

Bağ-Kur Sigortalılığının Tespiti İstemi

Prim Ödeme Borcu

Borçlanma Hakkı

 

ÖZETİ: Somut olayda, Kuruma tescil başvurusunda bulunulan 14.08.2003 tarihi itibariyle 4956 sayılı Kanun ile değişik 1479 sayılı Kanunun Geçici 18’nci madde hükmü yürürlüğe girmiş olup, davacının talebe konu 20.04.1982 - 04.10.1989 tarihleri arasındaki dönem yönünden sigortalılık şartlarının 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25'inci maddeleri kapsamında değerlendirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı Kurumun sigortalılığı 04.10.2000 tarihinden başlatmasına ilişkin işlemi yerindedir. Geçici 18'inci madde yönünden ise; davacının maddede belirtilen 6 aylık sürenin sonu olan 04.02.2004 tarihine kadar usulüne uygun borçlanma iradesi ve bu kapsamda prim ödemesi bulunup bulunmadığı araştırılarak bulunmadığının anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi (A.K.) tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1479 sayılı Kanun'un 26'ncı maddesi sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, aynı Kanunun 25'inci maddesi ise, yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağını hüküm altına almıştır. Öte yandan, kanunkoyucu, 26'ncı madde ile sigortalılara, 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak yükümünü getirmiş, tescillerini yaptırmayanlar hakkında ise, Kurumca resen tescil işleminin yapılacağı emredici şekilde kurala bağlanmıştır.

01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı kanunun 24'üncü maddesine göre, bir kimsenin zorunlu Bağ Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekli iken, anılan maddelerde 19.4.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, "kendi adına ve hesabına" çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Öte yandan, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun'un 6'ncı maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanunun 24'üncü maddesinde, zorunlu Bağ Kur sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. Yine 22.03.1985 tarihinde 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların Bağ Kur sigortalısı olacağı belirtilmiştir.

619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen düzenlemelerin, anılan KHK'nin Anayasa Mahkemesi'nce iptalinden sonra 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu kez; gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyet tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkarlar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kurulusuna usulüne uygun kayıt olanlar ise talep tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak Kanun kapsamına alınmışlardır.

11.01.1976 tarihinden itibaren vergi kaydı bulunan davacının, 14.08.2003 tarihinde Kuruma intikal eden giriş bildirgesi ile vergi kaydı esas alınarak 04.10.2000 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında tescil edildiği anlaşılmakta olup, uyuşmazlık, davacının 04.10.2000 tarihinden önce zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak kabulüne yasaca olanak bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulu'nun, 03.11.2004 gün ve 2004/10- 524-581 sayılı kararında da vurguladığı üzere, Sosyal güvenlik hakkı, temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi sosyal güvenlik haklarına olumlu yansımakla birlikte, kimi zaman bu hakları sınırlayıcı düzenlemelere gidildiği de görülmektedir.

Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur'a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında Bağ-Kur Kanununda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.

1479 sayılı Kanun, zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alman "esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara" Kanunda yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup, 26'ncı madde ile sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılmayacağını, bu Kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğunu, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işleminin yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Buna karşın, 1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan ilki, "Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler" başlıklı Ek-Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.

619 sayılı KHK'nin Geçici 1 'inci maddesi hükmünde ise;

"Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir." denilmekte olup, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi'nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edilmiştir.

4956 sayılı Kanunun 47'nci maddesiyle, Bağ-Kur Kanununa eklenen Geçici 18'inci madde;

"Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49' uncu ve ek 15'inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir." hükmünü amirdir.

Tüm bu düzenlemelerde ortak nokta, tescilin belirtilen tarihlerden sonra yapılmasına karşın, Kanunda tanınan süreler içinde borçlanma hakkının kullanılabilecek olmasıdır. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi'nce iptaline karar verilmiş olan 619 sayılı KHK, borçlanma hakkı için bir süre de öngörmemiştir. Anılan hükümle belirtilen şartlan yerine getiren kişiler maddede belirtilen sürelere ilişkin prim tutarlarım ödeyerek o döneme ilişkin süreleri sigortalı saydırabileceklerdir. Anılan düzenleme ile borçlanma hakkı, 04.10.2000 tarihinden sonra zorunlu sigortalı olarak Bağ-Kur'a tescil edilmiş olanlardan, daha önce vergi kaydı bulunanlara tanınmıştır.

Kanunda, sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin başlaması için öngörülen tarihlerden itibaren, borçlanma hakkı belirtilen bu süreler dahilinde kullanılmalıdır. Bu süreler içinde borçlanma hakkının kullanılmaması halinde ise, sonrasında Bağ-Kur sigortalılığının tespitine olanak bulunmamaktadır. Bilindiği gibi, 1479 sayılı Kanunda 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun hizmet tespitine ilişkin 79/10'uncu maddesine koşut bir düzenleme bulunmamaktadır.

Somut olayda, Kuruma tescil başvurusunda bulunulan 14.08.2003 tarihi itibariyle 4956 sayılı Kanun ile değişik 1479 sayılı Kanunun Geçici 18’nci madde hükmü yürürlüğe girmiş olup, davacının talebe konu 20.04.1982 - 04.10.1989 tarihleri arasındaki dönem yönünden sigortalılık şartlarının 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25'inci maddeleri kapsamında değerlendirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı Kurumun sigortalılığı 04.10.2000 tarihinden başlatmasına ilişkin işlemi yerindedir. Geçici 18'inci madde yönünden ise; davacının maddede belirtilen 6 aylık sürenin sonu olan 04.02.2004 tarihine kadar usulüne uygun borçlanma iradesi ve bu kapsamda prim ödemesi bulunup bulunmadığı araştırılarak bulunmadığının anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacının giriş bildirgesinin Geçici 18'inci maddede de belirtilen sürede Kuruma intikal ettiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.