Danıştay 3. Dairesi
Esas No         : 2011/4933

Karar No  : 2014/6021

Tarih    : 01.12.2014


Vergi ve ceza ihbarnamesine eklenmesi gereken takdir komisyonu kararının ihbarname ile birlikte tebliğ edilmemesinin; ihbarnamenin tebliğ tarihine göre süresinde açılan bir davada vergilendirmeyi hükümsüz kılacak bir hukuka aykırılık oluşturmayacağı hk.

İstemin Özeti: Davacı adına, 2005 takvim yılı vergilendirme dönemine ilişkin gelir vergisi beyannamesini yasal süresi içinde vermediğinden bahisle 26.12.2007 tarih ve 46500 sayılı takdir komisyonu, kararına istinaden re’sen salınan vergi ziyaı cezalı gelir vergisinin kaldırılması istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi kararıyla; 31.12.2005 tarihi itibariyle mükellefiyet kaydı re’sen terkin edilen davacının vergi beyannamesini kanuni süresinde vermemesi nedeniyle takdire sevkinin yerinde olduğu ancak, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 35. maddesinde takdir komisyonunun kararı üzerine tarh edilen vergilerde kararın birer suretinin ihbarnameye ekleneceği hükmüne yer verildiği, dava konusu vergi ceza ihbarnamelerin tebliğine ilişkin tebliğ alındısının incelenmesinden ihbarnamelerin dayanağı olan takdir komisyonu kararının davacıya tebliğ edilmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle tarhiyatı kaldırmıştır. Davalı idare tarafından; ilgili dönem beyannamesinin verilmemesi nedeniyle geçici vergi beyanı, iş nevi, işyeri mevkii, faaliyet durumu ve emsal mükelleflerin beyanları dikkate alınmak suretiyle takdir komisyonu kararıyla tespit edilen matrah üzerinden yapılan cezalı tarhiyatın yerinde olduğu, takdir komisyonu kararının tebliğ edilmemesinin esasa etkili bir şekil noksanlığı olmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Karar: 31.12.2005 tarihi itibariyle mükellefiyet kaydı re’sen terkin edilen davacı adına, takdir komisyonu kararına dayanılarak 2005 yılı için re’sen salınan vergi ziyaı gelir vergisini kaldıran Vergi Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı adına salınan cezalı vergiye ilişkin ihbarnamenin 05.07.2010 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ alındısında yer alan “tebliğ edilen belgenin türü ve numarası” bölümünde, ihbarname ve fiş numarasının yazıldığı, davacı tarafından tarhiyatın dayanağı takdir komisyonu kararının tebliğ edilmediği ileri sürülerek dava açılması üzerine, Vergi Mahkemesince söz konusu kararın tebliğ edilmediği gerekçesiyle tarhiyatın kaldırıldığı anlaşılmaktadır.

Vergi ve ceza ihbarnameleri, verginin tarh edildiğini ve cezanın kesildiğini mükelleflere bildiren yazılardır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, “ihbarname esası” başlıklı 34. maddesinde yer alan kuralda da öngörüldüğü gibi vergi ihbarnamesi, idarenin tarh ettiği vergiyi, ceza ihbarnamesi ise 366. maddesinin birinci fıkrasında yer verilen kural gereği, 365. madde uyarınca kesilen cezayı ilgililere duyuran bildirimlerdir. Söz konusu Yasal düzenlemeler birlikte incelendiğinde ihbarnamelerin, tarh ve ceza kesme işlemleri olmadığı, sadece idarenin yaptığı işlemleri duyuran ve tebliği gereken yazılar olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aynı Yasa’nın, tarhı tanımlayan 20. ve tebliği tanımlayan 21. maddeleri bu yargıyı doğrulamaktadır. Bu nedenle, tarh edilmiş olan verginin veya kesilmiş cezanın bildirim aracı olan ihbarnamelerde yer alması aranan, söz konusu Yasa’nın 35. maddesinin birinci fıkrasına bağlı on iki bentte yazılı unsurlardan herhangi birinin eksik veya yanlış yazılmasının ihbarnamelerin hukuksal değerini yitirmesine yol açmayacağı “Hatalı tebliğler” başlıklı 108. maddesinde düzenlenmiş ve ihbarnamede sadece mükellefin adının, verginin nev’inin veya miktarının ve vergi mahkemesinde dava açma süresinin hiç yazılmamış olmasının veya ihbarnamenin görevli bir makam tarafından düzenlenmemiş olmasının ihbarnameyi hükümsüz kılacağı kurala bağlanmıştır.

Bu düzenlemeler; verginin tarhının, cezanın kesilmesinin, bunları duyuran ihbarnamelerden ve tebliğinden ayrılığını göstermektedir. İhbarnameye eklenmesi gereken takdir komisyonu kararının ihbarname ile birlikte tebliğ edilmemesi, ihbarnamenin tebliğ tarihine göre süresince açılan bir davada vergilendirmeyi hükümsüz kılacak bir hukuka aykırılık oluşturmayacağı gibi, ihbarnamenin değil, tebliğinin tam yapılmadığının kabulünü gerektireceğinden, ancak dava açılması için öngörülen sürenin işlemesini başlatmayan bir neden oluşturur.

Vergilendirmenin dayanağını oluşturan takdir komisyonu kararının, 213 sayılı Kanun’un 35. maddesinin birinci fıkrasına bağlı 10. bentteki kuraldan dolayı ihbarnameye eklenmesi gerekmektedir. Şekli Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen vergi ve ceza ihbarnamesinin sol alt kısmında, eklerinin tarihi ve sayısının yazılması için ayrılmış bir bölüm bulunmaktadır. Davaya konu yapılan vergilendirmeyi duyuran ihbarnamedeki “Ekleri” bölümüne, takdir komisyonu kararının sayısı ve tarihi yazılmıştır. Davacının ihbarnameleri tebellüğ ettiği ve davayı süresinde açtığında ihtilaf yoktur. Tebliğ mazbatasından, kendisine davaya konu yapılan vergilendirmeyi duyuran, tarihi ve sayısı gösterilen ihbarnamelere ait olduğu da saptanmaktadır. Dolayısıyla mazbata ile tebliğ edildiği belgelenen bu ihbarnamelerin ekini oluşturan takdir komisyonu kararının ihbarnameyle tebliğ edilmiş olduğunun kabulü gerekir.

Bu durumda, süresinde açılmış bir davanın incelenmesi sırasında takdir komisyonu kararının ihbarnameye eklenmediğinin dosyada bulunan herhangi bir kanıtın varlığı sebebiyle kabul edilmesi halinde, davanın; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 5. fıkrası uyarınca dava dosyasına idare tarafından sunulacak olan takdir komisyonu kararının davacıya tebliğinden sonra aynı Kanun’un 21. maddesi de gözetilerek inceleme yapılması olanaklı iken, takdir komisyonu kararının ihbarnameye eklenmemesini gerekçe göstermek suretiyle tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, oyçokluğuyla karar verildi(*).

(*)        KARŞI OY: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar bozulması istenen vergi mahkemesi kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında istemin kabulünü gerektirecek durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ve kararın onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.