Avukatta Tek Bir Vekaletle Çok Sayıda Dosya Olması Halinde, Vekalet Ücreti Hapis Hakkının Ne Zaman Doğacağı? Parayı Haksız Bir Şekilde Elde Tutması


TCK.m.155/2
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Avukat olan sanığın, 15.02.2000 ila 21.02.2005 tarihleri arasında, icra takibinin borçlusu olan katılan A.. O..'tan 13 defada haricen tahsil ettiği toplam 4620 TL yi, vekillikten azledildiği 10.08.2005 tarihine kadar icra takibi dosyasına bildirmediği, alacaklı olan müvekkili N.. E..'nin yeni avukatının mükerrer tahsilat yapmasına neden olduğu ve tahsil ettiği paranın sadece 1000 TL sini vekil eden N.. E..'ye ödeyerek kalan parayı alıkoyduğu iddiasıyla açılan davada; sanığın, asıl alacaklının M.. T.. olduğunu, M.. T..'ün, katılanın borçlu olduğu senedi N.. E..'ye ciro ettiğini, N.. E.. vekili olarak icra takibi başlattığını, borçlu olan katılandan değişik tarihlerde para tahsil ettiğini, 1000 ve 500 TL olmak üzere alacaklılara ödeme yaptığını, M.. T.. vekili olarak takip ettiği davalarda yaptığı masraflar ve vekalet ücreti alacağı bulunduğunu, buna mahsuben hapis hakkını kullandığını, hapis hakkından geriye kalan 1700 TL'yi ise tevdi mahalli tayini usulü ile 23.12.2005 tarihinde mahkeme kararı ile N.. E.. hesabına yatırdığını savunmuştur. Katılan A.. O.., ise, M.. T.. isimli kişiye 8000 USD senetli borcu olduğunu, senedin N.. E..'ye ciro edildiğini, N.. E.. vekili olan sanığın 2000/199 sayılı dosya üzerinden icra takibine başladığını, evine ve tarlalarına haciz koyduğunu, değişik tarihlerde sanığa elden toplamda 4620 TL ödediğini, ancak bunun icra dosyasına bildirmediğini, alacaklı N.. E..'ye de verilmediğini, sanığın bu paraları zimmetinde tuttuğunu, N.. E..'nin sanığı azlederek başka bir avukat tuttuğunu, bu avukatın haciz yolu ile evini satışa çıkardığını öğrenip, satış günü olan 27.09.2005 tarihinde toplam borcu için 23.254,91 TL ödediğini, sanığın, kendisinden elden aldığı paraları azledildikten sonra 11.08.2005 tarihinde dosyaya bildirdiğini, bu paraların ne dosyaya yatırıldığını ne de kendisine ya da alacaklıya verilmediğini beyan etmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; sanık avukatın, 15.02.2000 ila 21.02.2005 tarihleri arasında, icra takibinin borçlusu olan katılandan toplam 4620 TL tahsil etmesine karşın, azledildiği 10.08.2005 tarihinden bir gün sonra icra dosyasına tahsilatla ilgili beyanda bulunduğu, müvekkiline toplamda 1500 TL ödeme yaptığı, alacaklının yeni avukat tutarak aynı borcu yeniden tahsil ettiği, katılanın ise mükerrer ödeme yapması nedeni ile alacaklı hakkında tazminat davası açarak Karacabey Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.10.2006 gün ve 178/808 sayılı kararı ile mükerrer alınan parayı alma hakkı kazandığı anlaşılmıştır.
Avukatlık Kanununun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekâlet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını "hapis hakkı" adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, "Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık Unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler." hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesinde de, "Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir." Hükmü bulunmaktadır. Avukat, ancak muaccel olan vekalet ücreti alacakları yönünden hapis hakkını kullanabilir. Yasada avukatlık ücretinin ne zaman muaccel olacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamakla beraber. Avukatlık Kanununun 171/1. maddesinde düzenlenen "Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder." ve "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 2. maddesinde düzenlenen "...avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır." Hükümleri gereğince vekalet ücreti alacağının, üstlenilen işin bitmesi ile muaccel hale geldiğinin kabulü gerekir. Buna göre avukat, aksine sözleşme yoksa işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini isteyemeyeceği gibi bu noktada hapis hakkını da kullanamaz. Genel olarak düzenlenmiş bir vekaletnameye dayanılarak yapılan birden fazla dava takibi sırasında tek avukatlık sözleşmesine istinaden hukuki işlem yapıldığı için, bir davadan tahsil edilen alacağın, tüm davalardan kaynaklanan vekalet ücretine mahsuben hapis hakkının kullanılması mümkün ise de, her bir dava için ayrı ayrı verilmiş vekaletnamelerin her biri ayrı bir avukatlık sözleşmesi olacağından bu durumda hapis hakkının da her bir dava/sözleşme için ayrı ayrı mümkün olması gerekir.
Yargılamaya konu olayda, sanık avukat, senedin asıl alacaklısının M.. T.. olduğunu ve M.. T.. vekili olarak takip ettiği diğer davalardaki alacağına mahsuben bir kısım parayı uhdesinde tutarak hapis hakkını kullandığını ileri sürmüş ise de, yargılandığı davada senedin N.. E..'ye ciro edilmiş olması ve kendisinin de N.. E.. vekili olarak takipte bulunması nedeniyle hapis hakkını kullanması söz konusu olamayacaktır. Sanığın, 15.02.2000 ila 21.02.2005 tarihleri arasında, icra takibinin borçlusu olan katılandan haricen tahsil ettiği toplam 4620 TL'yi, vekillikten azledildikten sonra 11/08/2005 tarihine kadar icra takibi dosyasına bildirmeyerek bulundurmasının TCK'nın 155/2, 43/1. maddelerinde tanımlanan güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık A.. Ş..'un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak, aleyhe temyiz olmadığından CMUK'nın 326/son maddesi gözetilerek sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
www.kararara.com